Müslümanın yüzüne yakışan en güzel tablo: Tebessüm

Bediüzzaman Hazretleri, bütün İslâm milletlerinin çok muhtaç oldukları ittihadı İslâm’ı anlatırken öyle lâtif, öyle güzel, öyle edebî ve ebedî ifadeler kullanıyor ki, belâgatına hayran olmamak elde değil. İşte o cümlelerden bir kaç tanesi:

”Eğer şu Kâbe’nin ziynet ve nakşını görmek istersen, işte bak: Hayâ ve hamiyetten neş’et eden civanmerdâne humret; hürmet ve rahmetten tevellüd eden masumâne tebessüm; cezalet ve melâhatten hâsıl olan ruhanî halâvet; aşkı şebabîden, şevki baharîden neş’et eden semavî neşe; hüzni gurubîden, ferahı seherîden vücuda gelen melekûtî lezzet…” (Eski Said Dönemi Eserleri)

Paragraf, bu şekilde çok insicamlı cümlelerle devam edip gidiyor. Bu ifadelerin her kelimesi bir makale kadar mânâ, her cümlesi bir kitap kadar tesir ihtivâ ediyor. Bir kere daha anlıyoruz ki, bu kadar derin mânâ ve yüksek belâgat, ancak Kur’ânı Kerîm’in bir mânevî mu’cizesi olan Risâle-i Nur’da görülebilir.

Üstâd Hazretlerinin sıralamış olduğu cümlelerden bir tanesi bile aramızdaki ihtilâf ve iftiraka son vermeye, sosyal hayatımızı düzene sokmaya yetecek bir reçetedir. Meselâ, “hürmet ve rahmetten tevellüd eden masumâne tebessüm” esasını kendimize rehber yapacak olsak, hayatımıza hayat kattığını göreceğiz. Yüzümüze yerleştireceğimiz bir tebessüm tablosu, hayatımızı değiştirecek, dünyamızı güzelleştirecektir. Zira gülümseyen bir yüz, etrafına muhabbet sinyalleri yayacak, bu sinyallerin ulaştığı her simâ, aynı muhabbetle mukabelede bulunacaktır. Artık o çevrede hased ve husûmete, kin ve nefrete yer kalmayacaktır.

Tebessüm, gönül kapılarını açan sihirli bir anahtardır. Bir insana bir hakikati anlatmak için günlerce dil dökseniz, yüzünüzde tatlı bir tebessüm olmadığı müddetçe onun gönlüne nüfuz edemezsiniz. Asık bir suratla söylenen en değerli sözler, karşı tarafın kalbine ulaşmadan boşluğa düşer. Zira insanlar arasındaki en kısa mesafe, tebessümden geçer. En sağlam köprü, tebessümle kurulur. İttihadın en kuvvetli bağı, tebessümdür.

Tebessüm, başka insanlara verebileceğimiz en güzel bir hediye, en makbul bir ikramdır. Bu ikramı takdim etmekle bizden bir şey eksilmez, aksine içimizdeki huzur ve mutluluk artar. Tebessüm, vereni fakirleştirmez, ama alanı da vereni de gönül zengini yapar.

Tıpkı selâmlaşmak gibi, tebessüm etmek de bir İslâm şiârıdır. Zira Peygamber Efendimiz (asm), her zaman güler yüzlü bulunurlardı. Bir hadisi şeriflerinde, “Gülümsemek bir sadakadır” buyurmuşlardır. Tebessüm öyle bir sadakadır ki, zengin olsun fakir olsun herkes bu sadakayı bol bol verebilir. Sadaka vermek isteyip de “Maddî imkânım yok” diyenler için en güzel tasadduk fırsatı, tebessüm etmektir.

Tebessüm, hem kolay, hem de masrafsız bir sevap kazanma vesilesidir. Zira insanın suratını asması için tam 113 adet kası harekete geçerken, tebessüm etmesi için sadece 11 adet kas hareket etmektedir. Yani burada bile sevap kazanmanın ne kadar kolaylaştırıldığını, günah işlemenin ise ne kadar zorlaştırıldığını görebiliyoruz.

“Masumâne tebessüm,” insanlar arasındaki ilişkilerin düzeltilmesinde ve barış ve kardeşliğin sağlanmasında en önemli formül olarak istimal edilebilir. Masumane bir tebessüm, kalplerin katılaşmasını önler, öfkeyi kini eritir, yeis ve kederi sevince çevirir. Böylece hem toplum huzur bulur, hem ferd mutlu olur.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*