Nihayet, parmak boyasız bir seçim…

Image
Bir hafta yazı yazmasak, dostlarımız, kardeşlerimiz hemen “Ne oldu, niye yazmıyorsun?” diye sorguya tabî tutuyorlar bizi. Gerçekten de, neredeyse üç haftaya yakın bir müddettir yazılarımızın çıkmadığını müşahede ettik. Aslında işlerimiz vs’nin yoğunluğundan dolayı bazen yazamadığımız oluyor. Ama genellikle de, yazılar normal seyrini takip ederken, takla ata ata gazetemize doğru giderken, bazen de tepetaklak oluyor!

 

Neyse, bu arada bir seçimi daha atlattık şükür. Ortalığın toz-duman olduğu ve aslında maneviyat erlerinin çok da hoşuna gitmeyen hallerin de tezâhür ettiği bir seçimi daha atlatmanın akabinde, aslî vazifemizin icabı olarak “Sakın, sakın, dünya cereyanları, hususan siyaset cereyanları ve bilhassa harice bakan cereyanlar sizi tefrikaya atmasın” emri gereğince iftiraklara düşmeden, hizmetlerimize hep beraber devam etmeliyiz. Milyonlarca insanın iman hakikatlerine muhtaç olduğu dünyamızda, onlara bu hakikatleri ulaştırmamız lâzım. Yoksa yarın kıyamette, çeşitli şekillerde münâsebet halinde bulunduğumuz arkadaşlarımız, dostlarımız, akrabalarımız, komşularımız “Yâ Rabbi! Bu senin kulun böyle yüksek bir hakikati bilirken bana bahsetmedi, ondan dâvâcıyım.” derse ne yaparız?
Bu girizgâhtan sonra, esas olan başlıktaki mevzuya gelelim. Kırk seneye yakındır seçimlerde oy kullanan biri olarak, neler gördük neler geçirdik, onları bihakkın yazmaya kalksak, her halde bir kitap hacminde olur yazacaklarımız. Bu arada bir çok kimsenin de hakkıyla bilmediği bazı şeyler var. Biz onları da yaşayarak gelen canlı şahidlerden olduğumuzdan, bunları da anlatalım sizlere:
Tek parti devrinde millete kan kusturan CHP’den, millet DP iktidarlarıyla kurtulunca, Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin önemli ve tarihî bir tesbiti olmuştu. Demişti ki: “Bu asil Türk Milleti, ihtiyarıyla (kendi tercihiyle, isteğiyle) katiyen o partiyi [Halk Partisi’ni] iktidara getirmeyecek…” Gerçekten de, o günden sonra bu parti, tek başına hiçbir zaman iktidara gelmemiştir, gelememiştir. Özellikle de, 1960 hain ihtilâlinden sonra oy oranları da % 30’un altına düşerek… Yılların genel başkanı İnönü’yü devirdikten sonra, girdiği ilk seçim olan 1973 seçiminde Ecevit’in genel başkanlığındaki CHP’nin oyları, birden % 33’e çıkmıştır. Bizzat bizlerin de müşahede ettiği ve çok kimsenin de dikkatinden kaçmayan hileli bir seçim olmuştu o seçim. Yani CHP’nin o zamanki oy oranının yüksekliği helâl oylarla değil, Türk siyâset tarihine ”mükerrer oy” diye giren yeni bir tabirle, solcu-komünist militanların birden fazla kullandıkları oylar sayesinde olmuştur. O yıllar memleketimizin en karışık olduğu yıllardı. Bu “mükerrer oylar” bir çok kimsenin zihnini kurcalıyordu. Daha buna çare düşünülememişken, bu arada 1977 seçimleri de yaklaşıyordu. İşte bizim bizzat içinde olarak yaşadığımız mühim hadise de buydu.
77 seçimleri öncesi, memlekette iyice kan gövdeyi götürüyordu. Komünist kuvvetlerin Halk Parti’si altında memlekete hükmetmesi tehlikesi vardı. Millet korkusundan bir şeye karışamıyordu. Bu âfete karşı duran yegâne kuvvet de, Nur Talebeleriydi. Canını dişine takmış, Halk Partisi’nin tek başına iktidara gelmemesi için uğraşıyordu. O esnada sandık seçmen listelerinin yenilenmesi gündemdeydi. Ankara’nın bir mahallesi, o zamanlar Maocu tabir edilen aşırı komünistlerin hakimiyetindeydi. Duyduğumuza göre devlet, buraya sayım memuru bulamıyordu. Can emniyetinin olmadığından dolayı kimse buna yanaşmıyordu. Bize bunun haberi gelince, bir davâ arkadaşımla beraber Altındağ İlçe Seçim Kurulu Başkanlığı’na gittik, biz bu işi yapmak istiyorduk. Hâkimin karşısına bu maksatla geldiğimizi söyleyince, bizi iyice bir süzdükten sonra, “Evlâdım, bu işin tehlikesini biliyor musunuz? O mahalleler risklidir, herkes kaçınıyor, siz niye bu işi yapmak istiyorsunuz?” deyince, “Hâkim bey; vatan için, millet için yapmak istiyoruz” dedik. 