Müsbet olmayan eğitimle geçen çok uzun yıllar

Eğitimde 2013 yılsonu değerlendirmesi yapmak maksadıyla kalemi ele alınca, “Bir yılın değerlendirmesi” üzerinde kafa yormayı planlıyordum. Sonradan, kendi kendime çok uzun yıllardır hep aynı şarkıyı çalıp okuyan mevcut eğitim sistemiyle alâkalı bir değerlendirme gereği düşüncesi hasıl oldu. Fakat yinede 2013 yılı içinde eğitimde öne çıkan ve konuşulan hususlara kısaca değindikten sonra, mevcut sistemin antifıtrî ve antidemokratik halleri başta olmak üzere bir değerlendirme içine girelim…

2013 Yılı

Eğitim 2013 yılında öne çıkarak en çok konuşulan hususlar arasında şunlar yer almıştı diyoruz:

* Bakın Ömer Dinçer‘in yerine yeni bakan Nabi Avcı’nın getirilmesi.

* TEOG (Temel Eğitimden ortaöğretime geçiş sınavı)’nın yeni yüzüyle tanışırlık.

* Kamuda ve okullarda baş örtüsü ve kıyafet meselesi.

* Andımızın kaldırılışı.

* Dershanelerin kapatılma meselesi gibi oluşumlar 2013 yılı eğitimde öne çıkan hususlar olmuştur.

Eğitim önemliyse…

“Eğitim çok önemlidir.”, “Bir ülkenin ve o ülke insanının geleceğinde rol alan bir faktördür.”, “İnsanı insan eden özelliklere sahiptir” gibi birçok ifadeler eğitim söz konusu olunca hep söylenilir.

Bu ve benzer ifadeleri devlet yetkililerinin yanı sıra, eğitimcilerde dillendirir çokça…

Diyoruz ki, iyi güzel, hoş. Fakat “Nasıl bir eğitim?” ve “Muhteva olarak hangi hususiyetlere sahip olan bir eğitim; insana ve ülkesine methedilen söylemlerle tam anlamıyla faydalıdır?

Eğitim ve Eğitim Sistemimizde bu sualler pek irdelenerek değerlendirmeye tabi tutulmaz!

Sebebi ise pek açık bizce..oda, Mevcut Eğitim sistemine hâkim, bağnazlık ve korkudan ileri gelmektedir maalesef…

Yani “Eğitim Sistemimiz doğru merkezlimizdir” buna, hayır diyeceğiz…

Neden mi? Çünkü fıtrata uymayan bir çok kaide ve metodlarla mücehhezdir…

Ne gibi mi dersiniz? Ne derece Demokratlık? Meselâ, alınız şu sistem içinde demokrasi unsurunu? Sistem demokratik kaide ve kurallarla ne derece bağdaşmaktadır?

Bu suali İstanbul’da “Demokratlık panelinde konuşmacı olarak katılan Prof. Dr. Atilla Yayla Bey’e sorduk. Cevap aynen şöyle oldu:

“Eğitim Sistemi CHP’nin düzenlediği bir sistemdir.” ayrıca şunu da ilâve etti. “Kanalizmin devlet eliyle yansıması eğitime hâkim zihniyettir.” Sayın Yayla’nın mevcut Eğitim sistemi ve demokrasi konusundaki kısa bir değerlendirmesi” böyleydi..

Doğru muydu?…

Tabiri caizse yerden göğe kadar doğruydu, diyoruz.

Mevcut sistemle alâkalı birde şu değerlendirmeye bakınız. “Millî Eğitim Sistemimizin bugünkü durumu ihmal, becerisizlik ya da aptallık sonucunda oluşmamış tam tersine ülkedeki müthiş bir sınıflar arası iktidar mücadelesinin ana silâhlarından biri olarak son derece bilinçli bir şekilde tasarlanarak oluşturulmuş.

Bilimden ve gerçeklerden uzak sadece ideolojilerin arka bahçesi olan millî ruhtan yoksun eğitim sistemi başarısız olmaya mahkumdur?? (Havadis 16.Dergi. Sayı: 11 2013 Tahir Kahveci)

Resmî ideoloji

Yani resmî ideolojinin hâkim olduğu bir zihniyetin varlığı söz konusu olduğu biçimiyle bunalımlı dayatmacı ve şahıs hâkimiyetinin varlığıyla çoğullaşan yapıdaki sistem…

Demokrasilerde resmî ideoloji olur mu? Hayır diyoruz..

İstanbul’da yapılan “Demokratlık” panelinde deklare edilen sonuç raporundaki ifadeler mevcut eğitim sistemindeki antidemokratik hal ve niyetlere en iyi ve en manidar cevaplar mahiyetindeki değerlendirmeler mevcuttu. İki anekdot… şöyleydi:

“Özgür irade ile bir eğitim verilmezse istibdat ortaya çıkar.”

“İlimde ve fikirde tam hürriyet demokrasinin özelliğidir.”

Özgür irade

Mevcut eğitim sisteminde “özgür irade” ile tam hürriyet mevcut mu?

Dayatmacı, jakoben, takıntılı müfredat, manadan yoksun, endişeli öğretiler, fıtrî olmayan yaklaşımlar…

Sonuçta, “Demokratlık kültüründen fersah fersah uzak antidemokratik kalıplaşmış hususiyetlere sahip bir sistem..

Bütün bu hususiyetler içinde bir eğitim sisteminin vereceği dersler ve sağladığı kazanımlarla nereye kadar varılır? Düşünmeye değmez mi?

Maksat

Mevcut Eğitim sistemi ile alâkalı değerlendirmelerimiz de maksadımız, üzüm yemek değil bağcıyı dövmektir. Bizim dövmekle pek işimiz olmaz, fakat çok uzun yıllar evvel “Üzüm yetiştirme” iddiasıyla tanzime tabi tutulan bağban’ın maksadı bağcıyı dövmek olmuştur maalesef…

Yani, Eğitimde şahıs ve şahısları öne çıkararak, ilimden irfandan imandan yoksun bir neslin varlığını hedefleyen sistem tasvip edilir mi? Doğrusu, Eğitimde geçen yıllara acımamak elde değildir… Çözüm ise müsbet yaklaşımlarla fitrî model…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*