Nur ve Gül Risaleleri

Aziz, sıddık, mübarek kardeşlerimiz,

Risale-i Nurlar, bu asrın misilsiz bir Kur’ân tefsiridir. Cümle sözler, lem’alar, mektuplar, ehl-i imanın imanına iman, bütün insanlığın ufkuna taptaze nurlar verir. Bu risalelerle geceler gündüz, olmazlar mümkün olur.

Risaleler, küre-i arzın manevî havasını tazeler. İnsanlığın vicdanını aydınlatır. Bu mübarek yazılar, kimi zaman bir seher yeli gibi, kimi zaman da bir kandil gibi ruhlara ferah verir. İşte onu okuyan hadsiz insanlar… Hepsinde bir başkalık, bir güzellik var…

Risale-i Nurlar’ın manevî kokusu miskü amberdir, güldür… Bu risaleler elmastır, cevherdir… Onun bir bahr-i ummana, engin bir okyanusa benzeyen derinliklerinden çıkartılan kıymetli fikir incileri ve mercanları, zamanımızdaki pek çok manevî hastalıklara devadır. Risalelerin manevî birer anahtara benzeyen sırlı kelime ve cümleleri, en sert, katı ve paslı kalpleri dahi açmaya—biiznillah—muktedirdir. Bu eserlere her ne kadar Üstadımız “Nur Risâleleri” demişse de, bu eşsiz eserler bir cihetten Gül Risaleleri’dir.

Bu risaleleri gece gündüz, durmadan dinlenmeden okuyunuz. Onlardaki benzersiz âhenk, melodi, armoni ve ritm; kalp ve ruhunuza ne kadar değişik nağmeler dinletecek, fark edeceksiniz…

Onun eserleri, tıpkı eşsiz bir musıkînin nihavent, uşşak, hicaz, mahur besteleri gibidir. Ruhunuz ne zaman daralmışsa, dünya sizi ne vakit sıkmışsa, oturun bir risâlenin başına, kalp kulağınızı onun sinesine dayayın… O, size müşfik bir anne gibi ninniler söylesin… Merhametli bir baba gibi hiç duyulmamış kıssalar, hikâyeler anlatsın…

Onun bu manevî seslerini daha iyi duymak için, mümkün olduğunca takva dairesine girin. Günahlardan uzak durun. Gözünüzü haramdan, dilinizi gıybetten muhafaza edin.         

Risalelerin tatlı nağmelerinin, manevî yağmur damlalarının asıl kaynağı olan Kur’ân’ın nelere kâdir olabileceğini zaman zaman tefekkür ediniz. Ondaki Fatihaların, Yasinlerin, geçmişte insanlığa ne muazzam bir nefes üflediğini idrak etmeye çalışınız.

İşte mübarek Mustafa Sungur Ağabeyimiz aramızdan henüz yeni ayrıldı… Onun şahsında, şimdiye kadar ona benzer nice Nur Talebelerinin yetiştiğini biliniz ve bu hâle hadsiz şükrediniz.

Evet… Hizmet kervanı yürüyor. Bu mübarek ve bereketli hizmet gün geçtikçe genişliyor, bütün dünya bir acayip nura, bir enfes manzaraya şahit oluyor. Ya Rab! Meğer çektiğimiz çileler boşa gitmemiş… Üstadımızın, Zübeyir Ağabeyimizin, Sungur Ağabeyimizin ve daha nice ağabeylerimizin ektikleri Nur tohumları çiçek açmaya, meyve vermeye başlamış…

Aziz Üstadımız,

Seni bu dünya gözü ile görmek bize nasip olmadı. Lâkin eşsiz risalelerinden öğrenip hecelemeye gayret ettiğimiz bu manevî hizmetlerimiz için, bizi duâ ve himmetinle desteklemeni istiyoruz. Bu yolda biz, matbuât, neşriyat ve dershane hizmetleriyle bütün dünyaya Risale-i Nurları taşıma niyetindeyiz. Bu yolda zaman zaman bilerek, bilmeyerek kusur etmişsek, Rabbimizden affetmesini dileriz.

Nurun müdakkik ve muhlis talebeleri…

Sizden, evvel âhir ricamız şudur ki: Daima ümitvar olunuz. Hep hüsnüzan ediniz. Manevî hizmetlerimize sahip çıkınız. Bir daha bu dünyaya gelecek değiliz. Onun için, her dakikanızı hizmetlerle, risalelerle mümkün olduğunca nurlandırmaya çalışınız. Küçük meseleleri büyütmeyiniz. Uhuvvet ve muhabbetle herkesi, her insanı kucaklayınız. Herkese risalelerdeki manevî lezzetleri tattırınız. Bir bardak sıcak çayınızı yudumlayıp da risale okuduğunuz anlarda aldığınız benzersiz tadı, başka insanlara da öğretiniz.

İşte geldik gidiyoruz. Kalacaksa bizden bu dünyaya bir hatıra, o hatıra güzel olsun. Arkada bırakacağımız şeyler yâd-ı cemil olsun. Cenâb-ı Hak hepimizi Nurun divanesi, Kur’ân’ın bülbülü eylesin…

Bu kısa mektubu, Barla Lâhikası’ndan aldığımız ilhamla yazmaya gayret ettik. Kusur etmişsek affola…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*