Meşveretli hayat, müsbet hareket

Meşveret demek; disiplin, sistem ve prensip demektir.
Meşveret demek; uyum ve kabullenmek demektir.
Meşveret demek; saygı, hürmet ve hazmetmek demektir.
Meşveret demek; yüksek bir ahlâk ve kalite demektir.
Meşveret demek; hakka riâyet, adalete, hukuka bağlılık demektir.
Meşveret demek; hissiyatın esirliği değil, ahkâmın, fikrin, meşrûiyetin hâkimiyeti demektir.
Meşveret demek; bencilliği değil, çoğunluğu, hürriyeti ve hukukun üstünlüğünü kabul etmek demektir.
Ve meşveret demek; aslında gerçek manada “şeriat” demektir.

Meşveret; İlâhî kelâmda bir hüküm ve emirdir. Meşveret; enbiyalar zincirinin son halkası olan Kâinatın Efendisinin (asm) kuvvetli bir tatbikatı ve ümmetine tavsiyesidir. Meşveret; asrın manevî tabibinin bizlere ve insanlığa bıraktığı önemli bir düsturudur.

Yeni Asya camiası olarak biz yıllardan beri bir esas, düstur, prensip, terbiye, tatbikat ve usûl olarak bunu böyle görüp tatbik ede geldik. Son otuz yıllık tecrübelerimiz, Yeni Asya camiası için Risale-i Nur hakikatlerinin şaşmaz ve şaşırmaz düsturlarına sıkı bir bağlılıkla verilen “meşveret” kararlarının ne kadar isabetli olduğunu gösteriyor. “Şahs-ı manevinin” verdiği her kademedeki “meşveret” kararlarına karşı tam bir sadakatle bağlı kalarak, kabullenerek, hazmederek, dikkat ederek ve tatbik ederek bu güne kadar sarsılmadan ve savrulmadan gelmemizin en önemli sebebi budur. Her kademede meşveretin hâkim olması. Bütün Anadolu bunun canlı şahididir. Bu şehadet ve tatbikat bugün dünyanın her tarafına yayılmıştır elhamdülillâh. Bundan sonra da kıyamete kadar inşaallah böyle gidecektir.

Bu tatbikatın faydaları ve neticelerine dikkatlice ve tefekkürle baktığımız zaman şu hususları görebiliriz:

En başta; dıştan ve içten gelen bütün şer ve fesat şebekelerinin oyunlarına, baskılarına ve anormal şartlara rağmen bu cemaat varlığını devam ettirebilmiştir. Gazete ayaktadır. Yayınlar ayaktadır. Müesseseler ayaktadır. Cemaat ve gençlik ayaktadır.

İkinci olarak; Türkiye’de ve dünyada gün geçtikçe yayılan; daha sağlam, daha muhkem, daha isabetli, daha ufuklu, daha karakterli gelişen ve kökleşen bir hizmet halkası ve zinciri vardır.

Üçüncü olarak; İslâmiyetin getirdiği ve insanlığa hediye ettiği gerçek “Hürriyet-i Şer’î”yi ülke, İslâm âlemi ve dünya kamuoyuna her türlü meşrû vasıtayı kullanarak tebliğ ve neşreden ve etmeye devam eden bir cemaat vardır. Her kademede ve alanda bunların güzel ve müsbet yansımalarını görmek mümkündür.

Dördüncü olarak; her kademede yepyeni ve değerli kabiliyetlerin ortaya çıkmasına vesile olmuştur.

Beşinci olarak; özden ve esastan sapmaların önlenmesi konusunda devamlı müteyakkız davranmıştır.

Altıncı olarak; şahısçılık ve bencillik yerine sistem ve düsturun öne çıkmasına katkıda bulunmuştur. .

Yedinci olarak; keyfîlik ve her türlü istibdada karşı dura gelmiştir. İkazlarına da devam etmektedir.

Bütün bunlar müsbet katkılardır. Her sistem gibi bu sistemin de bazı zorlukları, eksikleri ve arızları vardır ve olacaktır. Bütün bunlar; yani sistemin işlemesindeki mânialar, akla gelebilecek zıtlıkları ve tenakuzları neler olabilir?

En başta; sistemin noksanlarıdır. Unutulmuş olabilenlerdir. Tamamlanamayanlardır. Tatbikattaki zorlanmalardır. Bütün bunlara karşı da var olan haklı haksız itirazlardır.

Bütün bunlara karşı da çözüm yine İlâhîlikte ve meşrûiyettedir. En meşrû, en âlî, en yüksek, en kısa, en doğru, en ahlâkî olan, Peygamber (asm) tatbikatı ve duruşuyla çözüme ulaşılır. Yani her konuda, her harekette, her halde meşrûiyetten ayrılmamakla çözüm mümkündür. O yüce ahlâk üzerine olunabilirse, insanlık da, meşveret de, hizmet de bir mana ifade eder. Müsbet bir faaliyet olur. Yoksa maazallah! Bütün bunlar için geçerli yolların bazıları şunlardır:

* “Sıdk; yani doğruluktan hiçbir hal ve şartta asla sapmamak.”

