Müslümanlar, İçişleri Bakanlığının kılavuzunu merak ediyorlar…

Toplumda son zamanlarda “İslamofobya” adını almış İslâm düşmanlığını genellikle kıt’a Avrupası yapardı. Globalleşmeyi insanlık aleyhine kullanmak üzere Amerika’da tezgâhlanan 11 Eylül cinayetine kadar genel manzara bu istikametteydi. Zamanımızın insanı olayların fevkalâde sür’atli akışı dolayısıyla “unutkanlık” hastalığına yakalandığından, insanlarımız tarihten ders alma yeteneklerini de kaybediyorlar.

Otuz seneyi aşkındır Avrupa’da takip etmeye çalıştığım hadiselerden çıkardığım birkaç noktayı sizlerle paylaşmak istiyorum, 1980’li yılların başında İran’daki rejim değişikliğine bağlı olarak dezenformasyonlarla İslâm aleyhtarları çokça çalıştılar. İhtilâlcibaşı Evren’in katkılarıyla Almanya’daki Türkleri rahatsız eden “Cemaleddin Kaplan” olayı da dolaylı olarak oraya bağlanıyordu. Maalesef yine Humeynî taraftarlarının yanlış hareketleriyle gündeme gelen Salman Rüşdi hakkındaki ölüm fetvası, Avrupa’daki İslâm karşıtlarına malzeme olmuştu. Bu çerçevede Hollywood’un Betty Mahmody adına düzenlediği roman ve film, Teslime Nesrin, Mogadişulu Aliye Hırsî ve Van Gough’un öldürülmesi gibi filmin kareleri ile Avrupalı İslâm aleyhtarları kamuoyunu epeyce müşevveş ettiler. Yakın zamanda bu koroya Giardano, Sarrazin, Wilders ve Daniel Pipes gibi yazarların katılmalarıyla, Avrupa insanının alaboralar yaşadığını hepimiz biliyoruz.

11 Eylül hadisesinin geleneksel İslâm karşıtlarının ellerini kuvvetlendirdiğini ve hatta neocon–neoliberal ittifakıyla iç içe hareket eden siyasî grupların Avrupa’nın en önemli ülkelerinde iktidar olduklarını da kaydetmek zorundayız. Avrupa, İbrahimî dinlere karşı icraat yapan Sarkozy’yi unutmayacağı gibi, İslâm Peygamberine (asm) çizgilerle hakareti siyasî başarı sayan Rasmussen’i de unutmayacaktır. Ve bu arada bir taraftan Katoliklerle, diğer taraftan Müslümanlarla didişmekten geri durmamış Angela Merkel ve arkadaşlarını da bir yere yazacaktır.

İSLÂM KARŞITI PROJELER…

11 Eylül´ü bahane ederek doğrudan Kur’ân’a ve İslâm Peygamberine (asm) cephe alan cereyanların kontrollerindeki enstitülerin çalışması dikkatlice takip edilse, Almanya İçişleri Bakanı Hans Peter Frederick’in “terör ve radikalleşmeyi” önleme çerçevesinde basına tanıttığı projenin kendisine ait olmadığı ortaya çıkar. Almanya’da siyaset yapan ve ülkeyi demokratik yollarla idareye talip olanların bilimsel araştırmalar, doğru istatistikler ve bire bir muhataplarla görüşme yerine masa başında hazırlanmış maksatlı çalışmalarla iktifa edemeyeceğini düşünüyoruz. Yeşillerin liderlerinden Volker Back’ın dediği gibi toplumu bölmeye, ayrıştırmaya ve Almanya’daki Müslümanları ümitsizleştirmeye hizmet edecek bir çalışma, her halükârda Almanya’nın lehine değil. Başörtülü kadın ve dinî yaşantısından dolayı sosyal hayatın eğlence karesine girmek istemeyen Müslüman için “kayıp!” diyen anlayışın Müslümanlar arasındaki yeri bellidir. 11 Eylül’ün Amerika ve Avrupa’da ısrarla vurguladığı “İslâm ve teröre” karşı Müslümanların kendileri ve çocukları için kimliklerini koruma istikametinde hangi çalışmalar yapıldığını da İçişleri Bakanlığı biliyordur. Başta Amerika ve Avustralya olmak üzere kıt’aların 11 Eylül’ün getirdiği idrak yanılmalarından dolayı özür dilediği bir zamanda, Angela Merkel hükümetinin hâlâ demode olmuş düşüncelerinde ısrar etmesinin, Almanya’ya zarar verdiğini de bu vesileyle bildirmeliyiz.

Alman toplumunun nabzını doğru tutan istatistikler, akademik çalışmaların neticeleri ve içinde yaşadığımız cemiyet, hükümetin Müslümanlarla ilgili politikalarını değiştirmesini öngörüyor. Pratik İslâmı radikalleşme ve terörle hiç irtibatlandırmayan bir toplumda Bakanlığın hazırladığı afişlerle başörtülü kadın resminin altına konulan yazı, Bakanlığın bir enstitüce hazırlanmış ısmarlama bir fikre hizmet ettiğini gösteriyor. Sağduyu sahibi Almanlar, Almanya’nın 300 bin eurosunu bu nevzuhur posterlere ödeyen siyasetçilere sokağa çıkmasını ve halkla bire bir görüşmesini tavsiye ediyor, medyanın toplum barışını bozan sorumsuzca yayınlarına dikkat çekiyorlar. Müslümanlara hâlâ temel insanî haklarını vermemiş bir hükümetin, mahiyeti bizce belli bir medya ile birlikte Almanya İslâm toplumunu rencide edici icraatlarda bulunması Almanları da ürkütüyor.

BAKANLIK DİNî CEMAATLERLE DAHA YOĞUN İŞBİRLİĞİNE GİTMELİ

Hans Peter Frederick’in başında bulunduğu çalışma gruplarının toplumun barışını, Almanya’nın müsbet gelişmesini ve geleceğini tehdit edecek sosyal problemlere karşı tedbir almasını tebrik ediyoruz. Ama yanlış fikirler üzerine bina edilmiş, yanlış kişilerce hazırlanmış ve yanlış mahfillerde sergilenecek çalışmalar başta Almanya’nın sosyal barışına, ekonomisine, insan sağlığına ve dünyadaki saygınlığına yalnızca zarar verir. Müslümanların “doğru İslâmiyet” zemininde Bakanlıkla ortaklaşa sağlık, sosyal barış, emniyet, adalet ve ekonomiye katkı yönünde yapacağı çalışmaların Almanya’ya AB içinde sıçrama yaptıracağına inanıyoruz. Bu vesile ile elde edilecek netice ve metodların diğer Avrupa ülkelerinin de işlerini kolaylaştıracağına kaniyiz. Bunu söylerken Müslümanların ellerinde en az yirmi faydalı projeyi kısa bir süre içinde başlatacak materyal, metod ve iradenin de bulunduğunu sevinerek belirtebiliriz. Sayın Bakanımız bu vesile ile Almanya’nın asıl hedefine biraz daha yaklaşmış olur.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*