Mehmet Karasan

Risale-i Nur hizmetlerinin İstanbul’daki ilk merkez ve karargâhı Süleymaniye Kirazlımescit Sokağında bulunan ve Zübeyir Gündüzalp başta olmak üzere, birçok Nur kahramanını misafir eden mütevazı mekândır.

Ondan sonra Fatih’teki “Nurtaşı” gelir.

Bir ucu Kıztaşı’na açılan bir sokakta yer aldığı için, ona atıfla Nurtaşı denilen bu küçük bina, yıllar boyunca hem Nur hizmetlerinin nabzının attığı bir merkez, hem de dışarıdan gelenlerin uğrak yeri olan bir mekân olarak hizmet verdi.

İstanbul’a nakl-i mekân ettiğimiz 1977 Eylül’ü öncesindeki Dersaadet ziyaretlerimizde mutlaka Nurtaşı’na uğrayıp, oradaki hizmet eksenli şevk ve muhabbet atmosferini teneffüs eder; sonrasında da her fırsatta yolumuzu düşürürdük.

Günün neredeyse her saati Anadolu’dan ve yurt dışından gelen misafirlerle dolup taşan Nurtaşı, hayatını hizmete vakfeden müdebbirlerle nur yüzlü üniversite gençlerinin de buluşup kaynaştığı, ders yapıp sohbet ettiği bir mekândı.

Burada ikamet eden “rükün”lerden biri de, geçen hafta Burdur’daki programımız için Antalya’ya indiğimizde telefonumuza gelen mesajla vefat haberini öğrendiğimiz Mehmet Karasan’dı.

Haber bize, Karasan’la yaşadığımız hatıralarla birlikte, orada kıldığımız feyizli namazları, katıldığımız huzurlu ve zevkli sohbetleri yad ettirdi.

Bu meyanda, Risale-i Nur’daki bahislerle ilgili bereketli müzakere ve mübaheselerimiz olurdu.

Meselâ bir defasında sohbet ederken, “Fenler kâinat kitabının öşr-ü mişarını (onda birini) dahi okuyamamış” şeklinde özetleyebileceğimiz cümlenin hangi risalede geçtiğini hatırlayamadık.

Bir sonraki buluşmamızda Mehmet Ağabey, o sözün geçtiği yeri bulduğunu söyleyip gösterdi:

“Bütün fünûn (fenler), bütün desâtiriyle (esas ve prensipleriyle) şu kitab-ı kâinatı (kâinat kitabını) zaman-ı Âdem’den beri mütâlâa ediyor. Halbuki o kitap esmâ ve kemâlât-ı İlâhiyeye dair ifade ettiği manaların ve gösterdiği âyetlerin öşr-i mişarını daha okuyamamış.” (Sözler, {Otuz Birinci Söz}, s. 936).

Karasan, diğer işlerinin arasında bu konuyu da dikkat ve titizlikle takip etmiş; eserlerde aranan bahsi bulmayı kolaylaştırıcı indeks gibi çalışmaların yaygın olmadığı o dönemde risaleleri tarayıp, bu cümleleri bularak bizimle paylaşmıştı.

O zaman Nur Talebelerinin sohbetleri ağırlıklı olarak ya Risale-i Nur’daki bahisler ya da hizmetle alâkalı meseleler üzerinde cereyan ediyordu.

Adeta herkesin hizmette “fâni” olduğu, hizmetle nefes alıp verdiği çok farklı günlerdi o günler.

Sonradan haricî ellerin parmak karıştırmasıyla yaşanan tatsızlıklar, bu havaya da zarar verdi.

Ama herkes kendi hizmetine yine devam etti.
Hizmet erbabının ebed yolculuğu da…

Bu yolculukta terhis belgesini alıp berzah âlemine intikal eden ilk isim, Nurtaşı’nın binasını hizmete vakfeden Kemal Vardarlı oldu. Ardından Nurtaşı müdavimlerinden ve İstanbul’daki Nur hizmetinin öncü isimlerinden Hakkı Yavuztürk, sonra Mehmet Emin Birinci dar-ı bekaya irtihal etti. Ve Mehmet Karasan da onlara katıldı.

Allah rahmet eylesin; hizmet arkadaşlarının, Nur camiasının, Karasan ailesinin başı sağ olsun.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*