Mücevher Ablamıza rahmetler diliyoruz

Nurculuk hayatımızda, neler gördük, neler geçirdik.
1971 12 Mart ihtilâli daha yeni olmuş, sokağa çıkma yasağı var. Herkese korku salmışlar. Dinî cemaatlerin çoğu, korkudan yerinden kalkamıyor. Ayakta duran, sohbetlerine ara vermeyen, bir tek Nur cemaati var. Biz de, 20 yaş altında genciz. Umumiyetle, Necati Yılmaz Abi, Lütfi Taşçı ve bazı arkadaşlarımızla, Hacı Bayram’da, o zamanın Nurcularının iyi tanıdığı, terzi Turan Çalışkan Abimizin dükkânında buluşur, oradan sohbetlere giderdik.

Hatta bununla alâkalı hiç unutmadığım, Bayram Abinin Yeni Asya ile alâkalı bir sözünün de geçtiği bir hatıra var. Ehemmiyetine binaen, birkaç yazıda bahsetmiştim.

Şöyle ki; “Tarihi not aldığım için hiç unutmuyorum. 10 Nisan 1974 tarihinde terzi Turan Ağabeyin Hacı Bayram’daki dükkânında Lütfü ile oturuyorduk. Genellikle orası, bazı arkadaşlarımızla buluşma yerimizdi. Bir hizmete v.s. giderken burada buluşurduk.

“Bir baktık iki kişi geldi, kendilerini tanıttılar. Vanlı Kasım Elkonca ve soyadını hatırlayamadığım Şeref Hoca ismindeki bu zatların ikisi de öğretmenmiş. 12 Mart hadisesinden sonra “Nurcu” olduklarından dolayı yakalanıp hapse sokulmuşlar. İzmir Sıkıyönetim Mahkemesi’nde de dâvâları görülüyormuş.

“Neticede beraat etmişler, Van’a giderken Ankara’ya uğrayıp gitmeyi plânlamışlar. Yolda gelirken de, Yeni Asya muarızlığı ile alâkalı konuşmuşlar, aralarında pek anlaşamamışlar. Biri muvafık, diğeri de muhalif olarak bize de gelip sordular. Biz de, dilimizin döndüğünce anlattık, ama itiraz eden pek tatmin olmadı.

“O zaman dedik ki, ‘Hemen şurada 27 dershanemiz var, haydi o zaman oraya, Bayram Ağabeye gidip soralım.’

“Lütfü, ben ve iki hoca dershaneye gittik. İçeri girdiğimizde, Bayram Ağabeyin birkaç kişi ile sohbet ettiğini gördük. Sohbet bitince, biz de meseleyi soralım diye düşünürken, sohbet halkasına dâhil olduğumuzda ise, şaşırıp kalmıştık.

“Bayram Ağabey, konuşmanın tam orasında o muhataplarına hitaben; “İşte ya kardeşim, gazetede (Yeni Asya) Üstadımızın hayatı neşroluyor. (N. Şahiner’in yazdığı Tarihçe-i Hayat). Gazeteye muarız olan, Üstadımıza muârız olur. deyince, hepimiz de şaşırmıştık. Gerçekten de, Üstadın bu talebeleri bir veli mesâbesindeydi. Daha biz soru sormadan aynı mevzuda cevap vermişti.”

Turan Abimiz, Allah selâmet versin, Yeni Asya çizgisinden hiç ayrılmayan, fedakâr bir abimizdi. Artık, onun dükkânı, hizmetlerimizin merkezlerinden biri olmuştu. O senelerde orası, Yeni Asya neşriyatın kitaplarının da temin edildiği bir yerdi. Allah razı olsun, ailece (daha çocukları küçüktü) hizmete koşarlardı. Esas ismi, “Mücevher” iken, bizim aramızda “Münevver” ismiyle yâd ettiğimiz, Turan Abimizin hanımı ablamız da, fedakârca hizmet eder, gerek evlerine gittiğimizde, gerek dükkânda rast geldiğimizde, ikram- hizmet eden bir ablamızdı.

1981’de Ankara’dan ayrıldıktan sonra da görüşmelerimiz oluyordu. 4-5 ay evvel, Turan Abimizle konuşunca “Osman’ım, Münevver Ablanın durumu iyi değil, yoğun bakımda, duâ edin” deyince, üzüldük. Bazen oğlu, fedakâr kardeşimiz Said’den, bazen şu anda Manisa’da ikamet eden kardeşi ve Bayram Abinin yanında, Hacı Bayram 27’de, epey müddet kalan Ali Abimizden haberlerini alıyorduk.

26 Şubat gecesi vefat ettiği haberini aldım. Allah rahmet eylesin, makamı Cennet olsun. Akrabalarının da başı sağ olsun Münevver Ablamızın.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*