Menderes’in “İslâm kahramanı” unvanını aldığı tarih

14 Mayıs 1950. Bugün Türkiye Cumhuriyeti tarihinin belki de en büyük günü. Bu tarih, Adnan Menderes’in, asrın vekilinden, Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinden “İslâm kahramanı” unvanını aldığı tarihtir. Düşünün bir kere, asrın en büyük İslâm âlimi, icabında günahları da bulunabilecek olan bir kimseye veriyor bu unvanı. Kolay ve az bir şey değil bu. Demek ki yapılan hizmet çok büyük.

İslâm’ın en büyük kahraman ordusu Osmanlı’nın son zamanlarında onu yıkmak için uğraşan birçok âmil ve güç vardı. Bunların başında da, bazı Yahudî komiteleri geliyordu. Çoğu Selanik asıllı ve adı ister Emanuel Carasso olsun, isterse bizden görünen başka bir isim olsun bu fark etmiyordu. Hepsinin ortak bir gayesi vardı. Osmanlı’yı yıkmak. Peşinden de İslâm dinini yok etmek.

Osmanlının yıkılışından sonra yerine ikame edilen Türkiye Cumhuriyeti devleti, maalesef ismi “Cumhuriyet” olmasına rağmen, 25 sene kadar bu milleti bir “istibdad-ı mutlak”la yani, tam bir baskı ve sindirme rejimi ile idare etmiş. Milletin evlatlarına koyu bir zulüm tatbik etmiştir. Güya Padişahlık kaldırılmış, halkın kendi kendisini idare edeceği bir rejim, Cumhuriyet ilan edilmişti. Ama gelin görün ki, durum hiç de öyle olmamış, Padişahlıktan beter bir tek adamı sultası tatbik edilmiştir.

Nihayet dünyadaki bazı gelişmeler neticesinde 1946’da çok partili bir seçime girilmiş, ama orada da Halk Partisi’nin hilelerinden biri olan “açık oy – gizli sayım” yapılarak tam bir cambazlıkla, hokkabazlıkla, DP’nin oyları hep Halk Partisi hanesine işlenmiştir. Bunu bizlere gençliğimizde, AP’nin eski milletvekillerinden, ağır ceza reisi, rahmetli İsmail Hakkı Köylüoğlu şöyle anlatmıştı:

“Millet yirmi beş senelik Halk Partisi’nin zulmünden bıktığı için, 1946 şafağı sökünce, bütün gayretiyle DP’ye yüklendi. Aslında DP, o zaman iktidara gelmişti ama işte CHP’nin şeytanlığı orada da kendini göstermiş, o seçimde ‘açık oy, gizli tasnif’ şeytanlığı yapmış. Tabii açık oy verirken çok kimseyi korkutuyorlardı. Çünkü oyu belli. Ama yine de çoğunluk korkmadan oyunu DP’ye verdi. Fakat sandıktan çıkan netice sayım esnasında tersine döndü. Oralarda şahit olan birçok arkadaşımız anlatmıştı. Oy pusulasında DP lehine tercih var. Ama sayan Halk Partili, kayıt yapan diğerine diyor ki: ‘Yaz CHP’. İşte o hileyle seçimi aldılar.”

Evet, neticede dört sene sonra da olsa, DP, 14 Mayıs 1950’de ezici bir çoğunlukla iktidara geliyor. Ve rahmetli Menderes’in ilk icraatlarından biri, Halk Partisi’nin M. Kemal ve İsmet İnönü ikilisinin aslını bozduğu ezan-ı Muhammedi’yi (asm) aslına uygun hale getirmesi oluyor. Tabii bu büyük bir şey. Bunun büyüklüğünü bilen, idrak eden Bediüzzaman Hazretleri, bu şeair-i İslâmiyeyi yeniden ikame ettiği için Adnan Menderes’e “İslâm kahramanı” unvanını veriyor. Aslında Üstad, daha sonraları iki şey daha istiyordu. Ayasofya’nın puthane olmaktan çıkarılarak tekrar aslî hüviyetine kavuşturularak camii yapılması ve Risale-i Nur’un serbestîsinin tanınarak, devlet eliyle de serbestçe basılması. Ama işte diğer iki istek maalesef olmadı, olamadı.

Menderes o unvanı hakkıyla hak etmişti. Millet onu iktidara getirmiş, o milleti iktidara getirmişti. Halk Partisi’nin yıkıcı, parçalayıcı muhalefetine rağmen, o yine de milletin yüzünü güldürecek birçok icraatı yapmıştı. Yıllardır ezilen, hor görülen milleti söz sahibi yapmış “adam yerine” koydurmuştu.

Evet, bugün 14 Mayıs. Rahmetli Adnan Menderes’in iktidara geldiği, milleti iktidara getirdiği tarih. Aradan tam 63 sene geçmiş. Bediüzzaman’dan “İslam kahramanı Adnan Menderes” unvanını alan o zata rahmetler diliyoruz.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*