24-25 yaşlarındaki gençlerin bu cesareti, onun da takdirine sebep olmuştu. Tekrar tehlikeden falan bahsedip, bizi vazgeçirmeye çalıştıysa da, biz azmimizi elden bırakmadık, bu işin “vatana, millete bir hizmet olduğu” düşüncesiyle ve riskini, tehlikesini göze alarak kabul ettik.
Gerçekten de gideceğimiz yer, Ankara’nın gecekondu mahallelerinden ve herkesin geçemediği “Yenidoğan, Çinçin” gibi mahalleleriydi. Biz, ev ev dolaşarak sandık seçmen listelerini yenileme işlemini yapacaktık. Yapacağımız iş anlatıldı. 1973 seçiminden önceki listeler verildi ve eve gittik. Akşam evde listeleri inceleyince, adeta küçük dilimizi yutar hale gelmiştik. 300-400 kişinin kaydedildiği bir defterdi bu. Ama, incelemeye başladığımızda, daha ilk sayfada isim ve soyadı aynı olan bir kişinin ismi vardı, başka bir isim yoktu. Yanılmıyorsam 20 kadar isim “Ali Aslan” adlı bir şahsa aitti. “Acaba, isimleri benzer olabilir mi?” diye iyice incelediğimizde, doğum yeri, tarihi, ana-baba adı aynıydı. Şaşırmıştık. Sayfayı çevirdiğimizde ise, aynı isim devam ediyordu ve otuz civarında bir isim vardı. Daha sonraki sayfaları da incelediğimizde, en az on olmak üzere, başka şahısların da aynı şekilde mükerrer olarak yazılmış isimleri ile karşılaşmıştık. Hayret etmiştik. Nasıl olur da bu şekilde yazılabilirdi? Halbuki her sayfada bir-iki defa yazılsa bu kadar dikkati çekmezdi, ama bu şekilde nasıl yazılmış, 73 seçimlerinde bu şekilde nasıl 30 civarında oy kullanmıştı bir kişi, anlayamamıştık.
Ertesi gün sayım için o mahalleye gittik. Çoğunluğu Alevî (burada hakikî dindar Alevîleri tenzih ederiz, ama bunlar maalesef dinden uzak kimselerdi) olan mahallede, bıyıkları acaib (!) Maocular peşimize düştü, bizi psikolojik baskı altına almaya çalıştı, ama Allah’a şükür biz korkmuyorduk ve korkmadan işimizi bitirmiştik. Tabiî arkadaşımla daha sonra bir araya gelince anladık ki, onun listesi de aynıydı. Biz tabiî, listedeki o isimleri tek kişiye düşürmüştük, ama bizim gibi kaç kişi böyle yapabilmişti ki? İşte nasıl olduğunu bir türlü anlayamadığımız bu tarz ile CHP o seçimde % 41 civarında oy alarak, tehlikeli sınıra kadar dayanmıştı ve yine ayak oyunlarıyla iktidara gelerek memleketin, milletin anasını ağlatmıştı!
Bu gerçeği iyice bilmeyen sağ cenah veya sol cenahın bir kısmı, o iki seçimde de, CHP’nin kendi gücüyle, o oy oranlarına ulaştığını zannediyorlardı, ama değildi. Bunu tekraren söylüyoruz ki, CHP’nin asıl oyları % 30’ların hep altındadır. İşte, daha sonraki seçimlerde o mükerrer oyların önüne geçmek için kesin çözüm olarak düşünülen parmak boyama işi tatbikata konulmuştu. Ve o zamandan beri de, millete sıkıntı da verse, kullanıla gelmişti. Nihayet, aradan geçen zaman ve teknolojinin ilerlemesiyle bu seçimde parmaklar boyanmaktan kurtulmuştu. İşte bundan dolayı bu “mükerrer oy”ların önüne geçebilmek için ihdas edilen parmak boyama işi aklımıza gelince, tarihî bir hadisenin yaşayan şahidi olarak bunları yazalım istedik…
Image

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*