Mucizenin tarifi

MUCİZENİN TARİFİ

Mucize kelimesi, âciz bırakan, karşı konulması mükmün olmayan, benzeri yapılamayan, hârika manalarında kullanılmaktadır. Terim olarak ise, bir peygamberin peygamber olduğunu ispat için göstermiş olduğu harikulade işlere mucize denir.

“Mu’cize ise, Hâlık-ı Kâinat tarafından, onun dâvâsına bir tasdiktir, sadakte hükmüne geçer.” Bir padişah, bir kimseyi bir vazifeye tayin ettiğinde, padişahın da hazır bulunduğu bir mecliste o kişi dese ki, padişah beni şu vazifeye tayin etti, padişah da evet tayin ettim dese onun doğru söylediğini tasdik etmiş olur.

Öyle de, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm dâvâ etmiş ki:

“Ben, şu kâinat Hâlıkının meb’usuyum. Delilim de şudur ki: Müstemir âdetini, benim dua ve iltimasımla değiştirecek. İşte, parmaklarıma bakınız, beş musluklu bir çeşme gibi akıttırıyor. Kamere bakınız, bir parmağımın işaretiyle iki parça ediyor. Şu ağaca bakınız, beni tasdik için yanıma geliyor, şehadet ediyor. Şu bir parça taama bakınız, iki üç adama ancak kâfi geldiği halde, işte, iki yüz, üç yüz adamı tok ediyor.”

Ve hâkezâ, yüzer mu’cizâtı böyle göstermiştir. (Mektubat, s. 133)

MUCİZENİN ÇEŞİTLERİ

Her peygamber, zamanın ve şartların ilcaatına, içinde yaşadığı toplumun öne çıkan hadiselerine uygun şekilde mucizeler göstermiştir.  Her mucize, gösterildiği andan sonraki zamanların gelişmelerinde insanlığa hedef göstermiş, gelişmelerin son sınırlarını çizmiştir. Her mucize insanlığa bir ufuk göstermiştir. Aynı zamanda peyagamberlerin peygamberliklerini te’yit etmiştir.

Peygamberimizden önceki peygamberler, içinde yaşadıkları kavme gönderilmiş oldukları için sadece onların şartlarına göre mucize göstermişlerdir. Bizim peygamberimizin (a.s.m.) ise, dini ve daveti umumi olduğu için mucizeleri de çok çeşitli olmuştur. Ehl-i tahkik, Peygamber Efendimizin (a.s.m.) mucizelerinin sayısını bine kadar çıkarmışlardır.

Niçin Peygamber Efendimiz (a.s.m) bu kadar değişik konularda mucizelere mazhar kılınmıştır?

Peygamber Efendimizin (a.s.m.) risaleti umumi olduğu için kâinatın ekser nevileri ile ilgili bir mucizeye mazhar kılınmıştır. “Güya, nasıl ki bir padişah-ı zîşânın bir yaver-i ekremi, mütenevvi hediyelerle muhtelif akvâmın mecmaı olan bir şehre geldiği vakit, her taife onun istikbaline (karşılanmasına) bir mümessil gönderir, kendi taifesi lisanıyla ona hoşâmedî eder, onu alkışlar.” (Mektubat, s. 134)  Aynen öyle de, Sultan-ı Ezel ve Ebedin en büyük yaveri olan Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm, dünyaya teşrif edip küre-i arzın bütün ahalisine peygamber olarak gönderilmiştir. Onun bu gelişini, taştan, sudan, ağaçtan, hayvandan, insandan tut, tâ aydan, güneşten yıldızlara kadar her taife kendine mahsus lisanlarla alkışlamışlardır. Ellerinde birer mu’cizesini taşımak sureti ile onun nübüvvetini tebrik etip hoş geldin demişlerdir. (Mektubat, s. 134)

İslam uleması mucizeleri üç grupta topılmışlardır. Bunlardan biri aklî mucizeler, buna misal Kur’an_ı Kerimdir. Kıyamete kadar gelecek olan bütün akıllara hitap edecektir. İkincisi, hissi mucizelerdir. Sırtında nübüvvet mührünün bulunması, ayın ikiye yarılması, parmaklarından su akması… gibi mucizeler. Üçüncüsü de haberî mucizelerdir. Gelecek ile ilgili vermiş olduğu haberlerin zamanı gelince tahakkuk etmesi, mesela, Mekke’nin fethini, İstanbul’un fethini haber vermesi ve zamanı gelince bunların tahakkuk etmesi gibi.

Peygamber mucizeleri iki gaye ve hikmeti takip etmiştir.

Birincisi: Nübüvvetlerini halka tasdik ve kabul ettirmektir.

İkincisi: Terakkiyat-ı maddiye için lazım olan örnekleri nev-i beşere göstererek, o mucizelerin benzerlerini meydana getirmek için nev-i beşeri teşvik ve teşci etmektir. Sanki Kur’an-ı Kerim, enbiyanın kıssa ve hikâyeleriyle terakkiyatın esaslarına, temellerine parmakla işaret ederek, “Ey beşer! Şu gördüğün mucizeler, birtakım örnek ve nümunelerdir. Telahuk-u efkârınızla, çalışmalarınızla şu örneklerin emsalini yapacaksınız” diye ihtar etmiştir. (İşarâtü’l-İ’caz, s. 353)

 

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*