Nefse toz kondurmamak!

Her kötü şey başkasına, iyileri beriye… Herkes yanar kül olur, ben kalırım geriye…
Mantık, bu!

Nefis böyle görüyor, böyle gördürüyor olayları, olanları; aradan sıvışıyor o, bir yolunu bularak.
İnsan, başkasının ölümünü, başkasının ne olacağını konuşur; keser biçer bir kıyafet giydirir. Söz kendine gelince patinaj yapar teker, mazereti çoğaltır sayar, sıralar, döker.

Çünkü nefsi kendisine meftun etmiştir onu. Başını kaldırarak baktırır mı hiç onu?
Şöyle durup düşünmeli nefis denen nesneyi; dost mudur, düşman mı bize? Belki diyeceksiniz:
“Bu soruya ne hâcet, ‘İki iki daha dört eder’ katiyetinde düşmanımızdır, tabiî.”
Bu söz bile, zalim nefsin oyununa benziyor! Bunu bile düşündürmez bin bir hileyle, bize. Madem öyle:
Oyuna gelmeyelim, oyuncak olmayalım.
Bediüzzaman: “Kendi nefsini beğenen ve seven adam başkasını sevmez. Eğer zahirî sevse de (seviyor görünse de) samimî sevmez; belki ondaki menfaatini ve lezzetini sever. Daima kendini beğendirmeye ve sevdirmeye çalışır” diyor.
İnsan kendini sevmeli insan olduğu için, ihsan olduğu için; ama kendisini “dev aynasında” da görmemeli!
Yukarıdaki metnin devamında ise, işin “bam teli”ne  temas ederek: “Kusuru nefsine almaz, belki (kesinlikle) avukat gibi müdafaa ve tebrie eyler.”1 Yani, nefis, zeytinyağı gibi hep üstte kalır, kendini hep aklar, hep paklar diyor Üstadımız.
Önümüzde boy gösteren birçok engel vardır: Nefis, şeytan, kadın, para; dünyanın cazibedar nimetleri… Ama nefis, bunların en etkili olanı; âdeta, gövdedeki kurt gibi!
“Çünkü nefis, aşırı şekilde kötülüğü emreder.” 2
İnsana dünyayı ve dünyadakileri sevdirir, hisleri, hevesleri; lezzetli istekleri dayanılmaz cazibeyle o cesede zerk eder; aşılar onunla sanki.
Cenâb-ı Hak Kur’ân-ı Kerim’de: “Hevâ ve hevesini ilâh edinen ve Allah’ın (kendi katındaki) bir bilgiye göre saptırdığı, kulağını ve kalbini mühürlediği, gözünün üstüne de perde çektiği kimseyi gördün mü?” 3 diye soruyor ve problemin vahametine dikkat çekiyor.
Efendimiz, bir hadis-i şeriflerinde: “Senin en zararlı düşmanın, nefsindir”4 buyurmaktadır. Allah’ın insanlara ihsan ettiği aklı, aklın idaresinde bulunan iradeyi doğru yola sokmalı. Tâ ki, ebed yolunun yolcusu, yarı yolda kalmasın. Bunun için de nefsimize “toz” kondurmalıyız. Bazen de, yontulmalıyız.
Yoksa, zarar, nazik tene dokunur!..

Dipnotlar:

1- Said Nursî, Lem’alar, 665.

2- Yusuf Sûresi, 53.

3- Câsiye Sûresi, 23.

4- Said Nursî, Lem’alar, 655 (Keşfü’l-Hafa, 1: 143).

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*