Risale-i Nurlar telif olunmaya başladığından günümüze kadar, imanlarımızı kurtarmak ve mevcut imanlarımızı kuvvetlendirmek için muhtelif mekânlarda okunan Nur Risalelerini dinlemeye gideriz.
O mekânlarda bulunanların kaç kişi olduğu hiç mühim değildir. Çünkü biz biliriz ki; “üç elif sırr-ı ihlâs ile omuz omuza verseler”, yüz on bir1 hakikatinin dersini aldığımızdan sayının bizce önemi yoktur. “İlimlerin esası, şahı ve padişahı iman ilmidir.”2 Bildiğimizden, dershanelerde okunan Risale-i Nurlar’da kâinatın en yüksek ilim dersini almak için yola çıktığımızı biliriz.
İçinde bulunduğumuz fitne asrında, Nurlu mekânlara gitmekteki hikmetler konusunda Peygamberimizin (asm) müjdeli Hadis-i Şeriflerinin bazılarına bakalım:
“Mü’min, ilim meclislerine gitmek için ayakkabısını giydiği an geçmiş bütün günahları bağışlanır.”
Ayrıca;
“İlim öğreniniz. Çünkü onun öğrenilmesi, Allah’a karşı haşyettir, talebi ibadettir, müzakeresi tesbihtir, ondan bahis ise cihaddır.”3
Peygamberimiz (asm) bu hadisiyle bu zamanın “cihad”ının da ilimle olacağının dersini vermiştir.
Bir başka hadiste ise;
“Siz onun (Mehdi-i Azamın) zamanına yetişirseniz, kar üzerinde sürünerek de olsa onu dinlemeye gidin”
buyrulmaktadır.
Hulusi Ağabey de bu mealde son şahitlerde geçen hatırasını şöyle anlatır: “Bir gün hazreti Üstad şöyle buyurdu: ‘Eğer siz eski zamanda olsaydınız, bu dersleri ve hakikatleri öğrenebilmek için buraya (dershanelere) diz üstü yürüyerek sürüne sürüne gelirdiniz” şeklindeki ifadeleri ile derslere gelip ve o hakikatleri dinlemenin bu zamanda ne kadar ehemmiyetli olduğunu gösteren en veciz ifadeleridir.
Zübeyir Ağabey, derslere herkesten önce gelir, ve en son çıkan da o olurdu.
Risale-i Nur derslerini okuyacak olanlara da şöyle ikaz ederdi: “Risale-i Nurlar’ın okunduğu makam Üstadın makamı ve konuşanın da Üstad olduğundan, dersleri okuyacak kardeşlerimizin yapacakları izah, şerh ve haşiyeleri yine Risale-i Nur’dan yapmalarını, “bana göre” “benim zannımca” gibi ifadeler ile eserlerin dışından misaller vermekten kaçınmalıdırlar” diyerek, nazarları, okuyanın ilmine değil, Risale-i Nur’daki hakikatleri ön plana çıkarmalarını tavsiye ederek, ders okumanın adabını da öğretmiştir.
Üstadımız bu gibi ilim ve iman sohbetlerinde “inikas ve insibağ vardır” diyerek, sohbetlerin değerine değer katmıştır. Derse gelenlerin teslimiyetleri, sadakatleri, ihlâsları, samimiyetleri, birbirine kardeşçe bağlı olduklarından uhuvvetleri gibi güzel hasletleri birbirine yansıyarak aralarındaki bağ daha da sağlamlaşır.
Dersler manevî hayatımıza baktığından, mülk âleminden ziyade melekût âlemi ile ilgilidir. Dershanede bulunmamızla âlem-i gaybta her an mücadelesi verilen iman-küfür savaşında iman cephesinde yer almış oluyoruz.
Daha birçok hikmet ve maslahatları bulunan Risale-i Nur derslerine katılmayı ihmal etmeyelim. Dünyanın cazibedar oyuncakları bizleri aldatmasın. Unutmayalım ki “şeytanlar bu hizmetin hadimleri ile çok uğraşır” sözü virdimiz olsun.
Çetin Acar
Dipnotlar:
1- Lemalar.
2- Konferans.
3- İhya-yı ulumuddin.
Benzer konuda makaleler:
- Ahirzamanın acib halleri
- Astsubay Reşat Oral ağabey de Hakk’a yürüdü
- Nuranî bir yol var
- Hz. Üstad Bediüzzaman bizden ne istiyor?
- Okuma programının hatırlattıkları
- Yaz okumaları
- Bediüzzaman’ın talebesi Bayram Yüksel:
- Mustafa Sungur Ağabeyin ardından
- Düşmez tuzağa
- İki satır okuyup, yirmi satır konuşmak…
“Asrın müellifi Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin telif ettiği Risale-i Nur’ların medyadaki katıksız dili olmaya özen gösteren Yeni Asya, sağduyulu çizgisinden ödün vermeden ‘doğrunun yanında haklının sesi’ olarak milletimizin gönlünde taht kurmuş bir misyon gazetesidir.”
İlk yorum yapan olun