Nikolay Nikolayeviç (1856-1929)

Birinci Dünya Savaşı sırasında Rus ordularına başkumandanlık yapmış olan asker ve generaldir. Muhtelif görevlerde bulunduktan sonra 1914 yılında Rus orduları başkumandanlığına getirilmiştir. Savaş boyunca bazı cephelerde başarılı olurken, bazı bölgelerde de Rusların yenilmesine mani olamamıştır. Ordunun savaş yorgunu olduğu ve Bolşevik ihtilalinin öncesine rastlayan karışık bir dönemde başkomutanlık yapmıştır. Savaşın sonlarına doğru başkomutanlıktan alınarak Kafkas cephesine gönderilmiştir. Esir kampını teftişi sırasında, ayağa kalkmadığı için Bediüzzaman’ı idam cezasıyla yargılanmak üzere mahkemeye veren Rus komutandır.

 

Nikolay, 1856 yılında Petersburg’ta doğdu. Rus imparatoru I. Nikolay’ın torunudur. Saraya mensubiyetinin etkisiyle çok önemli görevlere getirildi. 1895 yılında atandığı süvari kuvvetleri genel müfettişliğini on yıl sürdürdü. 1905 yılında Çar’ın yaveri oldu. Bununla birlikte milli savunma konseyinin de başına getirildi ve bu iki görevi birlikte sürdürdü. 1908 yılına kadar bu görevleri devam ettirdi.

Nikolay, I. Dünya Savaşı’nın başladığı 1914 yılında Rus orduları başkumandanlığına atandı. Muhtelif cephelerde savaşan Rus ordularını yönetti. Rus tarihinin önemli dönüm noktalarından biri olan bu tarihlerde, bir taraftan muhtelif cephelerde savaş devam ederken, diğer taraftan da Bolşevik ihtilali uygun zeminini bulup, savaş yıllarında sahneye kondu.

Rus orduları, Fransa ile daha evvelden yapılan bir anlaşma ve taahhüt gereği, seferberliğin tamamlanmasını beklemeden taarruza geçti. Doğu Prusya üzerinden saldırıya geçen Ruslar önemli bir direnişle karşılaştı ve iki taraftan da ağır zayiatlar meydana geldi. İki ordusu yenilen Ruslar, Galiçya’da Alman-Avusturya ordularıyla savaşa tutuştular. Burada 150 kilometrekarelik geniş bir alanda taarruza geçtiler. Zor duruma düşen Avusturya’nın yardımına Almanlar yetişti. Öte yandan Alman ve Avusturya ile birlikte savaşan Osmanlı devleti de Galiçya’ya 33.000 kişilik bir kuvvet sevk etti. İttifak Devletleri Rus saldırılarını püskürttükten sonra karşı saldırıya geçip Ruslara ağır kayıplar verdirdiyseler de tamamen onları yok edemediler. Nikolay, çok büyük kayıplar pahasına da olsa Alman-Avusturya ilerlemesini durdurmayı başardı. Böylece, Rusların karşı karşıya kaldığı büyük bir tehlikenin önüne geçmiş oldu. Ancak, bu son başarısı başkomutanlıktan alınmasına engel olmadı. Görevinden alınarak, Kafkas cephesine gönderildi.

Nikolay’ın komutanlığını yaptığı Rus ordularının savaştığı önemli cephelerden bir tanesi de Kafkas cephesidir. Osmanlı Devleti ile savaşılan bu cephede bir çok beldenin Rus ve Ermeni işgaline uğramasına sebep oldu. Rusların, Osmanlı topraklarında ilerlemesini ve Doğu Anadolu’nun işgal edilmesini arzulayan Ermeniler, birçok girişimde bulundular. Ermeniler, Rus Çarı II. Aleksandır’a hitaben hazırladıkları bildirilerini, Tiflis’te bulunan genel komutan Nikolay’a sundular. Çarın kendileri için beslediği sevgi duygularını bildiklerini ve milli durumlarının düzeltilmesi için din ve kan kardeşleri olan Rusların desteğini beklediklerini belirttiler.

