Nehirler denizlere akar

Siyaset Günlüğü

altFıtrî meyelan, mukavemet-sûzdur der Üstad.

Yani fıtri meyillerin önüne geçmek, onu engellemek mümkün değildir.

Korkak tavuk civcivlerine bir saldırı olduğu zaman hayatı pahasına karşı saldırıya geçer, köpeğin üstüne yürür adeta bir aslan kesilir.

İşte yaratılıştan gelen ilginç bir kahramanlık örneği…

Belgesellerde hep görüyoruz:

Korkak keçi kurtların hücumuna uğrayınca kaçar. Ancak çaresiz kaldığını anlayınca döner geriye, boynuzları ile kurdu paramparça eder.

İşte fıtri bir cesaret örneği…

Akıp giden sakin suyu bir çelik kapı içine hapsedip, soğuğun zulmetli dondurucu etkisine maruz bıraktığımızda, yerinde duramaz ve o zulmetli soğuğa karşı öyle bir direnç gösterir ki, o çelik kabı parçalar atar.

İşte fıtri bir direniş örneği…

Bazen safi ve basit fıtratlı zannedilen insanlar öyle şeyler yaparlar ki neticesine şaşar kalırsınız.

İşte Rus mojikleri…

İşte Fransız köylüleri ve çingeneleri…

Öyle ki koca rejimlerin değişmesine öncülük etmişlerdir.

Onun için fıtri meyilleri ve insanlığa ait bazı hareketleri uzun süre baskı altında tutmak ve engellemek öyle sanıldığı kadar kolay değildir.

Şu son asırlar içinde şahit olduğumuz insanlığa ait hakikati arama meyli de böyle bir şeydir. İnsanlık bu gün için hep hakkı, hukuku, adaleti, insanlığı, insana dair hürriyeti, demokrasiyi, gerçek bir cumhuriyet sistemini ve insanın şeref ve haysiyetine yakışır güzel değerleri ve hasletleri arıyor hep.

Bu fıtri bir meyildir, önüne geçmek mümkün değil.

İşte medeni dünya…

Tüm bu güzel değerlerin lezzetini bir miktar tattığı için daha da ileri gitmeye çalışıyor.

İşte İslam dünyası…

Tüm bu güzel değerlerin hasreti ile derinden derine zulmetli bir soğuk gibi üzerlerini kaplayan istibdat zincirlerini parçalamak için zemin ve zaman arıyor.

İşte ülkemiz…

Vicdanlar hep hakkı ve hukuku arıyor. Gerçek bir demokrasiye ve hakiki cumhuriyete sevdalanıyor. Yüreğindeki coşkun bir nehir gibi akan bu ulvi duygularını hak hukuk denizinde sükûnete erdirmek için çaba sarf ediyor.

Evet coşkun nehirler hep denizlere akar.

Belki önüne bentler koyarsınız, barajlar yaparsınız,

Fıtri akış mecrasını değiştirmeye çalışırsınız…

Ama bir yere kadar.

Sonra…

O coşkun su tüm engelleri aşarak, yine mecrasını bulur.

Yine yolunu tayin eder ve maksud-u mahalli olan engin denizlere ulaşır.

İşte şu aziz vatanda yaşayan insanların hak ve hukuk arayışları da coşkun nehirlere benzer.

27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat gibi önüne engeller konulmuş…

Bentler yapılmış…

Ama millet bu bentleri hep yıkıp geçmiş.

Baktılar ki bu engeller işe yaramıyor.

Bu sefer de bu coşkun nehrin mecrasını değiştirip iki yüzlü münafıkların bahçesini sulamaya kalkıştılar.

Bu da tutmadı ve tutmayacak.

Biraz zaman alsa da yine o coşkun nehir fıtri mecrasını bulacak ve yakın zamanda hak, hukuk ve adalet denizine erişerek sükunet bulacaktır.

Bundan hiç şüphesiz olmasın.

Bize düşen sabır içinde beklemektir.

Sadakat ve sebatla Üstada itimat etmektir.

Zira asrın Bediisi şöyle diyor:

“Evet, şimdi olmasa da, otuz-kırk sene sonra fen ve hakiki mârifet ve medeniyetin mehasini, bu üç kuvveti tam teçhiz edip, cihazatını verip, o sekiz mânileri mağlûp edip dağıtmak için taharrî-i hakikat meyelânını ve insafı ve muhabbet-i insaniyeti, o sekiz düşman taifesinin sekiz cephesine göndermiş. Şimdi onları kaçırmaya başlamış. İnşaallah, yarım asır sonra onları darma dağın edecek.”

Üstad hakkın, hukukun ve adaletin ve hürriyetin önündeki engeller ortadan kalkacak diyorsa, inşallah kalkacaktır.

Demokrasi bu ülkeye tam olarak gelecek diyorsa biiznillah gelecektir.

Bu sözlerin tahakkuku için on beş yıl bekledik.

Gerekirse bir on beş yıl daha bekleriz.

Sabırla, ümit içinde…

Zaten Üstad da 35 yıl beklememiş mi?

Üstadın sözü ile başladık, yine onun sözü ile bitirelim:

“Bununla beraber imanın mahiyetindeki hârikulâde şehamet, izzet-i İslâmiyenin tabiatındaki âlempesent şecaat, uhuvvet-i İslâmiyenin intibahıyla her vakit mu’cizeleri gösterebilir. Birgün olur elbette doğar şems-i hakikat. Hiç böyle müebbed mi kalır zulmet-i âlem?”

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*