Nizasız mübâhese

Image
Atalarımız, “İnsanlar konuşa konuşa, hayvanlar koklaşa koklaşa anlaşır” demişler. Gerçekten de insanlar arasında iletişimi sağlayan en önemli araç, “lisan” dediğimiz dildir. İki insan bir araya geldiğinde, hiç tanışmıyor olsalar bile, konuşma ihtiyacı hissederler. Kalabalık bir ortamda bir çok kişi birden konuştuğundan, uğultu halinde bir ses duyulur.

Herkes düşüncelerini karşısındakine anlatmak, fikirlerini ifade etmek için konuşmak ister. Konuşmak, insanlar için en önemli ihtiyaçlardan birisidir.

İnsanlar bu kadar çok konuştukları halde, çok defa anlaşamazlar. Aralarındaki anlaşmazlıklar ve münakaşalar hiç bitmez. İnsanlar her zaman konuşa konuşa anlaşabilselerdi, dünyada hiçbir savaş yaşanmaz, anarşi ve terör ortaya çıkmazdı. Halbuki yeryüzünde savaşlar, kan dökmeler, can almalar hiç eksik olmuyor. Devletler arasındaki anlaşmazlıkları çözmek için devlet adamları bir araya geliyorlar, büyük çaplı konferanslar tertipleniyor, uzun uzun görüşmeler yapılıyor, günlerce konuşuluyor, ama yine de çok defa anlaşmak mümkün olmuyor. Son söz, silâhlara bırakılıyor. Artık sorunlar lisanla değil, kaba kuvvetle ve şiddetle çözülmeye çalışılıyor. Onun için yeryüzünde kavgasız ve kansız bir gün geçmiyor.

Konuşma yeteneğinden mahrum olan hayvanlar da bir arada ve beraber yaşıyorlar, fakat hayvanlar arasında bu şekilde kanlı savaşlar görülmüyor. Denizlerde milyonlarca balık sürü hâlinde dolaşıyor, ormanlarda yine milyonlarca hayvan beraber yaşıyor, fakat insanlar gibi anlaşmazlıklara düşüp savaşlara tutuşmuyorlar. Dağlarda, denizlerde, ormanlarda, hayvanlar arasında anarşi ve terör yaşanmıyor. Her hayvan kendi mekânında, kendisine tahsis edilen rızka rıza gösteriyor, koklaşa koklaşa anlaşarak hayatına devam ediyor. Ama düşünen ve konuşan mahlûklar olan insanlar, bir türlü anlaşamıyorlar. Demek ki insanlar, konuşma nimetinin kıymetini bilmiyorlar. Usûl ve adabına uygun konuşmadıkları için anlaşamıyorlar. Konuşa konuşa anlaşabilmek için evvelâ konuşma âdabını bilmek ve âdabı dairesinde konuşmak gerekir. Herkes hakkını ve haddini bilerek, nezaketle konuşursa, anlaşamayacak konu kalmaz. İnsanlar arasındaki ilişkiler her zaman düzgün olur. Toplumda huzur ve asayiş bozulmaz. Bireyler mutlu, toplumlar huzurlu olur. Konuşma âdabını öğrenmek için önce Mütekellim-i Ezelî olan, Kelâm sıfatının sahibi bulunan Cenâb-ı Hakk’ın kelâmına kulak vermek gerekir: “Kullarıma söyle, sözün en güzelini söylesinler. Sonra şeytan aralarını bozar. Çünkü şeytan, insanın apaçık düşmanıdır.” (İsra-53)

Demek ki, sözün en güzeli ile konuşmaya başlamak gerekiyor. Sözün en güzeli ise, Rabbimizin sözüdür. O halde konuşmalarımıza Allah’ın adı ile başlamak, güzel söz söylemenin olmazsa olmaz şartlarındandır.

Allah Resulü de (asm) bir hadis-i şerifinde şöyle buyuruyor: “Allâh’ı zikretmeksizin çok konuşmayın! Allâh’ın zikri dışında çok söz söylemek kalbi katılaştırır. Katı kalpli olanların ise Allah’tan en uzak kimseler olduğunda şüphe yoktur.” (Tirmizî, Zühd, 62)

Bugün aramızda konuştuklarımıza bir bakalım. Hergün konuştuğumuz binlerce kelimeden kaç tanesinde Allah adını zikrediyoruz? Sohbetlerimizde, şakalarımızda, nüktelerimizde, Allah ve Resûlü’nün (asm) hoşuna giden neler konuşuyoruz? Konuşurken, boş sözlerden ve gıybetten kaçınmaya, dedikodudan uzak durmaya, iyiliği emredip kötülükten sakındırmaya çalışıyor muyuz? Bunları yapmıyorsak, söylediğimiz her söz, ahirette aleyhimize delil olarak kullanılacaktır.

