Misafirlerin en güzeli Ramazan-ı Şerif

alt

İnsanın sosyal ve şahsî hayatına yön veren, nefsin terbiyesine vesile olan ve aynı zamanda Cenâb-ı Hakk’ın bizlere ihsan etmiş olduğu, yeryüzü sofrasındaki nimetlere şükretmenin ne kadar önemli olduğunu hatırlatan Ramazan-ı Şerif, evlerimize misafir oluyor inşaallah.

Senenin ancak bir ayı ağırlayacağımız, bir dahaki sene belki de kavuşamayacağımız özel bir misafir. Peki bu özel misafiri en güzel şekilde konuk etmek, bizden memnun ayrılmasını sağlamak için neler yapmalı, nasıl hazırlanmalıyız?

Zaten, içinde bulunduğumuz, Ramazan-ı Şerif’in geleceğini önceden haber veren Recep ve Şaban aylarındaki o manevî hava hazırlanmamızı kolaylaştıracaktır.

Evvelâ nefsimizi terbiye etmekle başlamak uygun olur. Çünkü, nefis ânı yaşamak istiyor; hakikî vazifesi olan kulluğunu ve kendisine sunulan nimetlerle terbiye olunduğunu unutuyor. Ne derece aciz ve fakir olduğunu görmüyor, hırsla dünya lezzetlerine sarılıyor. Daha kötüsü kendisini yaratan Hâlıkını unutup, ahiret hayatını tehlikeye atıyor.

Fakat, evlerimize konuk edeceğimiz özel misafir, bakın nefsi nasıl terbiye ediyor. Sözü Bediüzzaman Hazretlerine bırakalım:

”İşte, Ramazan-ı Şerif’teki oruç, en gafillere ve mütemerritlere zaafını ve aczini ve fakrını ihsas ediyor. Açlık vasıtasıyla midesini düşünüyor. Midesindeki ihtiyacını anlar. Zayıf vücudu ne derece çürük olduğunu hatırlıyor. Ne derece merhamete ve şefkate muhtaç olduğunu derk eder, nefsin firavunluğunu bırakıp, kemal-i acz ve fakr ile dergâh-ı İlâhiyeye ilticaya bir arzu hisseder ve bir şükr-ü manevî eliyle rahmet kapısını çalmaya hazırlanır—eğer gaflet kalbini bozmamış ise.” (29. Mektub, s. 389)

Evet oruç en özel misafir dedik. Peki memnuniyetini nasıl kazanacağız?

Orucun maddî-manevî güzelliklerini, sadece midemizde değil, bütün duygularımızda, göz, kulak, kalp ve hatta hayallerimizde dahi hissedebilmeliyiz. Dilimizi yalan ve gıybetten, gözümüzü haramdan, hayal ve fikrimizi kötü düşüncelerden sakındırıp, her dakikası elmas kıymetinde olan Ramazan ayını Rabbimizin rızası dairesinde yaşayabilmeliyiz. Bu ayda indirilen, Misafirhane Sahibi tarafından bize hediye edilen Kur’ân’ı her fırsatta okumalı, tevhid, salâvat ve istiğfar gibi zikirlerle meşgul olmalıyız. İşte misafiri memnun etmek ve kulluğun zevkine varabilmek… Ne büyük lütf-u İlâhî değil mi?

Aynı zamanda oruç, aç gönülleri misafir edebilmeyi öğretir bize. Ve onların açlığını hissettirmekle, sabırlı olmaya sevk eder bizi. Bu sabır neticesinde ise midemiz ağlarken, kalp, ruh, akıl gibi ince duygularımız güler inşâallah.

Rahmetin ve bereketin coştuğu bu ayda, orucun bütün hikmetlerini derk edip, zerrelerimizde hissedip, âhiret sandığına atmaya var mısınız?

Hayırlı Ramazanlar…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*