Mirac ve zaman

Zamanın izafî olduğuna dair en önemli hadise hiç kuşkusuz Mirac hadisesidir. Zira Mirac yolu ile Resûl-i Ekrem (asm) beka âlemine girmiş, birkaç dakikalık bir zaman dilimi içinde binlerce seneyi içine alan bir seyahat gerçekleşmiştir. Şimdi Mirac hadisesinin zaman ile alâkalı hususlarını tasnif etmeye çalışalım.

Mirac içindeki zaman hadisesini beş bölüm içinde düşünmek pekâla mümkün:

1- Resûl-i Ekrem’in (asm) göğsünün yarılması.

2- Mekke’den Mescid-i Aksa’ya seyahat (İsrâ hadisesi).

3- Mescid-i Aksa’dan semaya yükselme, yani Mirac.

4- Sema âlemlerinde seyahat.

5- Sidretü’l-Münteha ve Kab-ı Kavseyn makamına çıkış.

Birinci hadise Resûl-i Ekrem’in (asm) göğsünün yarılması hadisesidir. Rivayetlere göre Cebrail (as) Mirac öncesi Peygamberimizin göğsünü yarmış, kalbini yıkamış, göğsünü hikmet ve iman nuru ile doldurup kapatmıştır. Bu ameliye İslâm uleması tarafından farklı şekillerde yorumlanmıştır. Bu farklı yorumları ehline havale ederek meselenin zaman cihetine dikkat çekmek istiyoruz. Risâle-i Nur’da ‘Ruh süratinde hareket’ tabirleri bir çok yerde geçer. İşte Resûl-i Ekrem (asm) için de yine “lâtîf cismi, urûcda sür’atli olan ulvî ruhuna tâbi olmuş, ruh süratinde hareketi” tâbiri vardır. Mirac bir nevî ‘ruh süratinde’ yapılmıştır. Ruh süratinde hareket için cismin bu harekete uyum sağlaması gerekir. İşte bu hikmet için Resûl-i Ekrem’in (asm) vücudunda Mirac seyahati öncesi manevî bir ameliyat yapılarak cism-i mübareki ruhunun süratine uygun hale getirilmiştir. Yani cisim ruha tabi olacak derecede ve ruhla hareket edebilecek şekilde tam olarak nuraniyet kazanmıştır. Rivayetlerde ‘göğsü iman nuru ile dolduruldu’ tâbiri bu hakikate işaret eder.

İkinci hadise ise Mekke’den Mescid-i Aksa’ya seyahattir. Buna İsrâ hadisesi de denir. İsrâ, gece yürüyüşü mânâsını da ihtiva eder. Aynı isimli sûrede Peygamberimizin (asm) Mekke’den Kudüs’e seyahati bizlere bildirilmiştir.

Bu olay şu şekilde rivayet edilmekte:

“Daha sonra katırdan küçük ve merkepten büyük beyaz bir binit getirildi.—Râvî (Enes İbn-i Mâlik): ‘Bunun adı Burak’tır ki o, adımını gözünün erişebildiği yerin müntehâsına atardı’ demişti—Ben bunu üzerine bindirildim. Cibrîl de benimle yollandı, bana refâkat etti. Sonra ben Cibrîl ile berâber Beyt-i Makdis’e vardım. Namaz kıldım. Bütün peygamberler de benimle kıldılar.” (Sahih-i Buhari, hadis no:1551)
Evet, Resûl-i Ekrem (asm) Burak denilen bir bineğe binerek, Mekke’den Kudüs’e seyahat etmiştir. Bu seyahat belki de birkaç dakika içinde gerçekleşmiştir. Zira tüm Miraç hadisesinin ‘yatak soğuma’ zamanı kadar sürdüğü düşünülürse, miracın ilk seferine ancak birkaç dakika düşer.

Peki buradaki ‘Burak’ nasıl bir binektir? Bu bineğin mahiyetini bilmiyoruz. Fakat burada ışık hızına dair önemli bir işaret var. Zira bineğin tanımı yapılırken ‘beyaz bir binit’ tabiri kullanılıyor. Beyazlık ışık hızına işarettir. Zira ışık beyazdır. Zaten ‘Burak’ tabiri de Arapça gramerinde ‘Berk’ kökünden gelmektedir. Berk ise şimşek demektir. Şimşek ise ışık ve ışık hızının semadaki göstergesidir. Zaten Bediüzzaman Hazretleri de “burak-ı tevfîk-ı İlâhîye biner, berk gibi, bütün daire-i mümkinâtı kat edip” ifadesiyle mezkur hakikate işaret eder.

