Milletin morale ihtiyacı var

Koronaya karşı çaresiz kalan, “pes” eden bütün dünya hangi uygulamalarımızla, hangi icraatlarımızla bu salgınına düçar kaldık sualine hep sesiz kaldı ve kalmaya devam ediyor.
İnsanlara ancak maske, hijyen ve sosyal mesafe gibi tavsiyelerinin yanı sıra dışarı çıkmayın, karantinada kalın, hastaları ziyaret etmeyin demekten öteye bu güne kadar teşhis ve tedaviye yönelik bir tavsiyede bulunulmadı.

Hemen her Allah’ın günü defalarca anonslarla bu tavsiye ve yasakların yapılıyor olmasının yanında bir de hemen her gün televizyonlarda ve medyada ara vermeden vak’a ve test sayılarıyla beraber vefat edenlerin sayılarını veriyor olmaları da insanlarda artık bir usanç ve bıkınlıkla beraber ayrıca çoğu insanlarda şüphelere, evhamlara ve tedirginliklere ve korkunç telâşlara, korkulara hatta paniklere sebep olduğuna şahit oluyoruz.

Her gün pompalanan ve bize göre faydadan ziyade insanları kaygı ve endişelere sevk eden, verdikleri hep menfi haberlerle insanları karamsarlıklara ve ümitsizliklere sevk ediyor. Bunun bir sonucu olarak insanların psikolojileri bozuluyor. Böylece moralleri bozuk olan insanların bağışıklık sistemleri bozuluyor. Bu duruma düşen insanların korona ile beraber daha başka hastalıklara yakalanma ihtimali çoğalıyor.

Uzun süredir koronanın gündemde tutularak belki de farkında olmadan çare ve tedbir adına her gün her saat insanları korkulara, evhamlara, endişelere maruz bırakmanın neticesinde koronadan öteye başta depresyonlar olmak üzere, kalp damar hastalıkları artarak devam ettiğini yine bu konunun uzmanları söylüyor.

Uygulanmakta olan yasak, ikaz ve tavsiyelerle bu güne kadar koronayı önleme noktasında beklenilen başarı sağlanmadığı ortada. Milleti aşırı korku, telâş ve paniklere sevk eden uygulamalarla değil; makul tedbirlerle beraber moral verici, umut dağıtıcı, sabır ve dayanma gücü verici tavsiye ve nasihatlara ihtiyaç vardır.

Özellikle Diyanetimiz koronayı önleme ile alâkalı olarak hemen her gün her ezandan önce veya sonra veya Cuma hutbelerinde tıpkı siyasilerin söylediklerinin aynısını veya benzerini millete duyurmak yerine daha musîbet ve hastalıkların biz insanlara bakan yönü ile kader boyutunu anlatan ve hastalıkların duâların vakti olduğunu dolayısıyla bol bol duâ etmenin elzem olduğunu hatırlatmalıdır. Sabırla beraber şükretmeyle mükellef olduğumuzun anlatılması her halde daha mühim olsa gerek.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*