Mısır’ı hiç yazmak istemiyordum

Mısır’daki son vaziyetlerden sonra elim bir türlü yazmaya gitmiyordu. Fakat şu son katliâmlara canım o kadar sıkıldı ki, devamlı irtibat hâlinde olup konuştuğum Mısırlıların en son, Ramazan’dan birkaç gün önce söyledikleri şu sözü hatırladım: “Ağabey, biliyorsun Mısır’ı, Ramazan geliyor. Her şey kesilir, düzelir.” Bunu, Ramazan’a hürmeten hadiselerin durulacağını tahmin ederek söylemişti ama olmadı işte, durulmadı. Masum insanlar, mübarek Ramazan gününde haksız olarak vuruldu, öldürüldü.

Mısır ile münasebetimiz olduğundan, oradaki hadise ve gelişmelerle ister-istemez ilgilenmek durumunda kalıyoruz. Kızım Mısır’da okudu. Kahire’deki Aynşems Üniversitesi’ni bitirdi, orada beş sene kaldı. Biz de onu ziyaret için, iki defa gidip, toplam üç ay kadar kaldık. Kahire, İskenderiye ve Şarm-el Şeyh’i gezdik. Dolayısıyla iyi kötü biliyoruz oraları ve insanların yapısını.

Türkçe bilen ve bizim de kendilerine Türkçe öğrenme işinde hasbelkader yardımcı olduğumuz gençlerle hep irtibat hâlindeyiz. İşte, o gençlerden bazıları geçtiğimiz ay bana, “Ağabey, ayın 30’unda Mısır’da çok büyük hadiseler olacak. Hatta kızınız oradaysa Türkiye’ye dönsün” demişlerdi. Kızım buradaydı tabii. Ama yine de onlara teşekkür ederek sorduk: ”Neler oluyor yine Mısır’da, hayırdır?” dediğimizde; “Mursi bir senedir işbaşında ve verdiği sözleri tutmadı, halk huzursuz. Hep İhvan’ın (İhvan-ı Müslimin cemiyeti) dediklerini yapıyor. Millete çok bakmıyor” dediklerinde, “Ee! Geçen sene onu sizler seçtiniz ve Mısır’da ilk defa bir demokratik seçim oldu ve öyle iş başına geldi” dedik.

“Bizler, kerhen de olsa, Mübarek’in adamı seçilmesin diye Mursi’ye ağırlık verdik. Yani İhvan’ın dışında bizler de ona oy verdik ama işte olmadı, yapamadı” dediler. Biz de, yine onlara bir şeyler söyledik.

Ayın 30’unda gerçekten de, yine Tahrir Meydanı (Bizdeki Taksim’e benzer bir yer) karıştı ve Mursi aleyhine büyük bir nümayiş, yani gösteri yaptılar. Öyle ki, iş gittikçe çığırından çıkıp tehlikeli bir durum alıyordu. Yine onlarla konuşmamızda, sakin ve dikkatli olmalarını söylemiştik.

Ve büyük tehlike gelip çatmış, maalesef asker ihtilâl yaparak Mursi’yi devirmişti. Sosyal medyada bizim o Mısırlı gençler sevinerek bayram yapıyordu. Onlara yazdım “Ne yapıyorsunuz? Siz ihtilâlin ne olduğunu bilir misiniz?” Nasır’ı, Mübarek’i filan nazara vererek, Mısır’ın ilk defa yakaladığı bir demokrasiyi kaçırdıklarını, yazık olacağını, işlerin daha kötü olacağını söyleyerek; “Tamam belki Mursi yanlış yapabilir. Ama onu indirmenin yolu ihtilâl olmamalı. Seçimle geldiği gibi, yine seçimle gitmeli. Her şeyi demokrasi içinde halletmek lâzım” deyip, şunu da ilave ettik: “Bakın kardeşim, biz Türkiye’de bunları yaşamış, birkaç ihtilâl görmüş birileri olarak, tecrübe ile söylüyoruz: Ne kadar kötü de olsa, demokrasi içindeki meşru bir idare, her zaman iyi bir ihtilâlden yine iyidir.” Tabii, biraz da Mursi’nin gitmesinin verdiği sarhoşluk ve sevinçten dolayı, bazıları bizimle aynı görüşü paylaşmadılar.

Tabii durum gittikçe tehlike arz etmeye başlıyor, halk ayrışmaya doğru gidiyordu. Mursi taraftarları, hadiselere tepki vererek haksızlık yapıldığını söylüyor, Mursi’nin salıverilmesini ve meşru hükümetin iadesini, ihtilâlin sona ermesi için, Mursi muhaliflerinin Tahrir’de toplanmalarına karşılık olarak onlar da, Rabiatü’l-Adeviye meydanında toplanarak gösteri yapıyorlardı. Ama tabii işler iyice girift bir hâl alıp, özellikle de bu fitnenin tezgâhçıları olan başta İsrail olmak üzere, dış güçlerin oyunlarıyla Mısır halkı birbirine kırdırılıp, bir iç savaş meydana getirilmek isteniyordu. Aslında ne ihtilâlin başı Sisi, ne de onların geçici olarak cumhurbaşkanlığına getirdiği Mansur, Türkiye’de çıkarılan söylentideki gibi, Hıristiyan değil, Müslümandır. Bizdeki ihtilal yapanların çoğu neydi?

Aslında şunu da söyleyeyim. Mısır’daki Müslümanlarla Hıristiyanlar arasında ciddi bir problem yoktur. Her iki taraf da kardeşçe yaşarlar ama fitne onlara da bulaşmak istiyor. Allah muhafaza eylesin.

Ve geçtiğimiz günlerdeki büyük katliamı biliyorsunuz. Çok kötü bir durum. Devletin idaresini eline alan bir ihtilâlcinin, kendi destekçilerini Tahrir Meydanına çağırması sonrasında meydana gelen, milletin mübarek Ramazan gününde katledilmesi üzerine, Türkiye’deki Mısırlılara telefon ederek konuştum. “Nasıl, bu durum hoş oldu mu? Mursi çok da iyi değildi belki ama şimdi bakın; Mursi’nin zamanındaki Mısır mı, şimdiki mi daha iyi?” deyince, bir şey diyemediler ve çok üzüldüklerini söylediler. Biz de yine bildiklerimizi söyleyip, herkesi intibaha getirmelerini söyledik. Onlar da tasdik ettiler.

Rabbimiz, inşâallah, şu mübarek günler hürmetine Mısır’daki bu vahşetin ve kargaşanın son bulmasını nasib eder, Mısır ve Mısırlı kardeşlerimiz de huzura kavuşurlar. Bu vesileyle öldürülen masumlara da Allah’tan rahmet diliyoruz.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*