ÖNCE TAABBÜDİLİK
Öncelikle şunu belirtelim ki, bu kadar hikmet arayışı bizi doğru sonuca götürmez. Teslim etmemiz gereken ilk hakikat, ibadetlerde taabbüdilik yönünün, hikmet yönünden önce geldiğidir. İbadette taabüdîlik, ibadeti emredildiği için yapmaktır. İbadete “ibadet” olma özelliği veren şey de budur. Bediüzzaman diyor ki: “Mesâil-i şeriattan bir kısmına “taabbüdî” denilir, aklın muhakemesine bağlı değildir, emrolduğu için yapılır. İlleti, emirdir.”1
Bu nedenle, ibadeti hikmetleri için değil, emredildiği için yapmak bize, onu emir olarak algılama avantajı getiriyor ve imanımızı artırıyor. Bu kulluğa daha uygundur.
Namaz içindeki davranışlarda ve dualarda da elbette pek çok hikmetler vardır. Hepsini görmemiz mümkün olmamakla beraber, görebildiklerimizi arz edelim:
KADINLARIN NAMAZINDA MAHREMİYET VURGUSU
Namazda kadınların gerek iftitah tekbirinde, gerek rükûda, gerek secdede, gerek oturuşlarda erkeklere nazaran daha derli toplu davranış göstermelerinde mahremiyet vurgusu vardır.
Mesela iftitah tekbirinde erkekler kollarını açarak kulakları hizasına kadar ellerini kaldırırken, kadınlar kollarını açmadan sadece göğüs hizasından tekbir alıyorlar. Rükûda erkekler doksan derecelik bir açı ile eğilirlerken, kadınlar hafif bir şekilde (yaklaşık 120 derecelik bir açı ile) eğiliyorlar. Secdede erkeklerin uylukları ve karınları havada, kolları açık ve dirsekleri havada iken; kadınların uylukları karınlarına bitişik, kolları ve dirsekleri yerde bulunuyor.
İfttah tekbiri alındığında masiva arkada kalır ve kul bu tekbirle beraber doğrudan Allah’a yönelir, Allah’ın huzuruna kabul edilir.
NAMAZDA AÇIK VE GİZLİ KIRAATİN HİKMETİ
Gündüz namazlarında kıraatin gizli yapılması, cemaatle kılınan gece namazlarında da kıraatin açıktan yapılması vaciptir.
İslâm davetinin ilk yıllarında Peygamber Efendimiz (asm) namaz kıldırırken açıktan okuyordu. Müşrikler de şiirlerle, şarkılarla ve bağırtılarla namazın insicamını bozmaya yeltenirler, namaz kılanlara eziyet ederlerdi. O günlerde inen bir ayet şöyle emrediyordu: : “Namazında sesini ne çok yükselt, ne de fazlaca kıs; ikisi ortasında bir yol tut.”2
Bu ayetten sonra Peygamber Efendimiz (asm) gündüz namazlarında sesini kıstı. Müşriklerin evlerinde, yemekte ve uykuda bulunduğu akşam, gece ve sabah namazlarında ise sesini yükseltti, açık kıraat yaptı. Gündüz namazlarında müşriklerin ilk Müslümanlara verdikleri eziyetlerin kıyamete kadar bir ibret levhası olarak bilinmesi hikmetiyle de kısık ses vacip olarak sabitlendi ve vacip kaldı. Cuma ve bayram namazlarında ise Müslümanların kudretini, haşmetini ve şevketini göstermek için yüksek ses vacip oldu.
NAMAZDA REKÂTLAR
Hazret-i Âişe’nin (r.anha) bir rivayetinden anlıyoruz ki, Peygamber Efendimiz (sav) ilk zamanlarda namazları nafile nevinden ikişer rekât kılıyordu. Namaz farz kılındıktan sonra, sefer namazları ikişer rekât olarak kaldı, hazar (yani mukim) namazları ikişer rekât artırıldı. Böylece öğle, ikindi ve yatsı namazları dörder rekât olarak farz kılındı, akşam namazı –vakit dar olduğu için namazın acele kılınması hikmetiyle- üç rekât olarak farz kılındı. Sabah namazı iki rekât olarak kaldı. İlâve olunan son ikişer rekâtlardaki okumalar ise yukarıdaki hikmete binaen sessiz kılındı ve sadece Fatiha Suresiyle yetinildi. Böyle emrolundu.
Namazda her iki rekâtta bir ka’de (oturuş) vaciptir. Rükûdan sonra doğrulmak haşmete ve şevkete işarettir. Yani ayakta duruş ve kıyam Müslüman’ın kudretini ve Allah’a saygısını gösterir. Bir rükû Allah’ın bir olduğuna işarettir.
İki secdeye gelince, Mü’min’in Allah’a en yakın hâli secde hâlidir. İlk secde Bir Allah’ın hakkıdır, Allah’ın bir oluşunu temsil eder, ikinci secde ise kulun Allah’a yakınlığından aldığı lezzet, heyecan ve neşveye bir mükâfat olarak lütfedilmiştir. Allah kulunun secde hâlinden razıdır. Bu nedenle her bir rekâtta iki secde farz kılınmıştır.
Dipnotlar:
1- Mektubat, s. 385
2- İsrâ Sûresi, 110
Benzer konuda makaleler:
- Özür durumunda namaz nasıl kılınır?
- Hastalar nasıl namaz kılar?
- Zuhr-i âhir namazı
- Kaza namazının hükmü
- Namazı namaz eden rükünler
- Takvada yardımlaşmak
- Cemaatle namazın hikmet ve faziletleri
- Namazda hatayı telafi secdesi
- ‘Hakikî Zaruret’ yoksa, ‘Sandalyede namaz’ olmaz!.
- Secde makamı Mi’rac makamıdır
1963 Mersin Gülnar doğumlu olan Süleyman Kösmene, ilköğrenimini doğduğu köy olan Yarmasu köyünde yaptı. 1981 Mersin İmam-Hatip Lisesi; 1986 Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunu. Milli Eğitimin çeşitli kademelerinde öğretmenlik ve idarecilik yaptı. Yeni Asya Gazetesi Fıkıh Günlüğü köşesinde günlük yazılar yazmakta olan yazarımız, İstanbul’da yayın yapan Bizim Radyo’da ve EuroNur.tv’de programlar yapmaktadır. Evli ve üç çocuk babasıdır.
İlk yorum yapan olun