Namaz kılmalı!

Yetmiş beş yıl yaşayan bir insan günde ortalama bir saatini namaza ayırsa hayatı boyunca sadece 30 ay yani iki buçuk yıl namaz kılmış olacak.

Aynı insan yetmiş beş yıllık ömrün yaklaşık 22 senesini uyumakla geçiriyor. 22 seneyi uykuya veren 2.5 seneyi namaza vermeyen, anlasın ki, değil kendine, kâinata, bütün yaratılmışlara hakaret ediyor.

Allah’ın (cc) kimsenin ibadetine–-hâşâ—ihtiyacı yok. Uykuya saatlerce muhtaç bedenin en azından uykuya verdiğimizden 7-8’de birini ibadete verse çok mu?
Enteresandır, insan öğleyi kılsa “Bunun ikindisi var” der. İkindiyi kılsa “Akşamı var”… Böyle mânâsız bir tevehhümle devam eder gider. Sanki ne kadar yaşayacağına dair senedi var? Kahvaltıyı yapmadan öğle yemeğini düşünen yoktur, ama alçak nefis ve şeytan da az hilekâr değiller.
Günümüz insanı daha çok somutçu; somut görünce ikna oluyor. Bir insan 75 yıllık ortalama bir ömürde saçını başını taramaya ve tıraş olmaya üç ay ayırıyor. Saçını taramaya üç ay ayıran sonsuz dünyasına 2.5 sene vermezse… Gerisini siz tamamlayın.
İnsan hayret ediyor? Vücudumuzda bir günde binlerce hücre ölüyor, âlemde bir anda görmediğimiz trilyonlarca hadise cereyan ediyor. Maalesef ki insan “Görmediğime inanmam” diye hükmediyor. Daha vücudunda eriyen bir proteini görmeyecek kadar kör olan insan, adi gözüyle “Allah’ı neden görmüyorum?” diye muterizane hak dâvâ ediyor. Bu düşünceyle namaza, ibadete, itaate bir inkâr kapısı açar;—Allah muhafaza—gözünü de cehennemde açar. Çocuğunun neler yaptığından şüpheli bir baba navigasyonlu telefonu için küçük bir alıcı alsa, telefonuna tanımlasa, o alıcıyı çocuğunun çantasına, elbisesine yerleştirse; evlâdı nerede hangi sokak hangi numarada görebiliyor. Bir baba oğlunun ne yaptığını, nerede olduğunu 100 TL’lik adi bir cihazla görüyor da, âlemleri halk eden, kâinatı bütün müştemilatıyla müzeyyen kılan, yedi gökleri ve zemini insana musahhar eden Allah (cc) insanın ne yaptığını mı bilmeyecek? Hâşâ ve kellâ.
Âyet-i kerime’de “Akıl etmez misiniz?” buyuruyor. Allah (cc) bizden; bizim nefsimize, müstakil olarak ihsan ettiği ruh ve insaniyete rahmet ederek, Kendisine itaati ve ibadeti emretmiştir. Çünkü Allah’a ibadet etmezse insan, içindeki o olmazsa olmaz teşekkür etme, minnettar olma hissini mahlûkata yöneltecek, her el attığı şeyden adeta müşahhas bir şahıs gibi dilenecek, daha cehenneme gitmeden cehennemi hâle girmiş olacak.
İşte yukarıda belirttik, yetmiş beş senede 2.5 seneyi namaza vermeyen anlasın ki nasıl büyük bir zulmü-–önce kendine—mahlûkata ediyor ve bu zulmün cezası—âyetle belirtildiği gibi—çok elim olacaktır.
Bilgisayarda boş işlerle saatlerimiz, günlerimiz, aylarımız heba olup gidiyor. Doktor olmak için 18 sene çalışan biri, sonsuz hayatında mesud olmak için çalışmazsa… Her neyse…
Asrın sahibini dinleyelim: “Halbuki namazda ruhun ve kalbin ve aklın büyük bir rahatı vardır. Hem cisme de o kadar ağır bir iş değildir. Hem namaz kılanın diğer mubah dünyevî amelleri, güzel bir niyet ile ibadet hükmünü alır. Bu surette bütün sermaye-i ömrünü, âhirete mal edebilir. Fâni ömrünü, bir cihette ibka eder.”
Böyle tatlı bir müjdeye-–adeta tatlı bir bahar rüzgârına—aklımızı, nefsimizi, ruhumuzu, kalbimizi, ömrümüzü, canımızı mukabil tutalım.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*