Yine bir atasözümüzde, “Söz var kese savaşı, söz var kestire başı” deniliyor. Bu şekilde, insanlar arası ilişkilerde sözlerin, yani konuşmaların ne kadar önemli olduğu ifade ediliyor. İftira ve yalancı şahitlik, masum bir insanın idamına sebebiyet verebilir. Yine yalan ve yanlış bir söz, iki orduyu savaşa tutuşturabilir. Ama yatıştırıcı bir konuşma, iyiliği emredici bir söz, savaşları sona erdirebilir ve barışa yol açabilir. Zaten bugünkü anlaşmazlıkların, nizaların ve münakaşaların en büyük sebebi, yalan sözler ve kışkırtıcı beyanlar değil midir?

Doğru söz, güzel konuşma ve düzgün ifade, cemiyet hayatında çok önemli olduğu gibi, cemaat hayatında da büyük önem taşımaktadır. Aynı dâvâya hizmet eden, aynı gaye için gayret gösteren insanların birbirlerini anlamada ve kendilerini ifade etmede, güzel konuşmalarının önemli bir yeri vardır.

Herkesin fıtratı, mizacı ve istidadı farklı olduğundan, her söz herkes için aynı mânâyı ifade etmeyebilir. Onun için hizmet dairesinde konuşurken, yanlış anlaşılacak ifadelerden kaçınmak gerekmektedir. Özellikle, iman hizmeti gibi büyük bir dâvânın mensupları, sözlerine ve konuşmalarına çok dikkat etmeleri gerekir. Bediüzzaman Hazretleri bu konuda talebelerini şöyle ikaz ediyor:

“Kardeşlerime tavsiye ediyorum ki, inşikaka ve iftiraka sebebiyet veren münakaşa etmesinler. Yalnız müdavele-i efkâr sûretinde, nizasız mübaheseye alışsınlar.”

Demek ki kardeşler arasında münakaşa etmek, bölünmeye ve parçalanmaya sebebiyet veriyor. Onun için, münakaşa yerine, fikir alış verişi şeklinde, münakaşasız sohbet etmeye alışmak gerekmektedir. Özellikle doğrudan hizmetimizi ilgilendirmeyen, dünyevî ve siyasî konuları konuşmalarımızın konusu yapmak, münakaşalara sebebiyet vereceğinden, bölünme ve parçalanma için bir kapı açmak olacaktır. Halbuki bu zamanda inşikak rüzgârlarının girmemesi için mevcut delikleri tıkamak, en küçük gözenekleri kapatmak gerekmektedir.

Üstâdın “nizasız mübahese” dediği tartışmasız, münakaşasız sohbet, dar çevrede, yani aile içindeki huzur ve mutluluğun tesisi ve devamı için de çok önemlidir. Aile içi tartışmaların ve kavgaların pek çoğu, bu nizasız mübahese usûlünü bilmemekten ve uygulamamaktan meydana gelmektedir. Eşlerin birbirleri ile konuşmaya ve sohbet etmeye ihtiyaçları vardır. Fakat konuşmaların konusu, lüzumsuz ve boş lâflar, dedikodu ve gıybetten ibaret sözler olursa, orada niza eksik olmaz. O zaman konuşmalar sohbet olmaktan çıkar, münakaşaya dönüşür. Halbuki eşler arasında muhabbete vesile olacak o kadar güzel mevzular vardır ki, onlardan bahsettikçe huzur ve mutluluk artar. O hanede saadet ve bereket hiç eksik olmaz.

Özellikle Nur Talebeleri için hizmetlerden bahsetmek, iman hakikatlerini münâzara etmek, bu konuda fikir alış verişinde bulunmak, iki cihan saadetine vesile olacaktır. Nur Talebelerinin ellerinde böyle yüksek ve değerli hakikatler varken, dillerinde lüzumsuz ve zararlı sözlerin dolaşması, elmasları kömür ile değiştirmek kadar ahmakane bir davranış olacaktır.

 

 

 

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*