Müslüman imajına vurulmak istenen darbe

altZarrab davası bir ölçüde bitti.

Türk kamuoyunda çok fazla izlenmese de batı kamuoyunda ciddi bir ilgi vardı.

Bir çok yayın kuruluşu duruşmayı izledi.

Zarrab’ın rezilliklerini, rüşvetleri, yolsuzlukları tüm dünyaya ilan ettiler, bütün kirli çamaşırları ortaya döktüler.

Hem de hayret içinde büyük bir zevkle…

Peki bu Zarrab davasının amacı ne dersiniz?

Türkiye’deki rüşvet ve yolsuzlukları ortaya çıkarmak mı?

Hakkı hukuku sağlayıp adalet dağıtmak mı?

Hayır.

Zira bu dava öyle bir dava değil. Bir ambargo delme davası.

Peki ambargoyu deldiği iddia edilen Halkbankasına üç beş milyar ceza kesmek mi maksat?

Türk ekonomisini zayıf düşürmek mi?

Bir ekonomik çöküntüye yol açmak mı?

Yine hayır.

Çünkü adamların üç beş milyarla işi yok. Türkiye’nin çökmesini de pek istemezler doğrusu.

Peki bizim yöneticilerin iddia ettiği gibi bu Erdoğan’ı devirme hareketi mi?

Reisi siyaset sahnesinden silme davası mı?

Elbette ki yine hayır.

Çünkü Türkiye gibi güzide bir ülkeyi karıştırmak için Erdoğan arayıp da bulamadıkları bir siyasi figürdür… Yahudi’den şeref madalyası alan tek liderdir Erdoğan. Niçin devirsinler?

Peki o zaman ne?

Bu davanın amacı nedir öyleyse?

Cevap açık.

Bir o kadar da dehşet verici.

Çünkü Zarrab davasının amacı Müslüman imajına darbe vurmak; Müslümanları hırsız, rüşvetçi, yolsuzluk yapmayı meslek edinmiş, haksız, hukuksuz, her türlü adaletsizliğe bulaşmış kötü bir imaj ile dünyaya ilan etmektir.

11 Eylül sürecinin son halkalarından birisidir Zarrab davası.

Hatırlayın…

İki binli yıllara doğru İslamiyet yükselen bir dindi.

Batıda binlerce insan Müslüman oluyordu.

Bu gelişmenin önünü kesmek için uzun vadeli bir planı uygulamaya koydular ve ilk iş olarak da 11 Eylül 2001 de kendi elleriyle ikiz kuleleri yıktılar.

Suçu da Bin Ladin üzerine attılar.

Halbuki Bin Ladin ne güç sahibi idi, ne de o kuleleri yıkabilecek teknolojisi vardı.

Hemen Irak ve Afganistan işgal edildi.

Ardından Arap baharı denilen fitne hareketi ile tüm İslam coğrafyasında büyük karışıklık çıkarıldı.

Son olarak da Suriye tümden tahrip edildi.

Bütün bunlardan maksat İslam dünyasını karıştırmak, dünyadaki Müslüman imajına darbe vurmak; Müslüman devletleri ve milletleri terörist ve haydut yaftası ile damgalamak.

İşte Zarrab davası bu melun düşüncenin son halkasıdır.

Sahneye konan son seneryosudur.

Başrol oyuncuları ise Hoca ile Erdoğan…

Biri çıkıp her gittiği yerde F. T.. diyerek Müslümanları terörist olarak gösteriyor. Diğeri ise her yerde ülke idarecilerini hırsız ve rüşvetçi olarak lanse ediyor.

Son noktayı ise Zarrab koyuyor:

“Şunları aldattım, bunlara rüşvet verdim, yolsuzluk yaptım, bakanları önüme yatırdım…”

Rezilliğin bini bir para…

Veren Müslüman, alan Müslüman, çalan Müslüman…

Şer güçlerin görmek ve göstermek istedikleri de bu

İşte batı cephesindeki İslam düşmanlarının hedefi de yine bu:

Yani,

Müslüman imajına darbe vurmak, Müslüman kimliğini dünyaya kötü ve çirkin bir çerçeve içinde tanıtmaya çalışmak.

Ne yazık ki bunun için de içimizden birilerini buluyorlar. Kiminin makam ve şöhret hırsından, kiminin dünyaya düşkünlüğünden, kiminin de garip manevi hülyalarından istifade ederek istediklerini yapmaya çalışıyorlar.

Yani Sezar’ı öldürmek için hep bir Bürütüs buluyorlar.

Zaten Batının şer güçlerinin taktiği hep budur.

Karıştırmak istedikleri milletlerin kendi içinden adamlar bulup o milletlerde, o adamların zaaflarından istifade ederek kargaşa çıkarırlar.

Tıpkı şu an millet olarak yaşadığımız gibi…

Ancak bu onların hesabı.

Bir de Allah’ın hesabı var.

Allah ise mutlaka ki nurunu tamamlayacaktır.

Bu hakikat, lisan-ı Üstad yoluyla

“şu istikbal inkılâbâtı içinde en gür sedâ İslam’ın sedâsı olacaktır” diye aleme ilan edilmiştir.

Yeter ki bizler kavli ve fiili dualarımızla bu hakikate kesb-i istihkak edelim.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*