Neşet usta da gitti…

Geçtiğimiz hafta rahatsızlanarak hastahaneye kaldırılan Türk halk müziğinin, sembol olmuş sanatçılarından Neşet Ertaş’ın öldüğü haberi geldi. Hastahaneye kaldırıldıktan sonra, sağlık haberleriyle alâkalı iyi olduğundan bahsedildi. Fakat bize garip gelen, bir paylaşım sitesindeki kendi açıklamasındaki ifadeler oldu. Diyordu ki “ ”Merhaba sevenlerim, duydum ki yine öldü haberlerim çıkmış. Daha önce de bu tür asılsız haberler çıkmıştı, bu haberler beni çok üzmektedir. Benim ile ilgili sağlıklı haberleri buradan alabilirsiniz. Sevenlerim merak etmeyin iyiyim. Sevgiyle kalın.” O zaman biraz garip geldi bize bu açıklama. Yani bu insan ölmeyecek mi, elbette ölecekti ve nihayet çok geçmeden de öldü. “asılsız haber” asıllı haber oldu.

Tabii Neşet Ertaş’ın en büyük hususiyeti, bu milletin belli başlı iki müziğinden biri olan Türk halk müziğinin emektarı olmasaydı. Birçok besteleri bulunan Ertaş, Cumhuriyetin banileri tarafından yok edilmeye çalışılan bizim müziğimizi bayraklaştıranlardan biri olmuştu. Yani şu anda birçok gencimiz, çoluğumuz- çocuğumuz maalesef, arkadaş v.s çevresine de kapılarak; ne sesi, ne sözü, ne de şekli bizden olmayan bir sürü pespayeliği ve rezaleti “müzik” diye dinlerken, hiç değilse “ehven-i şer” kabilinden yine de bizim müziğimizi dinlese gençlerimiz daha iyi olur. İşte bu açıdan bakıldığında Neşet Ertaş, milletin kendi müziğine hizmet eden biri olarak yerini almıştır.

Bizim gençlik yıllarımızda piyasaya çıkan, o zaman meşhur olan plâk piyasasında da tutulan sanatçı, daha sonraları uzun bir müddet Almanya’ya gitmiş. Kimi küsüp gittiğini, kimi de tedavi için gittiğini söylediler. On sene kadar önce Türkiye’ye geri döndü ve kendisine Süleyman Demirel’in Cumhurbaşkanı olduğu zaman “devlet sanatçılığı” unvanı verildi. Fakat o bunu kabul etmedi ve kendi ifadesiyle de bunu şöyle açıkladı.”  O dönem Süleyman Demirel cumhurbaşkanıydı. Devlet sanatçılığı bana teklif edildi. Ben, ‘hepimiz bu devletin sanatçısıyız, ayrıca bir devlet sanatçısı sıfatı bana ayrımcılık geliyor’ diyerek teklifi kabul etmedim. Ben halkın sanatçısı olarak kalırsam benim için en büyük mutluluk bu. Şimdiye kadar devletten bir kuruş almadım, bir tek TBMM tarafından üstün hizmet ödülünü kabul ettim. Onu da bu kültüre hizmet eden ecdatlarımız adına aldım.” demiştir.

Ne yapalım artık, her fani gibi o da öldü bu dünyadan gitti. Şan, şöhretin pek fayda etmediği bir yere gitti. Artık ameli nasılsa öyle muamele göreceği bir yere…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*