İşte Resûl-i Ekrem’in (asm) Mekke’den Kudüs’e seyahati, ışık hızı şartlarında, belki bir miktar altında olmuştur. ‘Beyaz binit’ tâbiri bir ölçüde ışık hızını tanımlar. Gözünün gördüğü yere adımını atması da ışığın görünme mesafesine işaret ediyor olabilir.

Üçüncü safha ise Kudüs’ten semaya yapılan yükseliş ve Mirac’dır.

Bu yükselişte şartların biraz değiştiği görülüyor. Zira Mekke’den Kudüs’e Burak ile gelinirken, Kudüs’ten semaya yükselişte Mirac tabiri kullanılmıştır. Mirac hem yükseliş, hem de merdiven mânâsına gelmektedir. Peki buradan yükseliş nasıl olmuştur? Peygamberimizin yükseliş hızı nedir? Işık hızı ile mi yükselme olmuş, yoksa farklı bir hız mı vardır?

Bu yükselişte ışık hızı ile bir yükseliş olmadığı açık. Zira bilindiği üzere ışık hızı saniyede üç yüz bin kilometre yol alır. Bu gün kâinatın çapının 30 milyar ışık yılı olduğu tahmin edilmektedir. Miraçta çıkılan ilk durak dünya seması, yani âlem-i şehadetin seması olduğuna göre ışık yılı ile hareket edilse bu süre yüzyılları alacaktır. Bu durumda daha yüksek bir hız gerekir. Peki bu hız nedir? Bediüzzaman Hazretleri bu hızı bir saat misâli ile açıklıyor. Mirac Risâlesi diye adlandırılan 31. Söz’de on ibreli bir saat tasavvur ediyor. Bu misâle göre hız hesaplandığında ışık hızının 2015539200 katı bir hız ortaya çıkmaktadır. İşte bu hız Mirac hadisesinin ışık hızının yaklaşık iki milyar katı bir hızla meydana geldiğini ifade etmektedir. Belki bu rakam eksik veya fazla olabilir, ama her halükârda Miracın ışık hızından çok daha fazla olduğu açıktır. Üstelik bu hız geçişleri sıçrama şeklinde olduğu da Miracın meydana gelme şekline uygun gözüküyor. Zira Mirac merdiven demektir. Merdiven ise bir yukarı, bir de yatay giden bir göstergedir. Bu da zaman içinde bir sıçrama ile ışık hızı üstüne çıkıldığının işareti olabilir. Tabiî ki bunlar birer tahmin ve akıl yürütmedir. Gaybı ancak Allah bilir.

Dördüncü safha ise sema âlemlerinde bir seyahattir ki, buradaki hız, ışık hızının çok üstünde, belki de zaman denilen mefhum tersine işlemekte. Her bir semada Peygamberlerle görüşen Resûl-i Ekrem (asm), o semada tecellî eden her bir İlâhî ismin cilvelerini göz ile görmüş, kulağı ile duymuş, ruhu ile hissetmiş, tüm lâtife ve hassaları ile o hakikatleri massetmiştir. Yine Risâle-i Nur’un işaretine göre bu âlemler, âlem-i melekût içinde dahil olan âlemlerdir.

Zaman açısından Mirac’ın son safhası ise Sidretü’l-Münteha ve Kab-ı Kavseyn makamına çıkıştır. Artık buralarda zaman, mekân, hız vs. gibi kavramlar bir ölçüde anlamını kaybetme noktasına gelmiştir. Buradaki zaman, bildiğimiz zaman değil, mekân da bildiğimiz mekân değildir. Mirac’ın son noktası burasıdır.

İşte bu nedenle Mirac, zamandan zamansızlığa, mekândan mekansızlığa doğru bir yolculuktur. Ve yine işte bu nedenledir ki, zamandan ve mekândan münezzeh olan Allah ile sohbet ve görüşmeye mahzar olan Resûl-i Ekrem öyle bir kurbiyet kazanmış ki, bir anda geri dönüp gelmiş.

Sidretü’l-Münteha ve Kab-ı Kavseyn makamlarındaki halleri de inşaallah başka bir yazımızda ele almaya çalışalım.

Benzer konuda makaleler:

1 Yorum

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*