Müfsit ve hafiyelere karşı tedbir

Deccalizmin müesseseleri olan “gizli ifsat, dinsizlik, ahlâksızlık ve zındıka komiteleri”, fert, aile, cemiyet ve cemaatleri ifsat etmek, bozmak, nifak, şikaka atıp bölüp parçalamak için “hafiye/casus ve dessas propagandacıları!” kullanırlar.

Risâle-i Nur’un yüzlerce yerinde mü’minler, özellikle Nur Talebeleri, “Türk milletini mahvetmek için câsus ellerle perde arkasında yetiştirilmiş ve Türk milletini yalanla, dolanla her sâniye aldatmayı kendine bir geçinme san’atı edinmiş bir sürü vatan hâini ve millet düşmanı mahlûklar” 1 hakkında ikaz edilir.

 

Hucumat-ı Sitte’nin başında, “Kur’ân-ı Hakim’in tilmizlerini (talebelerini) ve hâdimlerini (hizmetkârlarını, yani Nur Talebelerini) ikaz etmek ve aldanmamak için yazılmıştır“ denilerek, “insî, cinnî şeytanların altı desisesine (hile, tuzak, oyunlarına)” 2 dikkat çekilir.
Bununla yetinilmez. “İhlas, İktisat ve Hücumat-ı Sitte“ risâleleri, ara-sıra cemaat halinde, birlikte mütalâa ve müzakere edilmesi ve tedbir alınması istenir.
Bediüzzaman, kendisini haksız yere hapse atıp peşine casus takanları şöyle teşhis eder: “Yanımdaki koğuşa masonlar tarafından hem yalancı, hem casus bir mahpus gönderilmiş. Tahrip kolay olmasından—hususan böyle haylaz gençlerde—o herif, bana çok sıkıntı vermesi ve o gençleri ifsad etmesiyle bildim ki, sizlerin irşad ve ıslâhlarınıza karşı zındıka, ifsada ve ahlâkları bozmaya çalışıyor.” 3
“Maatteessüf en ziyade güvendiğim ve itimad ettiğim, sizlerdiniz… Dikkat ediniz, küfr-ü mutlakı müdafaa eden gizli komite içinize parmak sokmasın. Benim komşudaki koğuşa parmağını soktu, beni azap içinde bıraktı…
“Bir seneden beri, gayet dikkatle içimize casusları sokan ve safdil ve cür’etkâr talebelerin ifşaatını zapteden ve bil’iltizam bizi perişan ve mesleğimizden pişman etmek için her vesileyi istimal eden” 4 ve Bediüzzaman’a, talebelerine ve sair dindarlara musallat olan “hafiye/ajan ve propagandacılar”, acaba bugün ıslâh-ı hal mi ettiler, tevbekâr mı oldular? İnsi ve cinnî şeytanlar, zalimler, mütecessisler görevlerinden istifa mı etti? Yoksa ilmî ve teknolojik gelişmelere göre maharet mi kazandılar?
Bunlar kimi zaman dindar, kimi zaman ehl-i hizmet olarak gelir. Şeyh kılığına girip Arapça’yı onlarca lehçe ile konuşan, Müslümanları ifsat edip birbirine kırdıran büyük casus Lavrence’yi teessüf ve lânetle hatırlayanlarımız vardır. Peki, maskelenmiş dessas, münafık casusların tuzaklarına düşmemek için ne yapmalı?
Konuya yarın devam edelim inşaallah.

Dipnotlar:
1- Tarihçe-i Hayat, s. 554.
2- Mektubat, s. 401.
3- Şuâlar, s. 279.
4- Şuâlar, s. 289.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*