Nur Talebelerini parçalayanlar

alt

Bir önceki yazının sonunda yer aldığı gibi, “ihlâsta birinci” Bayram Yüksel, “sadâkatta birinci” Zübeyir Gündüzalp’e Erbakan liderliğindeki Millî Nizam Partisi mensupları hakkında şunu soruyor: “Ağabey, bunlar Müslüman değiller mi? Bunlar kardeşlerimiz değil mi?”

Tavizsiz sadâkat sembolü kahraman Zübeyir, bu suâle aynen şu cevabı veriyor: “Bunlar Üstadı anlayamamışlar. Bunlar bilmeyerek Nur Talebelerini parçalıyorlar; çok, pek çok zarar veriyorlar.”

El-hak, öyledir. Buna tarih şahittir. Şahıslar ve hadiseler de aynı gerçeğin birer şahidi.

Meslek hayatımızın en az otuz yılında bu gerçeğin mühim bir kısmını bizzat gördük, yaşadık, yazdık, konuştuk ve belgelerle de konuşturduk…

Bilvesile, aynı konuya bir nebze daha temas etmeye çalışalım.

Said’in “Milletçi” dostları

1970’te kurulan Nizam Partisi, geçici, lokal, nevzuhûr bir siyasî hareket değildir. Bunun öncesi ve sonrası da var.

Bu siyasî anlayışın, bu politik mantalitenin kökü ve kökeni tâ 1948’de Fevzi Paşanın fahrî başkanlığında kurulan Millet Partisine kadar gidip dayanıyor.

“Dindar Kemalistler”in başını çektiği bu partinin ilk işi, henüz çeyrek muhalefet olan Demokrat partiyi bölüp parçalamak oldu.

1946’da bir ton dayak ve sopa yiyerek Meclis’e ancak 61 vekil sokabilen DP’nin içini boşaltan Fevzici Millet Partisi, 28 milletvekilini transfer ederek Meclis’te yeni bir grup kurdu.

DP’den bu partiye geçen, kaydolan, destek veren veya transfer edilenler arasında Üstad Bediüzzaman’ın dostları da var. Meselâ: Osman Nuri, Eşref Edib, Necip Fazıl, Osman Yüksel, Abdurrahim Zapsu, Cevat Rıfat, vesaire…

Bu zatların çoğu, Bediüzzaman Hazretleri hakkında müsbet, dostane yazılar yazmış olan ve bir kısmı Tarihçe-i Hayat’taki “Tahliller” bölümüne yazısı derc edilen dost şahsiyetlerdir.

Bilâhare, İslâm Demokrat Partisini kuran ve Üstad Bediüzzaman’ın desteğini talep eden bu zevâta, Hz. Üstad aynen şu cevabı veriyor: “…Sebilürreşad, (Büyük) Doğu gibi mücahidler iman hakikatlerini ehl-i dalâletin tecavüzatından muhafazaya çalıştıkları için, ruh u canımızla onları takdir ve tahsin edip onlarla dostuz ve kardeşiz; fakat, siyaset noktasında değil.” (Emirdağ Lâhikası, s. 281)

Burada teessürle ifade edelim ki: Bundan 3-4 ay evvelki bir tv programında “Bediüzzaman bugün yaşasaydı, Tayyip Beye oy verirdi” diyen son şahitlerden bir muhterem ağabeyimiz, birlikte katıldığımız “Eşref Edib”le ilgili bir platformda, yukarıda kaynağını verdiğimiz Üstad’a ait mektubu okurken, maalesef son cümleyi yarım bıraktı “…onlarla dostuz ve kardeşiz” kısmına kadar okuyup “;” kısmında kesti. Yani, cümlenin devamı olan “fakat, siyaset noktasında değil” ifadesini okumadı ve maalesef “Mektup bu minvâl üzre devam edip gidiyor” dedi.

Başımdan kaynar sular dökülür gibi oldu. Gazetede birlikte çalıştığımız 3-4 arkadaş da şahidimdir. Söz sırası bize gelince, hâsıl olan yanlış kanaati tashih etmeye çalıştık.

Şuna kat’iyyetle inanıyoruz ki, nerede ve hangi platformda olursak olalım, karşımızdakiler her kim olursa olsun, öncelikli vazifemiz, hukuk-u Üstad’ı ve hukuk-u Risâle-i Nur’u muhafaza ve müdafaa etmeye çalışmaktır. Başkasına yaranmak gibi haller, vaziyetler, ne vazifemizdir, ne de bize yakışır.

Şahidim olan arkadaşlarla birlikte yaşadığımız bu hadise de gösteriyor ki, Milletçilerin devamı olan Nizamcılar ve onların devamı mahiyetinde olan günümüz siyasî cereyanları, hakikaten Nur Talebelerini bölüp parçalıyor.

Demek ki, Zübeyir Ağabey, tevilsiz ve tekellüfsüz şekilde, içtimaî hayatımıza ait mühim bir hakikate tam parmak basmış, tam isabetle konuşup Bayram Ağabeye gayet vâzıh bir izahatta bulunmuş.

Biri baskıcı, diğeri bölücü

Başta Üstad Bediüzaman’ın kendisi, sonra Nur Talebeleri ve ardından Demokratlar, daima Halkçıların zalimane baskılarına maruz kalmışlardır.

Bu zulümlü, işkenceli baskılar, hiçbir dönemde Nur Talebelerini dağıtmamış, yıldırmamış, onları karşı karşıya getirmemiş. Bilâkis, daha birleştirip kenetlendirmiş.

Fakat, Milletçiler için durum böyle değil. Tıpkı, Zübeyir Ağabeyin de izah ve ifade ettiği gibi, bu zihniyete sahip olan siyasiler, hemen her dönemde Nur Talebeleri arasında ihtilâfa, iftiraka, inşikaka sebebiyet verdiler.

Günümüzde ise, Milletçilerin dindar uzantıları olan siyasetçiler, tâ harim-i ismetimize kadar girip dahilî bünyeyi alabildiğine sancılandırdılar.

Ne diyebiliriz ki, şuurlu bir uyanış ve intibah temennisinden başka…

Kaynak: Prof.Dr. Şener DİLEK @profsenerdilek

Sadâkat imtihanı

Dünkü “Sadâkat dersleri” başlıklı yazımıza yorum gönderen arkadaşların da nazara verdiği gibi, âhirzamana dair bir hadis-i şerifte, aynı meseleye dikkat çekilerek, meâlen şöyle buyruluyor: “Büyük Mehdi’nin talebelerinin tek imtihanı olur; o imtihan da, Mehdi’ye sadâkattir. Öyle ki, onlardan bir çoğu sadâkat imtihanını kaybeder.”

Kaynak: Ahmet İbn-i Hacer-i Mekkî. El Kavlu’l-Muhtasar Fî Alamâti’l-Mehdiyi’l-Muntazar.

Ayrıca bakınız: http://www.nurunbekcisi.com/risale-i-nurun-tahrifi/a-y-e-%C4%9F-i-n-ve-a-b-a-d-i-l-l-i/

Kaynaklardaki bir başka Hadis-i Şerifte ise, Ahirzaman Mehdisinin talebelerine “sadâkat yemini”ni yaptıracağı ifade ediliyor; “ıztıraptan çıkış vesilesi” olan yemin…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*