Mi’râc mucizesine matematiksel bir bakış

Öğrencinin birisi öğretmenine sorar: “Hocam rüya çok kısa sürüyormuş. Bu doğru mu? Ya da bu kadar kısa sürede çok işler nasıl yapılabilir?”

Öğretmenin hatırına hemen Üstad Bediüzzaman’ın (ra) Mi’râc Risalesi’ndeki Kâinatın Efendisi’nin (asm) Mi’râcıyla ilgili enfes bölüm gelir. (Malumunuz, Efendimiz (asm) Mi’râc’da; çok kısa bir zaman diliminde, normal şartlarda o kadar sürede görülemeyecek şeyleri müşahede ediyor ve yaşanamayacak olayları yaşıyor.)

Ve öğrencisine izah eder:
“Dersin: ‘Birkaç dakikada binler sene mesafeyi kat etmek aklen muhaldir.’
Biz de deriz ki: Sâni-i Zülcelâl’in sanatında, harekât nihayet derecede muhteliftir. Meselâ, savtın [sesin] sür’atiyle ziya [ışık], elektrik, ruh, hayal sür’atleri ne kadar mütefavit olduğu malûm. Seyyaratın dahi, fennen harekâtı o kadar muhteliftir ki, akıl hayrettedir. Acaba lâtif cismi, uruçta sür’atli olan ulvî ruhuna tâbi olmuş, ruh sür’atinde hareketi nasıl akla muhalif görünür? Hem on dakika yatsan, bazı olur ki bir sene kadar hâlâta maruz olursun. Hattâ bir dakikada insan gördüğü rü’yayı, onun içinde işittiği sözleri, söylediği kelimatı toplansa, uyanık âleminde bir gün, belki daha fazla zaman lâzımdır. Demek oluyor ki: Bir zaman-ı vâhid, iki şahsa nisbeten, birisine bir gün, birisine de bir sene hükmüne geçer.”
Rabbimizin yarattığı varlıkların hareketlerinin birim zamandaki hızları farklı farklı. Sesin, ışığın, elektriğin, gezegenlerin birim zamandaki hızları farklı olduğu gibi ruh ve hayal de farklı hızlara sahip. İnsanların hızları ve diğer varlıkların hızları da öyle. Üzerinde yaşadığımız dünya, güneşin etrafında 365 gün 5 saat 48 dakika ve 45,5 saniye döndüğünde ilk konumuna tekrar geliyor ve biz buna “1 sene” diyoruz. İlk konumlarına gelmeleri için mesela; Merkür 88 gün, Venüs 225 gün, Mars’ın da 687 gün güneş etrafında dönmesi gerekiyor. Dönüş hızları farklı olduğundan gezegenlerin 1 yılı dünyamızınkinden farklı oluyor.
Bazen insan yolda, karşıdan karşıya geçerken araba çarpacak gibi oluyor ya da gerçekten çarpıyor. Bunun sebebi: Aynı zaman diliminde yayanın hızıyla arabanın hızı farklı olduğundan; yaya karşıya geçerken kendi hızını nazara alıyor ve “Ben şu kadarcık zamanda karşıya geçerim.” diyor, fakat o aynı zamanda arabanın hızı kendi hızından farklı olduğu için kazaya ramak kalıyor ya da kaza gerçekleşiyor.“
Üstad Bediüzzaman Hz., o öğrencinin, belki de bütün insanların merak ettiği soruya harika bir örnekle cevap veriyor:
“İnsanın hareketinden, güllenin hareketinden, savttan [sesten], ziyadan [ışıktan], elektrikten, ruhtan, hayalden tezahür eden sür’at-i harekâtta bir mikyas olmak için şöyle bir saat farz ediyoruz ki: O saatte on iğne var. Birisi saatleri gösterir. Biri de, ondan altmış defa daha geniş bir dairede dakikayı sayar. Birisi altmış defa daha geniş bir daire içinde saniyeleri, diğeri yine altmış defa daha geniş bir dairede sâliseleri ve hâkezâ râbiaları, hâmiseleri, sâdise, sâbia, sâmine, tâsia, tâ âşireleri sayacak gayet muntazam, azîm bir dairede birer ibre farz ediyoruz. Faraza, saati sayan ibrenin dairesi küçük saatimiz kadar olsa, herhalde âşireleri sayan ibrenin dairesi arzın medar-ı senevîsi kadar, belki daha fazla olmak lâzım gelir.”
Zaman dilimleri “altmışlık sayı sistemi”ne göredir. Bu arada bir yanlışı da burada düzeltmekte fayda görüyorum. Salise, saniyenin altmışta birine denir. Kronometrelerdeki; her 100 kere dönüşünde, saniyeyi 1 birim hareket ettiren zaman dilimine “santisaniye” denir. Tıpkı metrenin 100’de 1’ine (1/100) santimetre denildiği gibi…
