Nicolas Sarkozy: Ya Sev, Ya Terket…

Hayır, hayır yanlış okumadınız. İstanbul sokaklarını süsleyen pankartlardaki slogana benziyorsa da, bunun sahibi şu anda Paris´te yaşıyor. Evet bildiniz: Bay Sarkozy… Hem de Fransa´yı idare eden hükümetin iktidar partisinin başı olarak yaşıyor. Sarkozy´nin incileri sayılmayacak derecede çokmuş.

Meselâ, Afrikalıların kendilerini idare edemediklerinden, Fransa´nın tekrar Afrika´nın başına geçmesini istiyormuş. Afrika´dan gelen serseriler – Sarkozy´e ait bir ibare – Fransa´ya ayak uyduramadıkları an derhal gemilerle siyah kıtaya iade edilmelilermiş!… İnsanlar önce laik olduklarından, dinî semboller, yalnızca kamusal alanın dışında takılabilirlermiş. Avrupa Birliği küçülmeliymiş. Fransa, Irak savaşında Amerika´nın yanında yeralmadığından tarihî bir yanılgıya düşmüş müş. V.s. v.s.

Bu incileri okurken bizimkileri hatırladım. Fransız milliyetçisi olmakla Türk milliyetçisi olmak arasındaki farkları düşündüm. Sonuçta aynı dili konuşuyorlar. Belki de kan olarak milliyetçiliğini yaptıkları milletlere ait değiller… Birisi hristiyanlığı, diğeri İslamiyeti arka plana itiyor. Size de çok garib gelmiyor mu?

Şu bizim Erdoğan Teziç var ya. YÖK başkanı… Özel alan – Kamusal alan lafını sakın hoca Sarkozy´e ders vermiş olmasın. Hem hoca, hem de Sarkozy´den yaşlı olduğuna göre… Birlikte çalıştıklarından kimsenin şüphesi olamaz. Dinlere ve Allah inancına karşı oldukları da belli olan bu zevatın köklerini de araştırmak lâzım. Bakarsınız akraba çıkarlar. Teziç Hoca icraatlarına Fransa´yı örnek verirken, demekki bir bildiği varmış. Diğer Avrupa ülkeleri Teziç´i veya O´nun bağlı bulunduğu fikir kulübünü hiç ilgilendirmediği gibi, Sarkozy´i de başta Almanya olmak üzere; italya, Avusturya ve Rusya gibi ülkeler hiç ilgilendirmiyormuş. Hatta Fransa – Almanya ittifağını bozmaya yardımcı olduğundan, bazen Merkel´e de minnettarmış.

E ne diyelim. Dünya küçük bir köye dönüşüyor, diyenler haklı çıktı galiba… Bu köyün eli sopalı, üstün ırk meraklısı, entel geçinen ve sermayesiyle başkalarının sırtından yaşamaya çalışmış olanlara, köydeki haklarımızı anlatmak bize düşüyor. Ağalık, derebeylik, faşistlik ve diktatörlük dönemlerinin tarihe karıştıklarını lisan-ı münasiple izah da bize düşüyor. Korkak, pısırık, menfaatperest, cimri ve takiyyeci fıtratların rağmına da olsa, biz demokratlar demokratlığımızın gereğini yapacağız. Sevgilerin test edilemeyeceğini münasip dille anlatacağız. Ekmeğini yediği, suyunu içtiği ve havasını soluduğu vatana kimsenin düşman olmayacağını izah edeceğiz. Bu vatanın da; ırkçı, Jakoben ve milliyetçi geçinenlerin tekelinde olmadığını isbat edeceğiz.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*