Nice bayramlara

Köln bayramlarını tasvir etmek o kadar zor ki… Gök mavisi ile zümrüdî yeşilin karşılıklı raksını nasıl tasvir edeceksiniz ki… Buna Ren’in iki rengin birleşmesinden ortaya çıkan üçüncü rengini de kattığınızda; bu muhteşem manzara karşısında renkleri iyi bilen, fırça maharetine sahip ve tuvali fevkalâde kullanan ressamlar da acze düşerler.

Şehrin merkezinde göklere ser çeken kestane, ıhlamur, selvi ve çınarlar arasında kaybolmuş evlerin manzarasını da buna katmalısınız. Ve meşhur Mülheim Parkının ormanı andıran ağaçlarının dalları arasında ötüşen kuş yavrularının seslerine, belediye toplantı salonunun önünde koşuşturan Nur ve Said’lerin cıvıl cıvıl cevap verişlerini görmek ve yaşamaktan güzel bir tasvir olamaz.

Köln bayramını Köln’deki gayr-ı müslimler de artık bekler olurlar. Dile kolay… Tam on üç sene… İskandinavya’dan İsviçre’ye, Tuna boylarından ta Pirene eteklerine kadar… Nura gönül vermiş binleri cezb ve celb eden Köln bayramlarına Almanlar o denli alıştılar ki… Bu bayramlara Türkiye Nurcularının Schengen duvarını aşarak katılmaları, bayramı cihanşümûl hale getiriyor. Avrupa’nın farklı dillerini anadil edinmiş yüzlerce çocuğun toplantı salonunda Türkçe ötüşmeleri ve el ele tutuşarak koşuşturmaları sevincin tatlı karelerinden birisini teşkil ediyor. “İslâm geleneğinin” bir çizgide toplandığı genç erkek ve kızların fevkalâde güzel giyim–kuşamlarıyla hizmet için koşuşturmaları, bu bayramın Avrupa Nur gençliğinin kimlik oluşumunda özel bir rol oynadığını ortaya koyuyor. Okuma programlarında kâh Paris’te, kâh Avusturya’da, kâh Zürih’te ve çoğu kez Ahlen ve Bonn’da bir araya gelmiş ve tanışmış çocukların ve gençlerin hasretle kucaklaşmaları müfritane irtibata da vesile olduğunu gösteriyor Köln bayramlarının…

Köln bayramları yeni nesillere yalnızca dinî ve millî kimlikler kazandırmıyor… Söz konusu kimliklerimizin insanî kimlikler olduğunu ve evrensel değerleri ihtiva ettiğini bayrama katılmış Alman, İtalya, Polonya ve Rus asıllı Müslümanlar da itiraf ve ispat ediyorlar. Bir tarafı Türk, diğer tarafları Alman olan ailelerden doğan çocukların kimlik olarak “Türk” diye ortaya çıkmaları hakikatini bilmeyenler garipseyebilirler… Zira Avrupa’da “Türk” demek İslâm demektir. Eski Avrupalılarda “Türkleşmek” tabirinin çokça kullanılması da bu realiteyi bize gösteriyor. Köln bayramlarını yalnızca “vuslat” bayramları olarak değerlendirmemek gerekiyor. Risale-i Nur’un şehbal açtığı, İslâmî san’at ve bilhassa musıkînin dalgalandığı; Anadolu, Balkan ve Şam’ın temiz ve helâl mutfaklarıyla konuştuğu, Müslüman kadının zarafet, nezafet ve letafetinin el maharetleriyle tatlıya, tuzluya, kumaşa, ipeğe ve dantele aksettiği bayramlar olarak da Köln bayramları Avrupa’da önde koşuyor.

Gurbet bayramları büyükbabayı, anneanne veya babaanneyi görmüş olabilirler. Köln bayramlarının mümeyyiz farkı ise büyük dede, büyük nine ile yumurcak torunları bir araya toplamasıydı. Bazı büyük dedelerin koltuklarına torunları girmiş olsalar ve bazılarını tekerlekli sandalyelere bindirmiş olsalar da, birinci neslin dört elle sıkı sıkıya bayramlarına tutunduklarını görmek, gençlerde heyecan ve yaşlılarda azim ve sebata vesile oluyordu bu bayramda…

Kur’ân’ın ve Resulullah’ın (a.s.m.) zamanımızdaki tercümanı Bediüzzaman’a duyulan minnet ve sevgiyi müşahhas olarak görmek isteyenler, Köln bayramlarını canlı veya digital izlemelidirler. Bazen sekiz, bazen on saat boyunca muhabbetin kesintisiz dalgalandığı Ren kıyılarındaki Köln bayramlarına katılmayanlar çok da üzülmesinler. Zira Avrupa Nur Cemaati diğer birçok faaliyeti hava zerrelerine yüklediği gibi bu bayramın programını da yüklemiş. Merak edenler “VIDEO.saidnursi.de” sayfasından izleyebilirler… Fotoğraf karelerini ise “FOTO.saidnursi.de” sayfasında görebilirler.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*