Millete hizmet böyle mi olur?

Bir vesileyle yolunuz herhangi devlet kurumuna düştüğünde oradaki çoğu memurların soğuk çehreleriyle size karşı takındıkları itici tavırlarına muhatap olunca, tepedeki idarecilerin her fırsatta; “bizler efendi olmaya değil; hizmetkâr olmaya geldik…” gibi ifadelerinin slogandan öteye bir kıymeti olmadığını anlıyorsunuz.
Bir devlet kurumuna uğradığınızda daha siz derdinizi anlatmaya fırsat vermeden oradaki yetkili memurun kafasını bilgisayarından ayırmadan; “Söyle bakalım derdini..” mırıldanmasına karşı siz daha sözünüzü bitirmeden memurun sert bir ses tonu ile; “Tamam. Bu gün işim çok. Git başka zaman gel” benzeri savsaklayıcı söz ve beyanlarına muhatap olunca siyasilerin her fırsatta; “gurur ve kibir abidelerinin aramızda yeri yoktur.. Vatandaşı bağrımıza basmakla mükellefiz..” gibi beyanlarının içi boş lâflar olduğunu anlıyorsunuz.

En tepedeki bir kurum amirinden, bir validen, bir kaymakamdan, bir belediye başkanından hatırı sayılır bir aracı olmadan randevu almak; derdinizi anlatmak, zaten öyle sıradan her vatandaşın becerebileceği bir iş değil.

Yine hatırı sayılır bir referansınız yoksa bir milletvekiline, bir bakana ulaşıp derdinizi anlatmanız hemen hemen imkânsız. Öyle ya cumhurbaşkanına, bakanlara milletvekillerinin en üst düzeydeki yetkililerin, valilerin, kaymakamların belediye başkanlarının dahi öyle kolayca ulaşamadıkları bir sistemde öyle sıradan insanların devlet büyüklerine ulaşıp dert ve dileklerini iletmelerinin hiç imkânı var mı?

İşin bir diğer yönü de her yerde hatırı sayılır, namı şanı ile ün salmış adamınız varsa devletin bütün kapıları ardına kadar açıktır. İstediğiniz zaman istediğiniz makam mevkileri işgal eden zevatla görüşebilirsiniz. İş takibi için gelen kimsesiz, gariban vatandaşlara muhatap olmaktan imtina eden o gurur ve kibir abidesi olan zevat etrafınızda dört döner, olmayacak istek ve tekliflerinizi de anında yerine getirmek için seferber olurlar.

Memuriyeti vatandaşa bir hizmet, bir hademelik yeri olmaktan çıkarıp, bir ağalık bir beyefendilik makamına dönüştürürseniz, akabinde bununla da yetinmeyip, o makam ve mevkileri vatandaşa karşı bir istibdat, bir tahakküm aleti haline getirirsiniz.

Devlet, millet için vardır ve millete en iyi şekilde hizmet etmekle mükelleftir anlayışının yerine; ‘millet, devlet için vardır, ona hizmet etmek zorundadır’ sakat anlayışını millete dayatırsınız.

Böylece sizin her fırsatta; “Milletin başımızın üstünde yeri var… Devletin bütün kapıları vatandaşlarımıza açıktır… Bizler efendi olmaya değil; hizmetkâr olarak geldik” gibi söz ve beyanlarınızın herhangi bir inandırıcılığı kalmaz maalesef.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*