Nur hizmetleri olmasa da olur öyle mi?

Siyasî iktidarın geçmişte bandrol oyalamasıyla yaklaşık iki yıl boyunca Risale-i Nurların basım ve neşrine getirdiği yasak uygulamalarına seyirci kalmanın ötesinde, yasağa taraftar çıkıp, destek verenler şimdi de; “Ülkemizin bu sıkıntılı döneminde dersanelerimiz de kapatılsa, Risalelerimiz de elimizden alınsa bu durumu normal karşılayacağız; bundan dolayı da iktidara olan desteğimizde herhangi bir değişikliğe gitmeyi düşünmüyoruz” diyorlar.

Ne diyelim; Allah (cc) akıl şuur, basiret versin. Böyle bir teslimiyetçi tercih sırf kendilerini alâkadar eden bir tercih olsaydı; kendilerinin bilecekleri bir iştir deyip geçerdik. Ama Risale-i Nur’da hiçbir karşılığı olmayan; Bediüzzaman’ın kesinlikle kabul edemeyeceği beyanlarda bulunmalarını doğrusu anlamakta zorluk çekiyoruz.

Bu gibi beyanlarda bulunmayı ülkemizin içinde bulunduğu sıkıntılardan, gerginliklerden, kavgalardan dolayı yapıyorlarsa; çareyi cemaatlerin kapılarına kilit vurup; Risale-i Nurlara el koymada görüyorsa vay bu memleketin haline!..

“Bu milletin kalp hastalığı zaaf-ı diyanettir; bunu takviye ile ancak sıhhat bulur” teşhisinde bulunan Bediüzzaman bu ülkenin huzur ve sükûna kavuşması için; var olan bütün sıkıntı ve kaos ve problemlerin son bulması için; önüne konulan bütün engellere rağmen bütün ömrünü, bütün mesaisini iman ve Kur’ân hizmetine sarf etmek suretiyle paha biçilmez hizmetlerde bulunan Bediüzzaman’ın bu her derde deva olan reçetelerini görmezlikten gelerek, böyle talihsiz beyanlarda bulunmaları anlaşılır gibi değil.

Yine; mahkemelerde ”Bediüzzaman’ın bin müdde-i umumî, bin emniyet müdürü kadar bu memleketin asayişine hizmet etmemiş isem Allah (cc) beni kahr etsin” diyerek, bu memleketin emniyet ve asayişine bir zarar gelmemesi için; şahsına yapılan akıl almaz insanlık dışı bütün haksızlıkları, hakaretleri, tacizleri sabırla karşılayarak, sineye çekmek suretiyle, bütün hayatını asayiş ve emniyetin sağlanması yolunda sarf etmiştir. Manevî bir zabıta vazifesini yaparak, talebelerine de bu şekilde hareket etmeleri tavsiyesinde bulunan Bediüzzaman’ın ve talebelerinin bu tarzdaki hizmetlerinden bihaber olan siyasîlerin nazara almamaları bir gaflettir. “Dersanelerimiz de Risalelerimiz de elimizden alınsa, siyasî tercihlerimizde bir değişiklik olmaz” demelerinin bir izahı var mı bilemiyoruz?

Yine Üstadın; Anadolu’yu cebel-i Cudi hükmüne getirerek, musîbet ve belâlardan koruyan Risale-i Nur’a dokunulmamasını; aksi taktirde arzî ve semavî bazı musîbet ve felâketlerini gelebileceğini unutmayalım. İdarecilerimizin bu tesbitleri görmezden gelmeleri normal karşılansa bile, Bediüzzaman’ı rehber olarak kabul edenlerin bu tesbitleri dikkate almayıp, siyasilerin rızalarını tahsil etmeye yönelik söz ve beyanları da bulunmalarını anlamak mümkün değil.

Ayrıca Bediüzzaman’ın, vatan, millet, Kur’ân adına destek verdiği Demokratlara dahi Ayasofya’yı ibadet açmaları, Risale-i Nur’ların serbestiyetine yardımcı olmaları; birinin hatasıyla suçsuz masumlara dokunmamaları, bunlara ilâve olarak din-i mübine hizmet etmeleri derecesinde, ancak kendilerine duâda bulunacağını ifade ediyor. Malûm dostlarımızın da senelerdir destek vererek, iktidarda kalmaları için duâlarda bulundukları iktidardan benzer talep ve isteklerde bulunmaları gerekmez mi? Veya en azından, “sakın dersaneme ve Risaleme dokunma” demeleri gerekmez mi?

Hüseyin Gültekin

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*