Meşveretin vazifesi sonuç almak mı?

Dünkü yazımızda meşveretin de bir ibadet olduğundan ve her ibadetin olduğu gibi, istişarenin de bir takım prensipleri olduğundan söz etmiş; meşveretin verimli geçmesi için bu düsturların bilinmesi, benimsenmesi ve uygulanması gerektiğini ifade etmiştik.
Yine bu düsturları sıralamaya devam edelim:

 

* Meşverette şahısların değil, hakkın hatırını yüksek tutmalıdır. Şahıslar kırılacak, üzülecek diye gerçekleri söylemekten çekinmemeli; ama tabiî ki, hakkı söylerken de ‘kavl-i leyyin’ (yumuşak söz) ile, kardeşlerimizi incitmeden konuşmalıdır.

Zira meşveret, daha iyiyi, daha güzeli, daha doğru yolu bulmanın çalışmasıdır.

* Meşveret üyeleri hangi yönde rey kullanırsa kullansın; oy çokluğuyla alınan kararlar esastır ve herkesi bağlar.

* Alınan kararların veya üyelerin aleyhinde konuşmak katiyen caiz değildir. (Burada içe bakış metodunu kullanmalı, yani empati yapmalı. Sizin çoğunlukla birlikte verdiğiniz kararları başkalarının eleştirmesini, itiraz etmesini ister misiniz?)

* Meşveretin aldığı kararların aksine davranışlarda bulunmak ve kararların başarısızlığı için bir takım girişimlerde bulunmak, meşveretin ruhunu anlamamak, hatta ihanettir.

* Kararların uygulanması ve başarı; aksi görüş beyan edenlerin (velev ki doğru olsun!) isteklerinde değil; tevekkül, azim ve sebattadır. Başarısızlık kararlarda değil, uygulama hataları ve ihmallerdedir.
Uhud Harbi öncesinde yapılan istişarede, düşmanı dışarıda karşılama kararı ve neticesindeki mağlûbiyet karşısında Peygamberimizin (asm) davranışı muhteşem bir örnektir. O, meşveret üyelerinin çoğunluğunun aksine görüşte olduğu, hatta neticeyi rüyasında gördüğü halde, meşveretin kararını uygulamış, başarı için çalışmıştır. Sonuçta da, kimseyi suçlamamış, bilâkis herkesi teselli etmiştir.

* Allah rızasını aramak için meşveret ile O’nun yolunda mücâdele edenler; maddî-mânevî bir karşılık, ücret veya dünyevî makam, mevki, övgü beklememelidir.

* Şu nokta da dikkate alınmalıdır: Meşveret bir ibadettir ve cihaddır. Ehl-i meşveretin vazifesi, şartlarına uyarak ve Allah rızasını gözeterek istişare, mücahede ve güzelce mücadele etmektir; galibiyet beklemek değildir. Hiç kimse, “Bu kadar zamandır uğraştık, çabaladık, ne elde ettik?” gibi bir karamsarlığa düşmemelidir.
Zirâ, bizim vazifemiz Allah yolunda “meşveret ve cihad etmek”tir. Galip etmek, mağlûp etmek, neticeyi vermek Cenâb-ı Hakk’ın işidir, takdiridir.
Her meselede mükemmel bir rehber ve üstad olan Resûl-i Ekrem (asm) “Peygambere düşen, ancak tebliğ etmekten ibaret” 1 âyetine muhatap ise, meşveret edene ne oluyor ki, başarı veya çalışmasının meyvesini gözlesin?

Dipnot:

1- Kur’ân, Nur Sûresi, 54.

Benzer konuda makaleler:

1 Yorum

  1. Uhut’da meşverete uyulduğu için mi yoksa okçular tepesi terk edildiği için mi mağlubiyet yaşandı.? Nitekim Unut’un başlangıcında Peygamber ordusu galip durumda idi.

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*