Miraç Kandili

Ayetlerimizden bir kısmını ona göstermek için kulunu bir gece Mescid-i Haramdan alıp, çevresini mübârek kıldığımız Mescid-i Aksâya seyahat ettiren Allah, her türlü noksandan münezzehtir. Şüphesiz ki O her şeyi hakkıyla işiten, her şeyi hakkıyla görendir.” (İsrâ Sûresi: 17/1.)

13 Nisan 2018 Cuma günü akşamı Recep Ayının 27. Gecesi ve miraç kandilidir. İsra Suresinin başında bu miraç olayı anlatılmaktadır.

Miraç, Peygamber Efendimizin (a.s.m.) amcası Ebu Talip ve hanımı Hz. Hatice’nin (r.anha) vefat yılında O’na bir ikram ve hüzünlü gönlünü taltif etmek için bir ilahi ikramdır.

Resullerin en efdali olan Peygamber Efendimizi (a.s.m.), semavat ehline takdim ve âlemlerin yaratılış sebebi olan Resûl-i Kibriyasını (a.s.m.) onlara tanıtmasıdır. Madem ki âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir, o zaman bütün âlemlerin bu rahmeti tanıması ve bütün âlemlere tanıtılması lazımdır. Miraç, onun bütün âlemlere tanıtılması ve takdim edilmesidir. Bu bakımdan önemli bir gecedir.

Miracın iki boyutu vardır. Birincisi, Mekke’den Mescid-i Aksa’ya kadar olan kısmı ki Kur’an’ın sarahati ile sabittir. Yukarıda mealini verdiğimiz ayet bunu açık bir şekilde ifade etmektedir.

Bir de ikinci boyutu var ki, Peygamber (a.s.m.) şehadet âleminin temsilcisi olarak, melekût âlemine onun peygamberliğini göstermek için bir seyahat yaptırılmıştır. Muhteşem bir hadisedir. İnsanlık adına iftihar edilecek bir durumdur.

Miracın başlangıcı Mescid-i Haram’dan başlamaktadır. Başlangıç noktası orasıdır. Allah, kulu ve elçisi Muhammed’i (a.s.m.) Mekke’den alıp çevresini mübarek kıldığı Mescid-i Aksay’a getirmiştir. Orada bütün peygamberlere imam olup namaz kıldırmıştır. Bu durum, onun bütün peygamberlerin dinlerinin varisi olduğunu, onların dinlerinin ana temellerini içinde saklayan bir din ile geldiğini ifade etmektedir. Diğer dinlerin mensupları O’nun getirdiği hakikatlere bigâne kalmaması gerektiğini vurgulayan önemli bir işarettir. Bu gelen peygamberin bütün peygamberlerin getirmiş olduğu hakikatlerin varisi olduğunu ifade etmektedir.

İslam’dan önceki bütün dinlerin ahkâmının kalktığını, uyulması gereken dinin İslam olduğunu gösteren bir hadisedir. Peygamber Efendimiz imam, diğer peygamberler cemaat olması buna işarettir.

İnsanlık bir kürsüden ders dinleyecek bir olgunluğa erişmiştir. O kürsü, son peygamber Muhammed’in (a.s.m.) kürsüsüdür. O da dersini bütün insanlığa iletmektedir. Muhatabı bütün insanlık âlemidir. Dini ve daveti umumidir, bütün insanlık âlemini kuşatmaktadır, davetini bütün insanlığa yapmaktadır.

Yapılan, bir kişinin özel bir seyahati gibi görünse de aslında umumi bir seyahat var ve külli bir yükseliş var. “Sidretü’l-Müntehâya, tâ Kàb-ı Kavseyne kadar merâtib-i külliye-i esmâiyede (Allah’ın isimlerinin külli mertebelerinde), gözüne, kulağına tesadüf eden âyât-ı Rabbâniyeyi ve acâib-i san’at-ı İlâhiyeyi işitmiş, görmüştür, der. O küçük cüzî seyahati, hem küllî, hem mahşer-i acâib bir seyahatin anahtarı hükmünde gösteriyor.” (Sözler, s. 575) Şüphesiz ki O her şeyi hakkıyla işiten, herşeyi hakkıyla görendir. (İsrâ Sûresi: 17/1.) ayetinde geçen “innehu” daki zamirin mercii peygamberimiz (a.s.m.) olursa ondan bu anlam çıkmaktadır. Allah’ın bin bir isminin mertebelerini bizzat görüp hissetmiştir. Allah’ın muhteşem sanatını bizzat görerek yaşamıştır. Ahiret âlemlerini bizzat görüp gördüğü gibi ümmetine haber vermiştir.

Ahirete gidip gelen mi var diyenlere karşı, evet gidip gelen var, oraları gören var diyebileceğimiz bir misal önümüzde durmaktadır. Bu insanlığın önünü açmaktır.

Miraç kandiliniz mübarek olsun. Hayırlara vesile olsun. Günahlarımıza keffaret olması dilek ve temennisi ile… Memleketimizin ve insanlığın huzur ve sükûna kavuşması dilekleri ile…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*