Mi’rac mu’cizesi ve âyet içindeki âyetler

Image

“Bir kısım âyetlerimizi kendisine göstermek için, kulunu (Muhammed’i) bir gece Mescid-i Haram’dan, çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa’ya götüren O (Allah) yücedir. Gerçekten O, işitendir, görendir.“ (İsra, 1.)

Mi’racın İsra bölümü, yani Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksa’ya kadar olan kısmı Kur’ân’da açıkça beyan ediliyor. Necm Sûresi 4-18 arası âyetlerde ise mi’rac perdeli ve kapalı anlatılıyor.

Aslında tek başına 1. âyet bile, mi’racın diğer safhalarını tasdik etmiyor mu?

Tasdik ediyor, çünkü âyetin içindeki âyetlere de dikkat lâzımdır. Âyetteki “âyetlerimizi göstermek için“ kudsî ifadesi, sadece Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksa’ya kadar olan safhaya münhasır kalmıyor. Çünkü bazı âyetlerin gösterilmesi safhası asıl ondan sonra başlıyor.

“Resul-ü Ekrem Aleyhissalatü Vesselâm, burak-ı tevfik-i İlâhîye biner; berk gibi bütün daire-i mümkinatı kat’edip, acaib-i mülk ve melekûtu görüp, daire-i vücûb noktasına çıkıp, sohbete müşerref olup, rü’yet-i cemal-i İlâhîye mazhar olarak fermanı alıp vazifesine dönebilir ve dönmüş ve öyledir.”

“Bu seyahat-ı cüz’iyyede bir seyr-i umumî ve bir urûc-u küllî var ki: Tâ Sidret-ül-Müntehâya, tâ Kab-ı Kavseyn’e kadar merâtib-i külliye-i Esmâiyyede (Allah’ın isimlerinin küllî mertebelerinde); gözüne, kulağına tesadüf eden âyât-ı Rabbâniyyeyi ve acâib-i san’at-ı İlâhiyeyi işitmiş, görmüştür, der. O küçük cüz’î seyahati hem küllî, hem mahşer-i acaib bir seyahatin anahtarı hükmünde gösteriyor.“ (Bakınız: 31. Söz)

Ama şu da var ki, Cenâb-ı Hak, kullarının akıllarını zorlamamak ve sevgili Resûlünü, sorgulayanlar karşısında zor durumda bırakmamak için, mi’racın Mescid-i Aksa’dan sonraki safhasını perdeli bırakmış, Habib-i Ekreminin (asm) izahlarına ve sadece kâmil iman sahiplerinin iman derecesine göre idraklerine havale etmiştir.

Zaten mi’rac mes’elesi, imanın temel rükünlerini kabul etmeyen dinsizlere bizzât ispat edilmez. Çünkü Allah’ı bilmeyen, Peygamberi tanımayan ve melekleri kabul etmeyen veya semavatın varlığını inkâr eden kimselere mi’racdan bahsedilmez. Öncelikle imanın rükünleri ispat edilip daha sonra mi’rac onlara dayanarak ispat edilebilir. Üstad Bediüzzaman Hazretleri, Mi’rac Risâlesinde bu yolu takip ederek mi’rac gibi kabulü en zor bir meseleyi, dinsiz birinin dahi kabul edebileceği bir katiyetle ispat etmiştir.

***

Mi’racı anlamak için yine mi’rac gibi mu’cizevî bir merdivene ihtiyaç vardır. İnsanı basamak basamak o hakikatın zirvesine, yani “anlama” zirvesine çıkaracak manevî ve ilmî bir merdivene ihtiyaç vardır.

Mi’rac mu’cizesinin zuhur ettiği günden tâ bugünümüze kadar bu hususta sayısız izahlar yapılmış ve yazılmıştır. Muhakkak ki bunlar da bu alanda belli bir boşluğu doldurmuş, imanlı kalplerde ve kafalarda yerini bulmuştur. Ama herşeyi maddede arayanların ve maneviyatta kör olanların hücum ettiği bu muazzam mu’cizenin çağımızda anlaşılması için önümüze getirilen ve bizi mi’rac hakikatına ilmen ve manen çıkaran nurdan merdiveni ancak Risâle-i Nur Külliyatında görmek mümkündür. Bilhassa 31. Söz ile 24. Mektub’un İkinci Zeyli bu hakikata hasredilmiştir.

Kaldı ki bu risâleler, mi’rac mu’cizesini anlamanın ve kabullenmenin ilk şartı ve lâzımı olan “iman“ı ispat ve izah sahasında da erişilmez bir mazhariyete maliktirler.

Mi’raca muhatabiyet noktasında mü’min olan her Müslümana yakışan tavır, elbette ki, “sıddıkiyet“ ünvanına sahip Hazret-i Ebubekir’in (ra) tavrıdır. Kayıtsız, şartsız “Bunu Muhammed (asm) söylüyorsa, doğrudur. İşittim, iman ettim“ diyebilmektir. Sıddîk-ı Ekberin, müşriklerin alaylı sözlerini onların ağızlarına tıkaması gibi; herşeyi maddede arayan ve akılları gözlerine inen “çağdaş“ münkirlerin hücumlarına imanlı göğüslerimizi siper etmektir. Bu da ancak iman ve Kur’ân hakikatlerine aralıksız çalışmakla, Allah’ın sonsuz kudretine iltica etmekle ve O’nun merhametini celbetmekle olur.

Bu temenni ve niyaz ile Mi’racınızı tebrik eder, saadetler dilerim.

NOT: Avusturya’da okullarımızın tatile girmesiyle, bizi de bir tatil havası sardı. Mektuplarımız arada bir kesilirse bu sebepten olacaktır. Herşeye rağmen siz değerli okurlarımızla irtibatı kesmemek en büyük arzumuzdur. Dua istirhamıyla. M.Y.

 

Image

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*