Mutluluk nedir; nerededir ve biz nerede arıyoruz?

Acılardan kurtulmak da olsa sonuçta her şeyi huzurlu ve mutlu bir hayat sürmek için yaparız. Ancak, mutluluğun ne olduğunu öğrenmek için gerekli çabayı sarf ettiğimiz söylenemez. Bu sihirli kelime, insanlığın ortak hedefi olduğuna ve onu aradığımıza göre, önce ne olduğunu bilmek gerekmiyor mu?

Mutluluğun çok çeşitli tanımları yapılabilir. Birkaçını yansıtalım:
* Dünyada mesrûr/sevinçli yaşamaktır.
* İnsanların akılla ulaşacakları bir erdem, bir fazîlettir.
* Pozitif/olumlu bir his, bir coşkudur.
* Hayattan bir bütün olarak veya kısmen memnun olmaktır.1
* Lezzet verici şeyleri maksimum/en yüksek; elem verici şeyleri ise minimuma/en aza indirmektir.2

Mutluluğu yakalamak bir maharet, hattâ bir sanattır. Önemli olan, mutluluğu nerede ve nasıl aradığımızdır. Peki nerede bulunur? Kimi zenginlik, para-pul, mal/mülkte, kimi şan/şöhrette, kimi makam/mevkide arar. Acaba biz de Nasreddin Hoca gibi mi arıyoruz?

Hoca yüzüğünü bodrumda kaybeder. Avluya çıkar, aranmaya başlar. Komşusu:

“Ne arıyorsun Hocam?”
“Yüzüğümü?”
Birlikte aranmaya devam ederler. Bir müddet sonra:
“Yahu hocam, yüzüğünü nerede kaybettin?”
“Bodrumda!”
“Niçin orada aramıyorsun be hocam?”
“Orası karanlık da…”

Huzur ve mutluluk arıyoruz; ama nerede? Ördek kuluçkasından çıkan tavuk; diğerleri gibi yüzmek için çırpınır. Bu çabası beyhûdedir! Çünkü, onun yaratılışı yüzme üzerine değildir.

Otomobili tanımayan onu kullanabilir, ama tamir edebilir mi? Şu halde; yapacağımız şey, kendimizi tanımak; ruh ve bedenimiz neye göre dizayn edilmiş; bunu öğrenmektir. Kendimizi bildiğimizde kâinatı; kâinatın işleyiş kanunlarını öğrendiğimizde nefsimizi bilir ve gerçeği buluruz.

Kendimizi tanımamak; kendimizi, kendimize düşman etme riskini de taşımaktadır: Çünkü, insan bilemediği ve eli yetişmediği şeye düşmandır.3 Nesneleri görebilmek ışığa bağlı olduğu gibi; kendimizi tanıyabilmemiz için de iman ve Kur’ân nuruna muhtacız. Kendisini tanımayan, mutluluğu hiç tanıyamayacaktır!

Bilmek, öğrenmek bizatihî mutluluk kaynağıdır. Bildiklerini uygulamak ise, mutluluğu kat kat artırır. Gerçek mutluluk, hâlis, katıksız sevinç, şirin ni’met, safî lezzet ise; hiç şüphesiz ki, mârifetullah; yâni, bütün isim ve sıfatlarının tecellileriyle Allah’ı tanımak ve Onu sevmekle mümkün.4

Çevrenimizi dikkatle gözlemlediğimizde; mutluluk ve huzurun en önemli kaynağının “tanımak ve sevgi” olduğunu görürüz. Anne-baba, eş, çocuk, akraba, komşu, insanlar, meslek-iş, yaratılışta kardeşleri olan hayvan, bitki ve çevresini seven hem mutlu olup, hem de mutluluk saçmıyor mu?

Dipnotlar:
1-Yeni Asya, Enstitü/11 Ekim 2002
2-Timothy J. Madigan, Godless Hapiness, Free Inguiry, Summer, 1998 s. 32
3-Sözler, s. 55
4-Mektûbât, s. 218

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*