Nil tutuşursa…

Zihinlerdeki terminoloji kargaşası Müslümanları yanılttı. Avrupa kafasıyla İslâm coğrafyasına yaklaşmanın ümitsiz ve acı sonuçlarıyla kavruluyoruz.

Bediüzzaman Hazretleri, İstanbul’da Paris, Londra ve Berlin düşünceleriyle 31 Mart hadisesinde harekete geçen Selânikliler Hanedanını o günlerde ikaz ediyor. Avrupa’nın İstanbul ile, İstanbul’un ise taşra Osmanlı coğrafyası ile mukayese edilemeyeceğini ihtilâlcilere ders veriyor. Ve Fransız ihtilâlinin de ölçü ve örnek alınamayacağını söylüyor. Makalelerinde, müdafaalarında ve meydan nutuklarında ihtilâl ile inkılâbın farklarını anlatıyor.
İslâmiyeti, İslâm şeriatını, tevhidi ve İslâm ahlâkının kaynağını bilemeyen ve geleneğinden habersiz Avrupalıların hiçbir derdimize derman olmadığına tarihî yüzlerce örnek var. İran’ı karalamak için Hollywood’ca yazılan, Betty Mahmody’e atfedilen “Kızım Olmadan Asla” romanını okuyanlar, Batının İran’a nereden baktığını gariplikle müşahede eder. Laura Bush ve sonrasındaki “First Lady”lerin Afganistan kadını ve “burka” hakkında düşüncelerini elbette merak ediyoruz. O illetli ve yanlış düşünce ile Amerikan ordusu Bağdat’ı işgal etmişti. Iraklıların kendilerini çiçeklerle karşılayacaklarını sanmışlardı. Sefalet içinde inleyen Kabil ve Bağdat, İslâmiyetten habersiz sakin Batı düşüncesinin buradaki iflâsını haykırmıyor mu?

Troçkicilerin masonlarla ortak projesiydi Arap Baharı… Wikileaks belgelerine bir de bu adeseden bakmakta yarar var. Che Guevara’nın izindeki prof.’ların hazırladığı ihtilâl el kitaplarını dijital medya üzerinden Arap gençlerine ulaştıran binlerce elektronikçi ajan ile Avrupa’dan Libya’ya, Mısır’a, Şam’a ve Aden’e sokulan Avrupalı aktivisti de atlasımızın belli köşelerine yerleştirdikten sonra, anlıyoruz ki, “bahar” yalanlarına sarılmış ihtilâllerle karşı karşıyayız. Elbette Avrupalı Troçkicilerin tahrik ettiği “Tahrir”de hararet inmeyecek, kargaşa ve kaos dinmeyecek ve Mısır tarihiyle, evlâdıyla ve değerleriyle tutuşmaya devam edecektir.

MISIR YANIYOR…

Bu yangınların bilinçlice çıkarıldığına inanmıyorsanız, Bağdat ve Basra’ya bakınız. Ülkeye hakim olmuş klâsik düşmanlar, mevcut imkânlardan istifade için tahribe yönelmişler. Irak’ı, Libya’yı ve bugünlerde Mısır’ı seyrederken, yangınların coğrafyaya hariçten sokulmuş Troçkicilerce çıkarıldığını daha net anlıyoruz. Troçkiciler veya modern komünizm, semavî dinlere, ahlâk ve geleneğe düşman oldukları kadar, tarihe de düşmandırlar. Ayaktaki eserlerin veya belgelerin kendilerini hep tekzib ettiklerini düşünürler. 11 Eylül’de  Pentagon’a düşen füze veya başka bir cisim, Avrupa’nın Amerika’daki II. Dünya Savaşının en mahrem belgelerinin bulunduğu kısma düşmüş ve o tarihi kendilerince yok etmişlerdi. Aynı şekilde Almanya’nın Köln şehrindeki bir binada muhafaza edilen belgeler, bina suyun içine çökertilerek imha edilmişti. En az dört bin senelik tarihe sahip Mısır’da çıkartılan yangınlar sizi de tedirgin etmeli.

İSLÂM DEMOKRASİLERİ UZUN BARIŞ SÜREÇLERİNE MUHTAÇTIR

Batı demokrasisi “deneme-yanılma” temellerine oturur. Bizde ise, vahyin sağlam esasları demokrasilerimizi besler. Bediüzzaman’ın kitap, sünnet ve dört mezhebe göre ele aldığı “İslâm demokrasisi”nin Peygamberimiz ve beş halife ile devam ettiğini okumamış olanlar, Arap dünyasındaki demokrasinin nasıl olacağını tahayyül bile edemezler. Arapların ihtilâlcilere “inkılâpçı” diyerek kapıyı açmalarındaki hata, onların İslâm demokrasisini bilememeleriydi.

