Namazdaki davranışların hikmetleri üzerine

İstanbul’dan bir okuyucumuz: “Gençlerden gelen sorular var. Şöyle ki: 1. İftitah tekbiri alırken (kadında/erkekte ayrı ayrı) yapılan hareketin hikmet(ler)i nedir? 2. Cemaatle kılınırken ilk iki rekâtta sabah, akşam, yatsı namazlarında kıraatın açık, öğle ve ikindi namazlarında ise gizli yapılmasının hikmet(ler)i nedir? 3. Cemaatle kılınırken dört rekâtlı farz namazlarda son iki rekâtta, akşam namazında sadece son rekâtta kıraatın gizli yapılmasının hikmet(ler)i nedir? 4. Sabah ve akşama ait farz namazlarında bir ka’de, diğerlerinde ise iki defa ka’de olmasının hikmet(ler)i nedir? 5. Farz namazların rekât sayılarının hikmet(ler)i nedir? Mesela sabah iki rekât iken öğlen, ikindi, yatsı dört rekât ve akşam üç rekât…6. Farz namazlarda her rekâtta bir defa rükû ve iki defa secde yapılmasının hikmet(ler)i nedir? 7. Her rükûdan sonra tekrar doğrulmanın hikmet(ler)i nedir?”

ÖNCE TAABBÜDİLİK

Öncelikle şunu belirtelim ki, bu kadar hikmet arayışı bizi doğru sonuca götürmez. Teslim etmemiz gereken ilk hakikat, ibadetlerde taabbüdilik yönünün, hikmet yönünden önce geldiğidir. İbadette taabüdîlik, ibadeti emredildiği için yapmaktır. İbadete “ibadet” olma özelliği veren şey de budur. Bediüzzaman diyor ki: “Mesâil-i şeriattan bir kısmına “taabbüdî” denilir, aklın muhakemesine bağlı değildir, emrolduğu için yapılır. İlleti, emirdir.”1

Bu nedenle, ibadeti hikmetleri için değil, emredildiği için yapmak bize, onu emir olarak algılama avantajı getiriyor ve imanımızı artırıyor. Bu kulluğa daha uygundur.  

Namaz içindeki davranışlarda ve dualarda da elbette pek çok hikmetler vardır. Hepsini görmemiz mümkün olmamakla beraber, görebildiklerimizi arz edelim:

KADINLARIN NAMAZINDA MAHREMİYET VURGUSU

Namazda kadınların gerek iftitah tekbirinde, gerek rükûda, gerek secdede, gerek oturuşlarda erkeklere nazaran daha derli toplu davranış göstermelerinde mahremiyet vurgusu vardır.

Mesela iftitah tekbirinde erkekler kollarını açarak kulakları hizasına kadar ellerini kaldırırken, kadınlar kollarını açmadan sadece göğüs hizasından tekbir alıyorlar. Rükûda erkekler doksan derecelik bir açı ile eğilirlerken, kadınlar hafif bir şekilde (yaklaşık 120 derecelik bir açı ile) eğiliyorlar. Secdede erkeklerin uylukları ve karınları havada, kolları açık ve dirsekleri havada iken; kadınların uylukları karınlarına bitişik, kolları ve dirsekleri yerde bulunuyor.

İfttah tekbiri alındığında masiva arkada kalır ve kul bu tekbirle beraber doğrudan Allah’a yönelir, Allah’ın huzuruna kabul edilir.

NAMAZDA AÇIK VE GİZLİ KIRAATİN HİKMETİ

Gündüz namazlarında kıraatin gizli yapılması, cemaatle kılınan gece namazlarında da kıraatin açıktan yapılması vaciptir.

İslâm davetinin ilk yıllarında Peygamber Efendimiz (asm) namaz kıldırırken açıktan okuyordu. Müşrikler de şiirlerle, şarkılarla ve bağırtılarla namazın insicamını bozmaya yeltenirler, namaz kılanlara eziyet ederlerdi. O günlerde inen bir ayet şöyle emrediyordu: : “Namazında sesini ne çok yükselt, ne de fazlaca kıs; ikisi ortasında bir yol tut.”2

Bu ayetten sonra Peygamber Efendimiz (asm) gündüz namazlarında sesini kıstı. Müşriklerin evlerinde, yemekte ve uykuda bulunduğu akşam, gece ve sabah namazlarında ise sesini yükseltti, açık kıraat yaptı. Gündüz namazlarında müşriklerin ilk Müslümanlara verdikleri eziyetlerin kıyamete kadar bir ibret levhası olarak bilinmesi hikmetiyle de kısık ses vacip olarak sabitlendi ve vacip kaldı. Cuma ve bayram namazlarında ise Müslümanların kudretini, haşmetini ve şevketini göstermek için yüksek ses vacip oldu.  

NAMAZDA REKÂTLAR

Hazret-i Âişe’nin (r.anha) bir rivayetinden anlıyoruz ki, Peygamber Efendimiz (sav) ilk zamanlarda namazları nafile nevinden ikişer rekât kılıyordu. Namaz farz kılındıktan sonra, sefer namazları ikişer rekât olarak kaldı, hazar (yani mukim) namazları ikişer rekât artırıldı. Böylece öğle, ikindi ve yatsı namazları dörder rekât olarak farz kılındı, akşam namazı –vakit dar olduğu için namazın acele kılınması hikmetiyle- üç rekât olarak farz kılındı. Sabah namazı iki rekât olarak kaldı. İlâve olunan son ikişer rekâtlardaki okumalar ise yukarıdaki hikmete binaen sessiz kılındı ve sadece Fatiha Suresiyle yetinildi. Böyle emrolundu.

Namazda her iki rekâtta bir ka’de (oturuş) vaciptir. Rükûdan sonra doğrulmak haşmete ve şevkete işarettir. Yani ayakta duruş ve kıyam Müslüman’ın kudretini ve Allah’a saygısını gösterir. Bir rükû Allah’ın bir olduğuna işarettir.

İki secdeye gelince, Mü’min’in Allah’a en yakın hâli secde hâlidir. İlk secde Bir Allah’ın hakkıdır, Allah’ın bir oluşunu temsil eder, ikinci secde ise kulun Allah’a yakınlığından aldığı lezzet, heyecan ve neşveye bir mükâfat olarak lütfedilmiştir. Allah kulunun secde hâlinden razıdır. Bu nedenle her bir rekâtta iki secde farz kılınmıştır.  

Dipnotlar:
1- Mektubat, s. 385
2- İsrâ Sûresi, 110

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*