* “Her hal ve şartta ‘hakkı’ kabullenip savunmakta tereddüde düşmemek.”

* “İhlâsı, samimiyeti, usûlü, adaleti, uhuvveti, meşrûiyeti esas alarak yapılan meşveretin ardından gelecek itirazlara asla iltifat etmemek.”

* “Ahkâma ve esasa uygun tarzları kullandıktan sonra başka şeylere hiç ehemmiyet vermemek. Hak bildiği yolda istikametle gitmek. Muhalefetten korkup çekinmemek. Geri adım atmamak.”

* “Hak bildiği dâvâsında tereddüde ve telâşa düşmemek. Ciddiyetten taviz vermemek.”

* “Vicdanî ve kalbî olarak mutmain olduğu dâvâsında pervasızca yoluna devam etmek.“

* “İnançsız kimselerin tevessül ettiği; hile, yalan, arka plânlara asla ve kat’a tevessül etmemek.“ (Muhakemat, eski baskı s: 143, yeni: 193)

Hülâsa bu konuda her bir mü’minin dikkate alacağı esas, işin aslı ve özü; Hakk’ın rızası, ahkâmın hâkimiyeti, sünnetin rehberliği, yüksek ahlâk, samimiyet, vicdanî tatminiyet, gerçek adalet, hakperestlik, sıdk ve dürüstlüktür.

“Şahs-ı manevi”nin tahakkukunun ve teşekkülünün şekillendiği, gelişip iyileştiği güzel bir ortam ve bir devreyi yaşıyoruz. İlâhî kelâmın insanlığa hediye edip, Efendiler Efendisi’nin (asm) beşere sunduğu bu muazzam hakikate tam sarılanlar isabet etmeye, aykırı gidenler de hüsrana uğramaya devam edecektir.

Bu hafta sonu İstanbul’da, genel merkezimizde en yüksek mertebede bir “meşveret” gerçekleştireceğiz inşaallah. “Umumî Meşveret Heyeti” toplantımızı yapacağız. Başta Türkiye’nin her köşesinden yeni seçtiği temsilciler olmak üzere; Avrupa, Avustralya, Amerika’dan gelecek bütün değerli temsilci ve Nur hadimleri İstanbul’da buluşacak. Büyük hizmet projeleri konuşulacak. Geçmiş kararlar değerlendirilecek. Yeni proje ve gelişmeler gündeme alınacak. Bütün bunlar “Yeni Asya Meşveret Sistemi” kitapçığındaki düsturlara göre yapılacak.

Türkiye demokrasisi hâlâ sancılı. Bir asra yakın bir zamandır; hür, demokrat ve sivil bir “anayasa” yapılamıyor. Biz bu konuda da ülkemize ve milletimize yardımcı olacak bir çalışmayı yıllar önce başardık. Allah’a şükür ki; iyi niyetle, samimiyetle, bütün Anadolu’nun en ücra köşesinden, Avrupa’daki ve dünyanın çeşitli yerlerindeki değerli temsilcilerimize kadar herkesin kaatkılarıyla on sekiz sene önce başlayıp bitirdiğimiz ve halen tatbikatına devam ettiğimiz “Meşveret Sistemi kitapçığımız” var. Büyük bir emek ve tecrübenin neticesi olan bu sisteme sahip çıkalım. İyice okuyup öğrenelim, ondaki düstur ve prensiplerin ışığında dış ve içteki problemleri asgariye indirmenin yollarını arayalım. Bu düsturlara ve tatbikata gölge düşürecek her türlü halden kaçınarak müsbete ve muhabbete yönelelim. Umumî Meşveret ve mahalli bütün meşveret heyetlerimize ve kararlarına sahip çıkıp hep birlikte katkıda bulunalım.

Kötü niyetten olmasa da hissî, anî ve şahsî düşünce ve fikirlerle; şahs-ı manevide yeri ve usûlü olmayan “kenara çekilmek, küsmek, dedikodu, isnatsız suçlamalar, zan ve (Allah korusun) iftira, hakaret, haksız muhalefet” bize yakışmaz. Eksiklerimiz varsa yine meşveretle birlikte tamamlayalım. Tatbikatta aksamalar varsa bunu görelim, hür ortamda, cesaretimizle dillendirelim. Daha mükemmel hale getirmeye birlikte gayret edelim. Hülâsa meşrûiyetten asla ayrılmayalım. Hatalar da, onları düzeltmek ve hoş görmek de insanlara ve insanlığa aittir. Ruhaniler ve meleklerin böyle bir derdi yoktur. İşte asıl bizim imtihanımız buradadır. Cenâb-ı Hak, imtihanımızı geçilmez ve çekilmez etmesin inşaallah. (Âmin)

Cenâb-ı Allah (cc) yaptığımız ve yapacağımız rızasına uygun hizmetlerde bizleri berdevam eylesin. Rızasından, haklı şûrâ ve meşveretten bizi ayırmasın. Haksızlıklardan ve her türlü kötülük ve muhalif hallerden hepimizi berî kılsın inşaallah. (Âmin)

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*