Muhakemat nasıl bir kitaptır?

Muhakemat, muhakeme kelimesinin çoğuludur, konular ve olaylar arasında mantıkî ve ilmî bağlantı kurarak hüküm yürütmek, meseleleri mantık kuralları ile test etmek demektir.

Bu kitap Risaleleri anlamak için temel bir kitap olduğu gibi aynı zamanda da Kur’ân ve hadisleri mantık ölçüleri içinde anlamak, yorumlamak ve doğru sonuca ulaşmak için bilinmesi şart bir kitaptır. Bu kitap başta Arap, Kürt ve Türklere hitap olmakla beraber diğer bütün Müslümanlara hitaptır. Çünkü diğer milletler, karakter, sosyolojik, kültür yapısı ve medeniyet olarak ya Araplara, ya Türklere veya Kürtlere benzemektedir.

Bu kitap üç bölümdür, hakikat, belâgat ve akidedir. Bir şeyin iç ve dış yapısına hakikat denir. Maddenin hakikati denince, fizikî ve kimyevî (iç ve dış) özelliklerinin toplamıdır. Dinde ise bir şeyin hüviyetine ve mahiyetine hakikat denir. Tanımadığımız kişiye hüviyetini göster, bildiğimiz kişiyi tam tanımak için onun mahiyetini yani özelliklerini öğreniriz. Buna göre İslâm’da hakikat denince, zahiri yani İslâm’ın dış görünüşü, şekil, psikolojik ve sosyolojik özellikleri ve batınî yani vicdanî, imanî ve mantıkî özelliklerinin toplamıdır. Veya İslâm’ın ve imanın şartlarının toplamına da hakikat denebilir. Kısaca hakikat soyut (akıl, ruh ve iman gibi) ve somutu (madde gibi) yani görünenle görünmeyeni birlikte görüp kavramak demektir. Demek ki önce İslâm’ın hakikatini bilmek ve hakikatler arasındaki bağı kavramak için derin bir gramer yapısı ve belâgat ile bu hakikatin inceliklerini çözmek lâzımdır. Tam hakikate ulaşmak için belâgat şarttır. Belâgatsiz ilim de olmaz, kâmil manada iman da olmaz.

Kısaca birinci makale doğrudan Müslümanlara hitap ediyor. Allah’ı, Allah’ın gerçek isimleri olan fen ilimleri ile tanıyın ve Allah’ın sonsuzluğunun insandaki yansıması olan hür düşünce ile dinî metinlere yaklaşın diyor. İkinci makale olan belâgat ise Kur’ân’a şüphe ile bakanlara şöyle diyor: Kur’ân büyük bir hazinedir bu hazineyi keşfetmeniz için küçük canlıların mikroskopla incelenmesi gibi bu hakikatlerde ancak belâgat mikroskobu ile incelenebilir. Belâgatsiz, ne Kur’ân’ın derin manaları anlaşılabilir ne de derin manalı sözler söylenebilir, ilimde kâmil manada yükselmek için belâgat şarttır. Bediüzzaman üçüncü makalede imanın ne kadar büyük bir hazine olduğunu, ilimler ve bilhassa fenlerden delillerle anlatıyor. Bediüzzaman mana olarak Yedinci Sözde ve diğer yerlerde, bütün insanlık için imanın müşterek ortak paydasının Allah’a ve ahiret gününe iman ile birlikte insanlık için iyi ve yararlı işler yapmak olarak özetliyor. Bu üçüncü makalede ise iman ilim işidir, cahiller ancak mu’cizeler gibi olağan üstü olaylarla iman edebilirler, cahillere ilmî deliller sunulmaz.

Bediüzzaman, genelde ilim adamlarının cahillerden daha kolay inandığını vurgulamak istiyor. İslâmiyet ilim ve medeniyet dinidir, ahir zamanda ilim ve medeniyette ileri gidenler, Japonlar gibi milletlerin bu zamanda Kur’ân’ı anlayarak imana gelmek isteyenler için Muhakemat’ta ölçüler veriyor. Peygamberlik, vahiy ve ahiretle ilgili çok derin mana ihtiva eden delilleri nazara vererek ilim ehlinin imanını takviye ediyor. Akıl ile nakil zahiren çelişir görünürse sen aklı esas al, nakli fen ve belâgat ilmi ile tevil et diyor.

Eskiden nasihatçilerin çoğu, başkalarını kâfir veya yanlış yolda göstererek, hisli, süslü ve heyecanlı kelimelerle konuşarak, sesini yükselterek kürsüyü yumruklayarak din anlatılıyordu. Bugün bunlar geçerli değildir. İlmin ilerlemesi ile insanlık şiddetli bir şekilde bağlanacağı gerçek bir mabud arayacaktır. Bediüzzaman, bu devirde tarikatlar gibi menkıbelerle veya delilsiz nakillerle iktifa edilmeyecek, imanı bütün ilimlerden istifade ile en ince delillerle izah eden Risale-i Nur gibi kitaplara ihtiyaç duyacaktır. Muhakemat, ifrat ve tefritten kaçınıp orta yolu bulmak ve dinsiz veya inançsızların imanlarını kurtarmak için mükemmel bir rehberdir.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*