Avrupa demokrasileri, önlerinde bir örnek ve ellerinde ölçü olmadığından, ihtilâllere bir çözüm olarak bakabilirler. Liberalleri Fransız ihtilâlini, solcuları Bolşevik ihtilâllerini kutsayabilirler. İslâm şeriatının tesirini az-çok hayatlarının her karesinde hisseden Arapların böyle vahşi bir metoda yönelmeleri mümkün değildir. İki asra yakındır Avrupalıların dinsiz ve zalim kısmının tasallutuna uğramış Arapların sekinet ve sükûnet içinde kendi değerleriyle Batının doğru değerleri arasında köprüler kurmaları için barış sürecine şiddetle ihtiyaç olduğu ortadadır.

İSLÂM KONFERANSI ACİLEN TOPLANMALI

İslâm demokrasisini bilemeyenlerin Kahire’deki “laiklik beyanatı” Arapları hem düşündürdü ve hem de Kemalizmden dolayı bize olan soğukluklarını arttırdı. Elbette ki AKP’nin Atatürkçülüğü 12 Eylül üslûbuyla kutsamaya devam eden idaresi örnek olamazdı. Beşşar’ın ifadesiyle “kırk senedir yapamadıkları anayasayı, Araplardan kırk günde” istemeye kalkışan şaşkınların yürüyüşü ölçü alınamazdı. Buna rağmen Araplar, İslâm demokrasisi ile ilgili reçetenin Türklerin elinde bulunduğuna inanıyorlar. İslâm Konferansı, Bediüzzaman’ın 1908-1909’larda Osmanlı demokrasisini tartıştığı ve tarif ettiği beyanatları istikametinde toplanırsa, hem Arapların şaşkınlıklarını ve hem de Avrupalıların korku ve tedirginliklerini giderecek çerçeveyi ortaya koyabilir. Avrupa’ya on asır önce demokrasiyi öğretmiş olan İslâmiyet, Arapların kafasındaki bütün soruları cevaplandıracağı gibi, Araplar için ciddî ciddî demokrasi isteyen Avrupalı dostlarımızın elini de kuvvetlendirir. Böyle bir konferansa Diyanet’imizin de katkıda bulunabileceğine inanıyoruz.

Türkiye, maalesef inisiyatifini harice kaptırmış hükümetler yüzünden Arap dünyasındaki şu son ihtilâllerle fevkalâde menfi bir performans sergiledi. Mısır’ın Bağdat gibi tutuşmasının bir sebebi de vazifemizi doğruca yapmayışımız olmalı. Gördüğünüz gibi Nil’in de tutuşma ihtimali var. Eğer Nil tutuşursa, bu kızıl alevlerin bütün kıt’ayı yakacağını hepimiz biliyoruz. Tahrir’in hararetini hürriyeti bahane ile tahrik eden Troçkici Avrupalıların dünyasında demokrasiye diye birşey yok. Yalnızca ihtilâl var…

Benzer konuda makaleler:

3 Yorum

  1. BOP’un bir ayağı da kurulu düzenleri yıkmaktır.
    Avrupa Kafir Zalimleri kendilerinde ırkçılığı öne çıkarmadıkları, ortadan kaldırmaya çalıştıkları halde, İslam Dünyasında ırkçılığı teşvik etmekte ve mevcut yapıyı hercümerc etmeye, altüst etmeye çalışıyorlar. Irak, Libya, Mısır, Suriye bölünmeye çalışılmaktadır.
    İslam Dünyasında dış politikanın esasları olarak; müsbet hareket, iç işlerine karışmama, ittifakı teşvik ve sağlama, kafir veya münafıkların müdahelesine karşı çıkma, zemin hazırlamama ilkeleri uygulanmalıdır.

  2. Bende tam tersi bir tezi savunuyorum… Müslüman kafasıyla avrupa coğrafyasına yaklaşıyoruz…

  3. Valla helal olsun kardeşim. Bir yıl önce 10.07.2013 tarihinde olacakları nasılda izah etmişsin. İşte risaleyi nurları doğru yorumlamanın isabetli sonuçları. Allah razı olsun bizlere doğru görüş açıları verdiğiniz için. Ali Kan

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*