Münazarat bugün yazılmış gibi

alt

MÜNAZARAT, Bediüzzaman’ın ilk dönem eserleri arasında yer almasına rağmen, sanki bugün yazılmış gibi, yaşadığımız Kürt sorununa kalıcı ve köklü çözüm önerileri sunan çaplı bir eserdir.

Münazarat’ın ve dolayısıyla Bediüzzaman’a böylesi bir şeyi başarabiliyor olmasının sırrı, Bediüzzaman’ın bütün eserlerine damgasını vuran nebevî soluğun rahmet, adalet, hakkaniyet, ‘hürriyet’ ilkeleri çerçevesinde herkesi kucaklayıcı, herkese hayat ve söz hakkı tanıyan peygamberî bir yolculuğun kodlarını önce kendinde, kendi hayatında ve eserinde bütün asaleti, hakikati ve ihata kabiliyetiyle tecessüm eden bir medeniyet fikrine dayanıyor olmasıdır.

Bediüzzaman’ın bütün eserlerinde gözlemlediğimiz gibi, en küçük meselelerden en büyük meselelere kadar bu nebevî medeniyet soluğu, onun, her konuda hem en özel, hem de en temel boyutları yakalayabilmesini mümkün kılıyor. Sözgelişi, Bediüzzaman, Münazarat’a, Kürt sorununun görünen ve görünmeyen boyutlarını teşrih masasına yatırarak ve kendine özgü bir dille ve üslupla tartışarak başlıyor ve özelde Kürt sorununun, genelde İslâm ümmetinin temel sorunlarının kalıcı ve köklü olarak nasıl çözümlenebileceğini gözler önüne seren, benzerine İmam Gazalî’de rastladığımız ‘eğitim’ tasavvuru özelinde Medresetüzzehra projesiyle köklü bir medeniyet fikrinin yapı taşlarını döşeyerek nihayete erdiriyor Münazarat’ı.

Münazarat, bize, yaşadığımız pratik ama büyük ölçekli bir sorunun nasıl anlaşılabileceği, anlamlandırılabileceği ve aşılabileceği konusunda bir metodoloji, bir usûl sunuyor aslında: Özel’den (burada Kürt sorunundan), genel’e, (aynı zamanda bir medeniyet projeksiyonunun güzergâhlarını belirleyen Medresetüzzehra projesine) doğru ilerleyen bir kalkış noktası ve varış noktası yöntemi armağan ediyor. Burada dikkat çekilmesi gereken ince nokta şu: En özel bir meseleyi bile ele alırken, zihninin gerisinde, nebevî soluğun sunduğu genel medeniyet perspektifinin gizli olduğu yakıcı gerçeğidir bu. Bediüzzaman’ı ve düşüncesini anlarken ve yaşadığımız sorunlara uyarlarken bu metodolojik yolculuğu aslâ gözardı etmemeliyiz diye düşünüyorum.
(…)

Kürt sorunu gibi kangrene dönüşen bir sorunun nasıl hâl yoluna konulabileceği konusunda en esaslı, en derinlikli, en ‘içeriden’ fikirleri Bediüzzaman geliştirmiştir ve bu fikirlerin bu ‘açılım süreci’nde gözardı edilmesi benim hiçbir şekilde anlayamadığım, anlam veremediğim bir şeydir: Böyle bir düşünürün, bu kadar kucaklayıcı, ayrıntılı ve meseleyi derinden kavrayan fikirleri nasıl gözardı edilebiliyor, havsalam almıyor gerçekten!

Ezcümle… Bediüzzaman’ın Türkiye’nin ve dünyanın entelektüel gündemine taşınmaya başlanması, Bediüzzaman’ın, dolayısıyla Anadolu kıtası’nın direnişi ve gelişi olması bakımından sevindirici bir gelişmedir.

Yusuf Kaplan
Yeni Şafak, 16.4.2012

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*