Mesihî diyarda bahar var…

Size İbn-i Betül’ün coğrafyasının hava tahmin raporunu takdim etmeyeceğim. Ocak ayını yarıladığımız şu güne kadar dolu dolu yaşadığımız geçen dört aylık havanın seyrinden bahsetmeye çalışacağız.

Havaların durumu ile yeryüzü halifesi insanın işledikleri arasındaki irtibatı en güzel şekilde kuran, Bedîüzzaman Hazretleridir: “Çok tecrübelerimle, umumî bir hatanın neticesinde hava ile zemin, zelzele ve fırtına ile gazab-ı İlâhîyi haber vermek nevinden hiddet ediyorlar gibi âdete muhalif bir vaziyet gösterdiler.” (Emirdağ Lâhikası, s. 310) Okuyucularımız geçen seneden bu yana Avrupa’dan müjdeler yazdığımızı hatırlarlar. Ehl-i İlhadın Kur’ân’a ve Peygamberimize (asm) itiraz ve taarruzları geçen senenin ortalarından itibaren azalmaya başlamıştı. Daha önceleri ilgiyle takip edilen mülhid yazarların, artık alaya alındıklarını yine medyada görebiliyoruz. Bilhassa Almanya Reis-i Cumhurunun ve sonra ona ittiba eden İçişleri Bakanının karşı cephenin saldırılarına rağmen İslâmiyeti bu kıt’anın bir parçası ilân etmeleri ve Müslümanlara da fiiliyatlarıyla sahip çıkmaları Rabbimizin rahmetini celb etmiş olacak ki, hakikaten geçen senenin mevsimleri de çok lâtif geçti.

Yaz mevsiminin ardından yazı aratmayacak letâfetteki Ekim ve Kasım aylarında yağış olmayınca tedirginlik başlamıştı. Güzel kıt’anın su seviyeleri iyice azalınca, nehir ulaşım ve taşımacılığında doğabilecek sıkıntılar konuşulmaya başladı. Allah’a inanmayan farfaralı gazetecilerin mübalâğaları yer yer panikler de oluşturdu. Fakat Mesih’in velâdet sene-i devriyesi yaklaşıp dinsizliğe karşı kıpırdanmalar başlayınca, semadaki rahmet de harekete geçti. Öyle tatlı, incitmeden, sel olup zarar vermeden, dondurup üşütmeden gelen rahmet, daha çok Mart sonu veya Nisan başı yağmurlarını andırıyor. İtalya Alplerinden İsviçre’ye, oradan Avusturya, Almanya, Belçika ve Hollanda’ya, ülkeleri birbirine bağlayan Ren’in etrafına kurulmuş şehir ve köylerde henüz sular donmadı. Yataklarını doldura doldura kuzeye süzülen nehirlerin bugünkü hali, ahaliyi cerbezelerle paniğe sevk eden gazetecileri tekzib ediyor…

Mânâ âlemindeki güzelliklerle mütenâsiben ılıman geçen iklim, yalnızca insanları şaşırtmadı… Baharın birçok çiçeği budağa hücum etmiş durumda. Hatta bazıları etrafı iyice kollamayıp goncaya geçmişler. Küçük küçük papatyalar, râyihaları gayet hoş çiçekli bodur ağaçlar ve durumdan istifade etmiş böceklerin zemheri ortasında Köln’de ortaya çıkmaları, mu’cize olarak telâkkî ediliyor…

Almanya devletinin kalıcı müesseseleri, ihtilâlci mülhitlerin yalan ve yaygaralarını anlamış olacaklar ki, Amerika ve İngiltere’den güya İslâm terörüyle alâkalı gönderilen disketleri artık kırıp çöpe atıyorlar. Polis teşkilâtı, istihbarat, Anayasayı Koruma Dairesi ve diğer bazı birimler, 11 Eylül felâketi sonrasında uydurulmuş propagandalarla artık zaman öldürmeyeceklerini açıkça ifade ediyorlar. Diyebiliriz ki, ehl-i ilhad için devran tersine dönmeye başlıyor. Anayasayı Koruma Dairesi, Mesih’in memleketinde İslâm aleyhtarlığı yaparak cemiyetin iç barışını bozan kişiler, müesseseler ve dijital medya hakkında araştırmalar yapmaya başlıyor. Müslümanların anayasa aleyhinde çalışma veya toplumun huzurunu din adına bozma diye bir gayretlerinin olmadığını nihayet anlamaya başladılar. Umarız ki, ilhad cereyanı Müslüman kökenli bazı insanları iğfal ederek, dinsizlik ve anarşilik emellerinde çalıştırmasınlar.

Dede Korkut’un kahramanı Boğaç Han’ın diyarında mübârek ehlî hayvanların ikiz doğurdukları hikâye edilir. Mesih’in diyarında bereket şimdilik had safhada… Üçüz ve dördüz doğuranlar bu karakış mevsiminde dışarda çayırda otluyorlar. Tavşanların, sincapların, kedi ve köpeklerin arkadaşca parklarda dolaştıkları ikinci bir ülkeyi bugün için yeryüzünde göstermeniz çok zor… Ağustos’ta çiçek açan böğürtlenlerin dallarında Aralık ortasında meyve toplayanlar, elbette bu gidişata sevinecekler. Sabah ve akşam namazlarında pencerelerinden kuş cıvıltılarını dinleyenler, Nisan psikolojisini yaşıyorlar.

Amsterdam’da semavî dinlere düşmanlığı temsil eden Wilders’in morali de iyice bozuldu. O Hollanda’daki Müslüman kadınların tesettürüyle çarpışırken, Kraliçe Doha ziyaretinde başörtüsü taktı. Mecburen cepheyi genişletecek ve Kraliçe Beatrix ve Prenses Maxima ile de savaşacakmış. İslâm düşmanlığının getirdiği nüzul illetiyle uğraşan Sarrazin ikinci kitabını yeis ve hüzün girdabında yayına hazırlıyormuş. Türkiyeli Kemalist ve Avrupalı modern komünistlerin bütün ortak gayretleri, birçok eyalette İslâm din derslerinin müfredatlardaki yerini almasını engelleyemedi.

Yazımızın girişinde sizlere arz ettiğimiz üzere, Atlas’ı da aşarak Avrupa, Afrika ve Asya’yı kucaklayacak güzel bir havanın, fıtrî olarak iki seneye yakındır Avrupa’da müstakilen ortaya çıktığını tekrar belirtmek istiyoruz. Maddî havalarla manevî havalar arasındaki irtibatları mektuplarında talebelerine izah eden Bedîüzzaman Hazretleri, zemheri ortasında yaşadığımız baharı görseydi, mutlaka çok farklı şeyler söyleyecek ve bizi heyecan ve helecana getirecek cihanşümul müjdelerden bahsedecekti…

Benzer konuda makaleler:

1 Yorum

  1. Şükrü Hocam,
    Allah razı olsun. Güzel ve müjdeli haberlerin ve yorumların ferahlık ve moral veriyor. Ancak bazı referanslarını tam anlayamadık. “İbn-i Betül’ün coğrafyası” ifadesinden kastettiğiniz nedir?Ayrıca “Mesihin memleketi” ifadesinden Almanyayı kastettiğinizi anladık da neden Almanya olduğunun izahını yaparsanız seviniriz. Selam ve hürmetler.

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*