Neoconlar Siyasal İslam üzerinden AB´ye hücum ediyorlar…

Doğu veya Batı

altBu konuyu, „ahir zaman hadiselerini“ konuşmayı çok seven hocama anlatsaydım;  vay canına, be!.. Süfyan’ın kuyruğuna takılıp Mesih’e karşı deccaliyete yardım ediyorlar, diyecekti… Hocaların teşbih ve mübalağa dolu yorumlarına da saygı gösteriyoruz.

Neocon hareketinin, şimal cereyanının global formatı olduğunu bilenler, söyleyeceklerimizi daha çabuk anlayacaklardır. Amerikan ve Avrupa enstitülerinde, teori ve pratiğin uygulamalarında önde gelen bu cereyan mensuplarının çoğunun, Kuzey Avrupalı olduğunu biliyoruz. İkinci Dünya Savaşının, bunların çoğunu İngiltere ve Amerika’ya uçurduğunu da tarihten öğreniyoruz. Çekirge afatı gibi bazen azalan ve bazen de insanlık hasılatını tar u mar edercesine çoğalan bu cereyanın, resim ve sloganlarından ziyade; sıfat, misyon ve mahiyetleri üzerinde araştırma yapmış alimlerimiz, bu hareketin hem mensuplarını, hem projelerini ve hem de icraatlarını tanımakta hiç zorluk çekmezler. Bugün için kendisine Neocon ve sivil müttefiklerine neoliberal denilen bu „Ahirzaman cereyanlarının“ mahiyetlerini tanımak için, tarihin hadiselerle etrafına yığdığı tozu toprağı uzaklaştırmamızı gerektiriyorsa da, yine biz olayı 11 Eylül 2001 ile başlatalım.

11 Eylül ihtilalini gerçekleştiren neoconların, BOP’u Amerika’daki enstitülerde nasıl oluşturduklarını, Bush’un dışişleri bakanı Condoleezza Rice medyaya aktarmıştı. George W. Bush’un etrafını saran global devrimcilerin „Yeni Dünya Düzeni“ ile neyi kastettiklerini, ancak yıllar sonra anlayacaktık: Afganistan ve Irak ile başlayan savaşın tüm Asya ve Afrika’yı kapsayacağını, biz bilemiyorduk. Fakat sabık Yemen devlet başkanı Salihi, Türkiye Başbakanı R. T. Erdoğan ve İtalya’nın meşhur başbakanı Berlusconi, BOP eş başkanları olarak projenin haritasından haberdardılar. Belki; ateşin bir gün kendilerini yakmayacağını veya BOP’un direkt olarak AB ile savaşa girmeyeceğini bilemeyebilirlerdi… Fakat asla; ne BOP’u, ne 11 Eylül ihtilalcilerini ve ne de Tel Aviv Hazar koridorlarını inkar edecek halleri yoktur.

 AHİR ZAMANININ  KUVVETLERİ   KARŞI KARŞIYA…

Bediüzzaman’ın Kur’an’dan derlediği Risale-i Nur’un adesesinden tarihe bakanlar, AB´nin Mesih (a.s.)´ın misyonunu icra edecek bir proje olduğunu görmüşlerdir. Bir barış ve medeniyet projesi olan Avrupa Birliği ile çatışmaya girmiş Varşova Paktı gibi, BOP’un da birer Deccaliyet Projesi olduğunu mantıken kabullenmek zorundayız.

Müslümanların asla deccaliyete yardımcı olmayacağını iddia etmek mümkün mü?  O zaman Efendimiz (s.a.v)´in ümmetini sabahlı akşamlı Deccal ve Süfyan’ın şerlerinden korunmaya çağrısını nereye koyacağız. Demek ki, nefis ve şeytan’ın yardımıyla, birçok kişi mümin de olsa aldanarak deccalın taraflarına düşeceklermiş.

Selef-i salihinin ilk deccal kabul ettikleri Cengiz ve Hülagu fitnelerine Maveraünnehir ve Ön Asya İslam medeniyetlerinin tahribine yol açan buradaki Müslümanların ihaneti olduğu gibi, günümüz deccaliyetine Arap İslam Medeniyetinin kadim yurtları olan Kuzey Afrika´yı, Suriye, Irak ve Yemen´i BOP´çuların yerle bir ettirmesinde de, bu coğrafyadaki Siyasal İslam’ın rölü inkar edilemez.  Bu hususta elimizde yeterli belge ve bilgi olduğu halde, bazı Müslüman kardeşlerimizi üzmemek için detaya girmiyoruz.

NEOCONLAR, TÜRKİYE’Yİ AB’YE KARŞI KOÇ BAŞI KULLANIYORLAR…

Zamanlara ve coğrafyalara yayılmış bu global projelere, Havuz medyasıyla Deccaliyet medyasının bize verdikleri gözlüklerle bakarsanız, hipnoz olup olduğunuz yere çakılır  kalırsınız. Ekranları, sosyal medyayı veya internet sayfalarındaki iğfalleri bir tarafa bırakarak, labirentlerin üzerine çıkalım… Peygamberimizin taraf ve tasvirlerine göre bu zamanda çarpışan iki büyük taraf var: Mesih ve Deccal… Deccal, bazı Müslümanların cehalet, ahmaklık, dünya malı sevgisi, şöhret, hırs, garaz ve intikam gibi menfi duygularından faydalanmış, onları kendi kumandasında Mesih’e karşı saldırıya geçiriyor, bazı coğrafyalarda… Aklın, izanın, ahlakın, basiretin, fazilet ve insaniyetin susturulduğu şu tarafgirlik savaşında; AB’yi kötüleyen, tarihi bağlarını koparmak isteyen, oradaki 30 milyon Müslümanın hayatlarını ve haklarını çiğneyen Türkiye Siyasal İslam’ının; orta ve alt tabakaları bu hadisenin farkına varamayabilirler. Fakat;  menfaatin, iktidar hırsının, milli iradeye hesap verme korkusunun ve nahak edindikleri servetleri terk etme kaygısının sağır ve kör ettiği yönetim tabakası, olup bitenin farkındadır.

Evvelâ Taliban ve ihvan ile işe başladılar, neoconlar. Sonra Selefîleri devreye soktular. Gel gör ki, Türkiye Siyasal İslam’ı, maalesef 2001’den bu yana daima anahtar rolü oynadı, neoconların zaferlerinde. Burada Kemalistlerin oynadığı esas rol, elbette her şeyin önünde geliyor.

Deccaliyetin mahiyeti tahriptir. Kutsallara hücum eder. Tarihe düşmandır. Geleneği bozarak hürmeti kırar. Bi´da yolunu kullanarak; insanlığın tüm maddî ve manevî orijinalini ve fıtratını bozma peşinde koşar… Bu dehşetli global tahripkâr cereyana karşı, günümüzde Avrupa Birliği’nden başka mücadele edebilecek maddî bir yapı olmadığına göre… AKP’nin şu referandum tiyatrosundaki şaklabanlığının, şu koca projede ne renkleri görünür, ne de buradaki figüranların siluetleri seçilebilinir. Bu küçücük ve basit sokak tartışmalarına takılıp kalanlara, dehşetli büyük manzarayı gösterebilmek fevkalade zorlaştı. Rabbimiz vatanımızı, milletimizi ve İslamiyet’imizi bu dehşetli şerirlerin kötü niyetlerinden muhafaza eylesin… Amin

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*