Mekân yolculuğu

Mekân mı insanı hapseder, insan mı mekânda hapsolur? Birbirlerine olan etkileri ne derece ölçülebilir; karşılıklı bakışları ne anlamda anlaşılır? Bir mekânı esir olacak derecede sevmekle, bir mekânda esir tutulmak aynı esaret mi?

Sevdiği şehirde hiç çıkmamacasına yaşamakla, bir şehre sürgün götürülmek aynı şey olmasa gerek.

İstirahat için yatağında yatmakla, doktorun “kıpırdamadan yat” demesi arasında sağlıkla hastalık kadar fark var.

Hapishane de dört duvar, ev de dört duvar; aralarında aşılmaz zihin mesafeler, ucu ucuna birleşmez labirentler var.

Evin kapısına silâhlı biri gelip dışarı çıkmayacaksın demesiyle ev hâlâ ev midir? Mekânlar aynı mekân, eşyalar aynı eşya, nesneler aynı nesne; dimağlara dikilen duvarlar, algılara getirilen prangalar sevdiğin mekânı senden alıp sürgüne götürüverir. Öz yurdunda böyle birden öksüzleşir, evsizleşiverir insan.

Mekânı yurt yapan, özgürlük alanı kılan nasıl bir bakış enginliğidir; yurtsuzluksa nasıl bir daralma, kapanma; hâlbuki güneş bütün dünyayı aydınlatır, rüzgâr sınır tanımadan eser, yağmurlar devlet sınırlaması bilmeden yağar, gecede ay herkese ışıktan tebessümler eder.

Hem evren evimiz sayılmaz mı; evimiz de küçük bir evren… Bazen olur bütün evren dar gelir de, boğulacak gibi oluruz; bazen de küçük bir eşya, küçük bir tebessüm, küçük bir mekân mutlulukta boğar. İnsan aynı, mekânlar sabitken, değişen mutluluk ve mutsuzlukta döner insan.

Esarette bile bir nevî ünsiyet vardır; ayrıldıktan sonra özlem duyulur eşya arkadaşlara. Acılara yoldaşlık eden mekânlar hüzünle hatırlanır; tahta kırık bir kaşık, koca çınar, karıncalar, yıldız; mekânı sınırsızlaştıran dostlardır.

Yaşadığımız şehir, ülke, dünya, güneş sistemi, Samanyolu; sevdiğimiz evimizin genişleyen daireleri. Ya gönül evimiz ne kadar geniş; kaç odası, kaç bahçesi var?

Aşk esaretine düşmüşleri hangi mekân mutlu eder, her yer onlara hapis değil mi? Sevgilinin olmadığı bütün mekânlar sürgündür onlar için; sevgilinin bastığı yerlerse cennet bahçesi. İçinden çöl geçse de, o çölün içinden geçse de… Maşuk varsa, o mekân mekânların en güzeli, yerlerin sevimlisidir.

Bu yazıyı, kapıyı kapatıp kendimi hapsettiğim bir mekânda yazdım. Biri başımda durup zorla yaz deseydi yazamazdım herhalde. Zihnimde gezen mekân yolculuğunda bir nebze olsa sizi bulunduğunuz mekânlarda mutlu etmişsem ne mutlu.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*