***
“Şimdi iki şahıs farz ediyoruz. Biri, saati sayan ibreye binmiş gibi, o ibrenin harekâtına göre temâşâ ediyor. Diğeri, âşireleri sayan ibreye binmiş. Bu iki şahsın bir zaman-ı vahidde müşahede ettikleri eşya, saatimizle arzın medar-ı senevîsi nisbeti gibi, meşhudatça pek çok farkları vardır. İşte zaman, çünkü harekâtın bir rengi, bir levni, yahut bir şeridi hükmünde olduğundan, herekâtta câri olan bir hüküm, zamanda dahi câridir.
“İşte, bir saatte meşhudatımız, bir saatin saati sayan ibresine binen zîşuur şahsın meşhudatı kadar olduğu ve hakikat-i ömrü de o kadar olduğu halde; âşire ibresine binen şahıs gibi, aynı zamanda, o muayyen saatte, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, burak-ı tevfik-i İlâhîye biner, berk gibi bütün daire-i mümkinatı kat edip, acaib-i mülk ve melekûtu görüp, daire-i vücub noktasına çıkıp, sohbete müşerref olup, rüyet-i cemâl-i İlâhîye mazhar olarak, fermanı alıp vazifesine dönebilir ve dönmüş ve öyledir.”
Üstad Hazretlerinin verdiği saat örneğinde, yukarıda da görüldüğü üzere saati sayan ibrede bulunan şahsın gördükleri ve yaşadıkları ile aşire ibresindeki şahsın görüp yaşadıkları arasında 604 katrilyon 661 trilyon 760 milyar kere fark var. Evinizde ya da kolunuzda bulunan dijital olmayan saatinizin akrebi yani saat ibresi mesela 1’den 2’ye geçene kadar âşire ibresi tam olarak 604 katrilyon 661 trilyon 760 milyar kere hareket etmek zorundadır. Bu ibrelere binmiş şahısları düşünecek olursak, hem saat ibresindeki hem de aşire ibresindeki şahıs aynı zaman diliminde biri 1’den 2’ye geçmek kadar hareket ediyor; gördüğü ve yaşadığı şeyler o kadarcık, diğeri ise 604 katrilyon 661 trilyon 760 milyar kere hareket ediyor, gördükleri ve yaşadıkları ise elbette diğerinden çok daha fazla ve farklı olacaktır. Bunu diğer zaman dilimlerine kıyas edebiliriz. Aynı zaman diliminde ibrelerdeki şahısların hareketleriyle, görüp yaşadıkları birbirinden çok farklıdır.
“Yine hatıra gelir ki: Dersiniz, ‘Evet, olabilir, mümkündür. Fakat her mümkün vaki olmuyor. Bunun emsali var mı ki kabul edilsin? Emsâli olmayan bir şeyin, yalnız imkânı ile, vukuuna nasıl hükmedilebilir?”
“Biz de deriz ki: Emsâli o kadar çoktur ki, hesaba gelmez. Meselâ, her zînazar, gözüyle, yerden tâ Neptün seyyaresine kadar bir saniyede çıkar. Her zîilim, aklıyla kozmoğrafya kanunlarına binip yıldızların tâ arkasına bir dakikada gider. Her zîiman, namazın ef’al ve erkânına fikrini bindirip, bir nevi mirâçla kâinatı arkasına alıp huzura kadar gider. Her zîkalb ve kâmil velî, seyr ü sülûk ile, Arştan ve daire-i esmâ ve sıfâttan kırk günde geçebilir. Hattâ, Şeyh Geylânî, İmam-ı Rabbânî gibi bazı zatların ihbarat-ı sadıkaları ile, bir dakikada Arşa kadar uruc-u ruhanîleri oluyor. Hem ecsâm-ı nuranî olan melâikelerin Arştan ferşe, ferşten Arşa kısa bir zamanda gitmeleri ve gelmeleri vardır. Hem ehl-i Cennet, mahşerden Cennet bağlarına kısa bir zamanda uruc ediyorlar.”
Bu izahdan da anlaşılacağı üzere; nasıl ki her saat ibresinin aynı zaman dilimindeki dönüşü ve hareketi birbirinden farklı ise, varlıkların da hareket hızları birbirinin aynı değildir.
Elbette bu kadar numuneler gösteriyor ki, bütün evliyaların sultanı, umum mü’minlerin imamı, umum ehl-i Cennetin reisi ve umum melâikelerin makbulü olan zât-ı Ahmediyenin (asm) seyr ü sülûküne medar bir Mi’râcı bulunması ve onun makamına münasip bir surette olması, ayn-ı hikmettir ve gayet makuldür ve şüphesiz vakidir.
Hâsıl-ı kelâm; rüyamızda çok kısa zamanda çok işler yapıp, çok şeyler yaşamamızın ve Kâinatın Efendisi’nin (asm) Mi’racının bilimsel olarak da akla sığışmayacak hiçbir yanı yoktur.

