Mukabele-i bilmisil kaide-i zalimanesi

“Risale-i Nur’daki şefkat, vicdan hakikat, hak, bizi siyasetten men etmiş. Çünkü mâsumlar belâya düşerler; onlara zulmetmiş oluruz” diyen Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri, bu ifadenin izahını bazı zatların kendisinden istediklerini On İkinci Şuâ’da belirtmektedir.

Yani siyasete fiilen girmekle masumlar nasıl belâya düşerler ve masumlara nasıl zulmedilmiş olur meselesi tam olarak anlaşılmak istenilmektedir.

“Şimdiki fırtınalı asırda gaddar medeniyetten neş’et eden hodgâmlık ve asabiyet-i unsuriye ve umumî harpten gelen istibdadat-ı askeriye ve dalâletten çıkan merhametsizlik cihetinde öyle bir eşedd-i zulüm ve eşedd-i istibdadat meydan almış ki, ehl-i hak, hakkını kuvvet-i maddiye ile müdafaa etse, ya eşedd-i zulüm ile tarafgirlik bahanesiyle çok bîçareleri yakacak; o hâlette o da azlem olacak ve mağlûp kalacak” (12. Şuâ) Hakikatinden anlaşıldığı üzere siyasetçilik ehl-i hakkın hakkını kuvvet-i maddiye ile müdafaa etmesine sebep olacaktır. Tarafgirlik veren siyasetçiliğin ortaya çıkaracağı bahanelerde mazlûmlar da yanacak, siyaset yoluyla maddî kuvvete başvurmuş olan ehl-i hak, sebep olduğu haksızlıklar yüzünden zalim durumuna düşecek hem de muvaffak olamayarak mağlûp kalacaktır.

“Çünkü, mezkûr hissiyatla hareket ve taarruz eden insanlar, bir iki adamın hatasıyla yirmi otuz adamı, âdi bahanelerle vurur, perişan eder. Eğer ehl-i hak, hak ve adalet yolunda yalnız vuranı vursa, otuz zayiata mukàbil yalnız biri kazanır, mağlûp vaziyetinde kalır. Eğer mukabele-i bilmisil kaide-i zâlimânesiyle, o ehl-i hak dahi bir ikinin hatasıyla yirmi otuz biçareleri ezseler, o vakit, hak namına dehşetli bir haksızlık ederler.” tesbitinde ifade edildiği üzere tarafgirlik veren siyasetçiliğin ortaya çıkardığı hissiyatla hareket ederek taarruz vaziyetini alan insanlar adi bahanelerle karşısındakini perişan etmeye çalışmaktadır.

Ehl-i hak bu menfi hissiyatlara kapılmamalı, zalimane olan bu hissiyatlarla hareket etmemelidir. Misilleme yaparak karşılık verme manasında olan mukabele-i bilmisil kaide-i zâlimânesine başvurarak hak namına dehşetli haksızlıklarda bulunmamalıdır. İşte Bediüzzaman, hak namına dehşetli haksızlıklara sebep olunmaması için -siyasete bakan vazifelerden değil-, siyasî âlemdeki vaziyetten, yani fiilen siyasete girmekten feragat ederek örnek olmuştur.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*