Muaz İbn Cebel (?-638)

Medine’nin Hazrec Kabilesine mensuptur. On sekiz yaşında Müslüman olup sahabenin ileri gelenleri arasında yer almıştır. Peygamber Efendimizin (asm) dua ve iltifatlarına mazhar olmuştur. Yüce Peygamber kendisi için, “Ümmetimin alimlerindendir ve çok yüksektir. İnsanlar arasında, Allah’ın helal ve haram kıldığı şeyleri en iyi bilen…” olarak vasıflandırılmıştır. Yemen’e elçi olarak gönderilmiş ve burada önemli hizmetlerde bulunmuştur. Hz. Ebu Bekir (ra) zamanında danışmanlık yapmıştır. İnsanlara Kur’an-ı Kerim’i öğretmiş ve dini bilgiler vermiştir. Risale-i Nur’da ismi zikredilmiş ve kendisi için, Sahabenin ileri gelenlerinden, tespitine yer verilmiştir. 157 hadis rivayet etmiştir. Künyesi Ebu Abdullah Muaz bin Cebel bin Amr el-Ensarî el-Hazrecî şeklindedir.

Muaz ibn Cebel’in doğum tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte, muhtelif kaynaklarda 601 ila 605 yılları arasındaki tarihler gösterilmektedir. Medine’de dünyaya gelmiş olup Hazrec Kabilesine mensuptur. Henüz küçük yaşlarda iken babası vefat etmiştir. Annesi Sehl bin Cüheyne, Medine bölgesinde yaşayan kabilelerden biri olan Benî Selimeoğulları kabile reisinin oğlu ile evlenmiştir.

Muaz, Müslüman olduğunda on sekiz yaşında bulunuyordu. İkinci Akabe Biatı’na katılan yetmiş Medineli arasında yer aldı. Medineliler, bu sırada kendi can ve mallarını korudukları gibi, Peygamber Efendimiz ve Müslümanlara yardım ederek hizmet edeceklerine söz verdiler. Muaz bazı arkadaşlarıyla birlikte, Müslüman olmayan Beni Selime kabilesine mensup kişilere ait putları kırmakta veya gülünç duruma sokmaktaydı. Böylece, onların gücünün hiçbir şeye yetmeyeceğini ve acizliklerini göstermek istedi. Hicret’ten sonra diğer Müslümanlar gibi tüm mal ve mülklerini Mekke’de bırakan Abdullah bin Mesud ile arasında kardeşlik bağı kuruldu.

Bedir başta olmak üzere bir çok savaş ve sefere katıldı. Uhud ve Hendek savaşlarına katıldı. Beni Kureyza Savaşı’na katılırken, Hayber’in fethinde de bulundu. Mekke’nin fethinde bulunma bahtiyarlığına erişti. Ancak, Huneyn Savaşı’na katılamadı. Çünkü, Peygamber Efendimiz tarafından Mekke’de emir olarak bırakılmıştı. Bu görevinin yanında insanlara Kur’an-ı Kerim’i öğretmesi ve dini konularda insanları bilgilendirmesi vazifesi de verildi. Katıldığı savaş ve seferlerde kabilesinin bayraktarlığı ve temsilciliğini yaptı.

Peygamber Efendimiz, Müslümanların yaşadığı yerlere vali ve zekatı toplamakla görevli memurlar gönderirken, 631 yılında Ebu Musa el-Eş’ari ile birlikte O’nu Yemen’e elçi olarak gönderdi. Bu görevi ile birlikte aynı zamanda kadı ve zekat memuru olarak da gönderilmekteydi. Bununla birlikte heyet başkanlığına da getirildi. Peygamber Efendimiz, Himyer meliklerinden ve İslamiyet’i ilk kabul edecek olan Haris bin Abdükülâl’e iletilmek üzere bir de mektup verdi.

Muaz, Peygamber Efendimiz tarafından uğurlandığı sırada; “Ya Muaz! Sen belki bu seneden sonra beni bir daha göremezsin. Döndüğünde belki de benim mescidime ve kabrime ziyarete gelirsin” hitabı karşısında gözyaşlarını tutamadı. Peygamber Efendimiz; “Ağlama ya Muaz!.. Bana yakın ve bağlı olanlar nerede olursa olsunlar, Allah’a hakkıyla kulluk edenlerdir” buyurarak teskin etti. Bu arada, Yemen’de kadılık yapacağı sırada karşılaşacağı muhtemel sorunlara karşı nasıl davranması gerektiği konusunda, Yüce Peygamberle ilgi çekici bir görüşme gerçekleşti.