 

 

Aşağıda zaman dilimlerinin birbiri cinsinden yazılımını göreceksiniz:
1 saat = 60 dakika = 3.600 saniye = 216.000 salise = 12.960.000 rabia = 777.600.000 hamise = 46.656.000.000 sadise = 2.799.360.000.000 sabia = 167.961.600.000.000 samine = 10.077.696.000.000.000 tasia = 604.661.760.000.000.000 aşire
(1 saat = 604 katrilyon 661 trilyon 760 milyar aşire)
1 dakika = 60 saniye = 3.600 salise = 216.000 rabia = 12.960.000 hamise = 777.600.000 sadise = 46.656.000.000 sabia = 2.799.360.000.000 samine = 167.961.600.000.000 tasia = 10.077.696.000.000.000 aşire
(1 dakika = 10 katrilyon 77 trilyon 696 milyar aşire)
1 saniye = 60 salise = 3.600 rabia = 216.000 hamise = 12.960.000 sadise = 777.600.000 sabia = 46.656.000.000 samine = 2.799.360.000.000 tasia = 167.961.600.000.000 aşire
(1 saniye = 167 trilyon 961 milyar 600 milyon aşire)
1 salise = 60 rabia = 3.600 hamise = 216.000 sadise = 12.960.000 sabia = 777.600.000 samine = 46.656.000.000 tasia = 2.799.360.000.000 aşire
1 rabia = 60 hamise = 3.600 sadise = 216.000 sabia = 12.960.000 samine = 777.600.000 tasia = 46.656.000.000 aşire
1 hamise = 60 sadise = 3.600 sabia = 216.000 samine = 12.960.000 tasia = 777.600.000 aşire
1 sadise = 60 sabia = 3.600 samine = 216.000 tasia = 12.960.000 aşire
1 sabia = 60 samine = 3.600 tasia = 216.000 aşire
1 samine = 60 tasia = 3.600 aşire
1 tasia = 60 aşiredir.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*