Musîbetler karşısında Bediüzzaman’ın tavrı

Bizim şimdi moralimizi bozan musîbet ve belâlarla alâkalı olarak; “musîbetlerin tenevvüü bana musıkînin nağmelerinin tenevvüü gibi geliyor” diyerek değil onlardan müşteki olmak, bir yönü ile onlardan memnuniyet duyduğunu dile getiriyordu.

Bizim şimdi şahsımıza yönelik olarak gelen salgın ve belâlara karşı Üstad dine gelen musîbet ve belâlardan başka şahsını hedef alan ve dayanılması imkânsız olan en korkunç, en tehlikeli musîbet ve belâların bazen birer ikaz-ı İlâhî, bazen tathir ve kefaret-i zünup olarak görüyor ve sabır ve şükür ile karşılıyordu.

Zahir-i sebeplere bakılırsa ölmesi muhakkak olan öldürücü zehirlerin verdiği dayanılması imkânsız sancı ve ıztıraplara karşı Cevşenül kebir, evrad-ı Bahaiye gibi duâlarla mukabele eden Üstad Bediüzzaman, biraz kendine gelir gelmez derhal Risalelerin yazım veya tashihi ile meşgul oluyordu.

Bizim çoğu zaman düçar olduğumuz bir hastalığı bahane ederek veya koronadan korunma adına, tedbir niyetine ara verdiğimiz iman Kur’ân hizmetlerine veya ara verdiğimiz duâ, yakarış ve istiğfar ve evradlarımıza karşı o; “musîbet, belâ ve hastalıklar duânın vaktidir” diyerek daha fazla Nur hizmetleriyle iştigal ediyordu.

Musîbet ve belâların def’i için gece gündüz yakarışlarda bulunuyordu Bediüzzaman.

Maruz kaldığımız hastalıklarımız zamanında nasıl da merakla, telâşla panikleyerek hemen doktorlara koştuğumuzu, ilâçlara sarıldığımızı… Bir de Üstadın; “Bende on çeşit hastalık var. Onlardan bir tanesi siz de olsa yataktan kalkamazsınız. Şifa duâlarını biliyorum; ama istimal etmiyorum. Ben bu halime razıyım..” gibi akıllara durgunluk veren teslimiyet ve tevekkülünü düşünebiliyor muyuz?

Nefis ve hevamız şu geçici, fani dünyada hiçbir sıkntıya, hiçbir musîbete, hiçbir hastalığa razı olmayıp; hep lezzetlerin, zevklerin peşinden koşarken; Üatad Bediüzzaman dünya lezzetleri adına hiçbir şeyi bilmediğini ayrıca; “hayat, musîbetlerle, belâlarla tasaffi olup değer kazandığını” beyan ederek, düçar olduğu dayanılması imkânsız olan sıkıntılara, musîbetlere, hastalıklara karşı değil müşteki olmak, onların hepsini rıza ile, sabırla ve şükürle karşıladığını görüyoruz.

Bizler maruz kaldığımız salgınların musîbetlerin, belâların sebep ve sonuçlarını düşünmeden hep müşteki olup serzenişlerde bulunurken Üstad Bediüzzaman gerek şahsımıza, gerek topluma yönelik meydana gelen musîbetlerin tesadüfi olmayıp, gayretullaha dokunan hata ve kusurlarımızın neticesi olduğunu ve ancak insanlar işledikleri hata ve günahlardan nedamet ve istiğfarla vazgeçerlerse maruz kaldığımız salgın ve musîbetlerin sona ereceğini beyan ediyor.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*