Nikolay’a yazdığı mektubunda, Ermenilerle ilgili uyarılarda bulunan Rus Dışişleri Bakanı Sazanov, Ermenilere bağımsızlık verilmesinin çözüm olmayacağı uyarısında bulundu. 27 Haziran 1916 tarihli yazısında bakan, Ermenilerin Erzurum’a yerleşme haklarının olmadığını, Ermenilerin hiçbir zaman bulundukları bölgelerde çoğunluğu teşkil etmediğini belirterek, istekleri konusunda dikkatli davranmasını Nikolay’dan istedi. Doğu Anadolu’da bağımsızlık isteyen Ermenilerin bu isteklerinin kabul edilmesi halinde, çoğunluğun, azınlığın idaresi altına gireceğini belirtti.

Diğer taraftan, Osmanlı-Alman planına göre, Kafkasya üzerinden Ruslara büyük bir darbe vurulacak ve Orta Asya’daki Türklerin ayaklanması sağlanacaktı. Bu amaçla Enver Paşa komutasındaki Osmanlı ordusu Aralık 1914’te taarruza geçti. Ancak; yüksek dağlar, soğuk, yolsuzluk, açlık ve salgın hastalık sebebiyle çok ağır kayıplar verildi. 1916 yılı Nisan’ında saldırıya geçen Ruslar, Ermenilerin de desteğiyle Erzurum ve Trabzon’u işgal ettiler. Türk ordusunun karşı taarruzu ise bir netice veremedi. Erzincan ve Muş illeri de işgale uğradı.

Birinci Dünya Savaşı sırasında, Rus-Ermeni kuvvetlerine karşı talebeleriyle birlikte meydana getirdikleri milis birliğini oluşturan Bediüzzaman, Pasinler, Van-Gevaş, İsparit ve Bitlis civarlarında savaştı. 1914 yılından itibaren başlayan mücadele, talebelerinin büyük bir bölümünün şehit düşmesi ve kendisinin de Şubat 1916 tarihinde yaralı olarak Rusların eline esir düşmesine kadar devam etti.

Bediüzzaman, Kostroma (Kosturma)’daki esir kampına götürüldü. Bediüzzaman ile Nikolay bu kampta karşılaştı. Biri savaş esiri, diğeri ise Rus ordularını idare eden kumandandı. Nikolay, esir kampını ziyareti sırasında herkesin ayağa kalkmasına karşılık Bediüzzaman’ın kalkmadığını gördü. Görmemiş olduğunu düşünerek bir daha önünden geçti. Yine ayağa kalkmadığını görünce tercümanı vasıtasıyla ayağa kalkmama sebebini sordu. Bir ara tanınmamış olabileceğine hükmetti. Bediüzzaman’ın kendisini tanıdığını ve Rus kumandanı Nikolay Nikolayeviç olduğunu bildiği halde kalkmadığını öğrenince sinirlendi.

Nikolay, yapılan davranışın Rus ordusu ve dolayısıyla Çar’ına hakaret olduğunu belirtti. Bediüzzaman ise, hakaret etmediğini, bir Müslüman alimi olduğunu, imanlı bir kimsenin Cenab-ı Hakk’ı tanımayan adamdan üstün olduğunu ve bundan dolayı da ayağa kalkmadığını sözlerine ekledi. Davranışının şahıslarla alakalı değil de dininin izzetinden kaynaklandığını hareket ve davranışıyla gösterdi.

İdam istemiyle Bediüzzaman’ı mahkemeye veren Nikolay, bu yönde mahkemeden karar çıkmasını sağladı. Kararın infaz edilmesinden önce namaz kılmak için izin isteyen Bediüzzaman, dini vazifesini son kez yapmak üzereydi. Durumu başından itibaren yakından takip eden Nikolay, Bediüzzaman’ın bu samimiyeti ve ihlası karşısında geri adım atarak cezanın infazından vazgeçti. Özür dileyip affını rica etti.

Çok zor bir dönemde Rus ordusuna başkumandanlık eden Nikolay, Bolşevik ihtilalinden sonra bir süre Kırım’da kaldı. Daha sonra ülkesinden ayrılarak Fransa’ya gitti (1919). Yaklaşık on yıl Fransa’da yaşadıktan sonra 1929 yılında Antibes’te öldü.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*