Musîbetlerin verdiği mesajlar

Cenab-ı Hak durup dururken kuluna eziyet eder mi? Rahim olan Allah (cc) iş olsun diye kulunu acılara düçar eder mi?

Asla ve kat’a O’nun şefkati, merhameti, adaleti böyle şeylere müsaade etmez. “Yüce Allah, kuluna haksızlık edecek değildir” ferman-ı İlâhisiyle kuluna en küçük bir belânın, en hafif bir hastalığın gelmesini istemez.

Ancak kul dine muğayir yaşantısıyla, işledikleri gayr-ı meşrû amelleriyle ve günahlarıyla, gadab-ı İlâhiyi celb ederek bir nevi musîbetlere, felâketlere, hastalıklara dâvetiye çıkarır. Cenab-ı Hak da işte o zaman musîbetlerle, hastalıklarla kulunu ikaz eder.

Şu veya bu şeklindeki gayretullaha dokunan insanları için hastalık, belâ ve musîbetlerle terbiye etmek için ikazlar gelir. Kul, bu mesajları doğru okuyup, işledikleri hata ve kusurlardan nedamet edip, vazgeçerse Cenab-ı Hak belâlara, felâketlere, salgınlara son verir. Yoksa insanlar kendilerine çeki düzen verinceye kadar müşteki olduğu sıkıntılarla, hastalıklarla başbaşa kalır.

Şahıslardan öteye bazen de bütün insanları hedef alan musîbet ve belâlar var ki Yüce Allah; “Öyle bir musîbetten çekininiz ki geldiği zaman yalnız zalimleri değil; mazlumları da yakar” uyarısında bulunuyor. Burada musîbet ve felâketleri hak eden zalimlerle beraber mazlumların da aynı cezalara maruz kalmaları imtihanın bir sırr-ı tecellisi olsa gerek.

Musîbet-i amme dediğimiz bütün bir topluluğu, hatta bütün insanlığı hedef alan ikaz ve ihtarlarda bulunuyor; “zalimlere en küçük bir meyilde bulunmayın; yoksa Cehennem azabı size de dokunur.”

Türkiye’nin de dahil olduğu ve dünyanın hemen dört bir yanında gücü ellerinde bulunduran bazı acımasız idarecilerin mazlumlara reva gördükleri eziyetlere karşı sair insanların sessiz ve seyirci kalmalarının musîbetleri celb eden sebepler arasındadır.

Bu meyanda Üstad Bediüzzaman da; “Zaaf-ı imandan tevellüt eden tuğyanlar (sapkınlıklar, azgınlıklar) musîbet-i ammeye sebebiyet verir” şeklindeki calib-i dikkat tesbit ve teşhisleri çerçevesinde olup bitenlere baktığımızda ekseri insanların gayr-ı meşrû yaşantıları milletçe yaşamakta olduğumuz salgınlara, musîbet ve felâketlere sebep olarak görülür.

Yine Üstadın; “Musîbet-i amme ekseri insanların hatalarından terettüp eder” tesbitlerinden de bilhassa bütün insanları hedef alan adına musîbet-i amme dediğimiz belâ ve salgınların tesadüfen olmadıklarını, gayretullaha dokunan ekseri insanların gayr-ı meşrû hatalarının, kusurlarının, işledikleri günahların karşılığı olarak meydana geldiklerini öğreniyoruz. Bu gibi belâ ve musîbetlerin sona ermesi için insanların pişman olup tövbe etmeleri gerekir.

Kısaca salgınlardan, musîbet ve belâlardan kurtulmanın önemli bir çaresi de hata ve kusurlarmızdan vazgeçmekten geçiyor diye düşünüyorum.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*