Nur cemaatlerini “ayrıştırma stratejisi”

Meclis Genel Kurulu gündemindeki “torba yasa”ya sokuşturulan “kamuya mal edilme” maddesi, “bandrol yasağı”yla fiilen Risale-i Nur’un basımının engellenmesinden sonra risaleleri “devlet tekeli”ne alıyor. Ve gösterilen “gerekçeler”in birer bahaneden ibaret olduğu, daha Plân ve Bütçe Komisyonu’ndaki görüşmelerinde ortaya çıkıyor…

Devlet tekelini savunan iktidar mensubu ve yandaşları, her fırsatta “bu eserlerin kamuya ulaştırılması”ndan bahsediyorlar. Oysa, 18 yayınevinin yayınladığı bir eserin zaten kamuya, yani halka ulaşmasında bir sıkıntı yok.

Meclis’te görüştüğümüz AKP’li komisyon üyelerinin, “Onca yayınevi tarafından basılıp yayınlanan Risaleler kenarda köşede kalmış ‘öksüz eserler’ değil ki; devlet yayınlayacaksa ayrıca yayınlasın, ancak tekeline almasının gereği nedir, neden buna ihtiyaç duyuluyor?” sorumuza net bir cevap verememeleri, bu gerçeği bir defa daha teyid etti, ediyor.

Tek gerekçe, “Risalelerin sadeleştirilmesi”ne karşı böyle bir yola başvurdukları.

“Eğer maksat ‘Risalelerin sadeleştirilmesinin engellenmesi’ ise neden ‘eserin aslına sadakati’ şart kılan ve sadeleştirmeden sakındıran, cezâsını arttıran hükümler ve mekanizmalar getirilmeyip, tam tersine yarım asrı aşkındır Risaleleri aslına uygun basıp yayınevleri cezâlandırılıyor? Niçin ‘sadeleştirmeye tedbir” yerine, bu paravanda Risaleler ‘devletleştiriliyor?” sorularının cevapsız kalması, bu gerçeği ele veriyor…

KİTAP BASIMINI TEKELİNE ALAN DEVLET!

Gerçek şu ki, Bakanlar Kurulunun re’sen Risalelerin basım hakkını gasbıyla “tekel oluşturması”, birçok mahzura sebebiyet veriyor. Komisyon üyesi Vahap Seçer’in “Şimdi, ideolojik bir takım taassuplar devreye girmez mi? Yani, iktidarlar Türkiye’de değişebilir, farklı iktidarlar gelebilir. Her iktidar kendine göre, kendi ideolojisine yakın geçmişte eserler bırakmış insanların o eserlerini yayma adına bir takım girişimlerde bulunacaklar ve istismara açık kapılar açacak” endişesine, komisyondaki hükûmet temsilcisi Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslâm’ın “Bu korkulardan artık çıkmamız lazım” ifâdesi, yetersiz kalıyor.

Keza bunun gibi, “madde”ye eklenen “Bakanlar Kurulu kararında belirtilen eserin, topluma ulaşması sağlanacak şekilde yayımlanması zorunludur” cümlesinin de göreceli olduğu, ulaşıp-ulaşmasının tesbitinin de belirsiz olduğu sorusuna da mâkul bir açıklama getirilemiyor.

Yine  “Bakanlar Kurulu yasaklarsa ne olacak?” ya da “eserin uygun süre içerisinde basılamaması durumunda’ ne olacak?” sorularına da başta Bakan olmak üzere komisyonda “madde”yi savunan iktidar milletvekili açıklık getiremiyorlar. “Hukuk mantığı” açısından doğru dürüst izâhı yapılamıyor.

“Risale-i Nur varislerini, mirasçılarını dinlemek, taleplerini karşılamak istiyoruz” çağrılarının karşılıksız bırakılması; Komisyon Başkanvekilinin bu isteğe “Mirasçıların böyle bir talebi yok, sadece Risale-i Nur içinde yapılan bir düzenleme” cevabı da manidar.

Neticede “mesele”, milletvekillerinin “cumhurbaşkanı seçiminden önce bir taraftan paralelleri tasfiye ederken ‘yeni bir paralel’ inşa etmek, yeni bir güç-yığınak yapmak” yorumunda temerküz ediyor. Komisyon üyesi Erkan Akçay’ın Risaleleri devlet/hükûmet tekeline alan bu “münâsebetsiz düzenleme”,  “Puzzle yerlerine birer birer oturuyor. Puzzlenin bir parçası da aynen bu. ‘Paralelle mücadele’ perdesinde ‘asimetrik paralel hareketler” tesbitinde özetleniyor.

Ve komisyon üyesi Bülent Kuşoğlu’nun Bakana hitaben, “Sayın Bakan, dünyada, gelişmiş demokrasilerde böyle bir örnek var mı? Kitap basımını tekeline alan bir devlet anlayışı, kültür bakanlığı hangi ülkede var?” sorusunda düğümleniyor…

GERÇEKLER ORTAYA ÇIKIYOR

Hülâsa, Risaleleri apar topar “resmileştirme” ve “devletleştirme” gayretiyle, hakka, hukuka müdahale ediliyor.

Komisyonda “bandrol yasağı” ve “kamuya mal edilme”ye karşı etraflı ve güçlü bir savunma yapan Mehmet Günal’ın değerlendirmesiyle, Başbakan’ın -“düşman” ilân ettiği- “paralel’e karşı kavgasında Risale-i Nur cemaatlerini ayrıştırma stratejisi”yle “iktidar yanlısı/karşıtı” fitnesini sokma samimiyetsizliği sırıtıyor…

Haftalardır TBMM Millî Eğitim Komisyonu eski Başkanı DYP Hayat milletvekili Nureddin Tokdemir Ağabeyin öncülüğünde Meclis’teki yoğun irtibatlarımızda bu gerçekler bir bir ortaya çıkıyor.

Yazık, çok yazık! Siyasî rant ve hesaplar uğruna iman hakikatinin irfan külliyatı, Kur’ân’ın hakikî tefsiri Risale-i Nur’lara ilişmeye değer mi? İlişenlerin madden-mânen asla iflâh olmadığını bile bile…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*