Peygamber Efendimizin, “Sana bir dava getirildiğinde insanlar arasında hüküm verirken ne ile hüküm vereceksin?” buyurması üzerine; hüküm vermeden evvel Kur’an-ı Kerim’e bakacağını, bulamazsa Resül-i Ekrem’in sünnetinde arayacağını, orada da bulamazsa kendi kanaatine göre hüküm vereceğini söyledi. Bu cevabı Peygamber Efendimizi memnun etti ve Cenab-ı Hakk’ın onu her taraftan gelecek musibetlere karşı muhafaza etmesi, insanlarla cinlerin şerrinden koruması, insanların hidayetine vesile olması duasında bulundu. Peygamber Efendimiz, Muaz ile birlikte gidecek olan heyettekilere; halka kolaylık göstermeleri, zorluk çıkarmamaları, nefret ettirmemeleri bilakis müjdeleyici olmalarını tembihledi.

Risale-i Nur’da ismi zikredilen Muaz için, “meşâhir-i Sahabeden” (ünlülerinden, ileri gelenlerinden) ifadesi kullanılmış ve naklettiği, Peygamber Efendimizin bir mucizesine yer verilmiştir; “Gazve-i Tebük’te bir çeşmeye rast geldik; sicim kalınlığında, güçle akıyordu. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm emretti ki: “Bir parça o suyu toplayınız.” Avuçlarında bir parça topladılar. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, onunla elini yüzünü yıkadı. Suyu çeşmeye koyduk. Birden çeşmenin menfezi açılıp kesretle aktı, bütün orduya kâfi geldi.” (Mektubat, 1994, s. 122-123 ). Bir başka yerde ise, Peygamber Efendimiz tarafından vali bulunduğu Yemen’e gönderilen Yüce Peygamberin hizmetkarı Sefine’nin yaşadığı hadise vesilesiyle ismi zikredilmiştir; “Sefine, Yemen Valisi Muaz ibn Cebel’in yanına gitmek için, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmdan emir alıp gitmiş. Yolda bir arslan rast gelmiş. O Sefine, ona demiş: ‘Ben Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın hizmetkârıyım’ Arslan ses verip ayrılmış, ilişmemiş. Diğer bir tarikte haber veriyorlar ki: Sefine döndüğü vakit yolu kaybetmiş. Bir arslana rast gelmiş; arslan ona ilişmemekle beraber, yolu da göstermiş.” (Mektubat, s. 154)

Muaz (ra), Yemen’de uzun süre kalarak büyük hizmetlerde bulundu. Buradaki vazifesini tamamlayıp döndüğünde Peygamber Efendimizi göremedi. Çünkü, Yüce Peygamber Hakk’ın Rahmetine kavuşmuştu. Bu sırada halife olarak Hz. Ebu Bekir (ra) bulunmaktaydı. Medine’de bulunduğu süre zarfında Büyük Halife’nin danışma heyetinde yer aldı.

Suriye’ye sefer hazırlıkları yapıldığı esnada, orduya katılmak isteyen Muaz, Hz. Ebu Bekir’den izin istedi. Ancak, bu isteğe Hz. Ömer (ra) karşı çıktı. Muaz’ın bilgisine büyük önem veren Hz. Ömer, gitmesi halinde kendisine ihtiyaç duyulacağı gerekçesiyle sefere katılmasını istemiyordu. Ancak, Halife, savaşa katılıp şehit olmak isteyen bir kimseye karşı çıkılamayacağını belirterek izin verdi. Yermük ve Ecnadeyn savaşlarına katıldı Ecnadeyn Savaşı’nda ordunun sağ kanadına komutanlık etti. Dımaşk’ın fethinde de bulundu. Henüz buradan dönmeden Hz. Ömer (ra) halife oldu. Diğer taraftan ordu komutanı olan Ebu Ubeydullah (ra) veba salgınından vefat etti. Bunun üzerine Muaz ordu komutanlığına getirildi.

Muaz, Hz. Ömer’in halifeliği sırasında Kilaboğullarına zekat memuru olarak gönderildi. Akabinde, Suriye taraflarında Kur’an-ı Kerim’i öğretmek ve dini bilgiler vermek üzere gönderildi. Bu hizmetini ifa ettiği sırada Filistin’de veba salgını ortaya çıkmıştı. İki oğlu ve iki hanımı ile birlikte bu salgından dolayı 638 yılında çok genç yaşta vefat etti.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*