Nurcular alyuvar gibi

Prof. Dr. Ömer Önbaş, Nurcuların nitelikleri ve toplum hayatı içinde ifa ettikleri vazifeler ile kandaki alyuvarların nitelik ve vazifeleri arasında birbirine birebir tevafuk eden benzerlikler olduğunu söyledi.

Risale-i Nur Enstitüsü Ankara Şubesi’nde Prof. Dr. Ömer Önbaş tarafından “Alyuvarlardan Nurlara” konulu bir seminer düzenlendi. Önbaş, konuşmasında Nurcular ile alyuvarlar arasında benzerlikler olduğuna dikkat çekti.

İslam’ın vahiy ve fıtrat gibi iki metin esas üzere isnad edildiğini ve insanın fıtratına uygun olduğunu belirten Önbaş, kendisini bu araştırmaya 32. Söz’ün haşiyesindeki ifadelerin sevk ettiğini ifade ederek, insanın muntazam ve mükemmel bir şekilde yaratıldığına, kâinatı yaratan ile insan vücudunu yaratan zatın aynı olduğuna ve kâinat ile insan vücudu arasında bariz benzerlikler ve tevafuklar olduğuna örnekler ile dikkat çekti.

Ab-ı hayat hükmünde olan kanın vücuttaki vazifesini anlatıp alyuvarlar hakkındaki temel bilgileri özetleyen Önbaş, Nurcuların nitelikleri ve toplum hayatı içinde ifa ettikleri vazifeler ile kandaki alyuvarların nitelik ve vazifeleri arasında birbirine birebir tevafuk eden benzerlikler olduğunu ifade etti.

Çekirdeklerini atıyorlar

Alyuvarların disk şeklinde olan kâinatta bilinen en dayanıklı ve esnek hali almak için hücrenin benliğini ve genetik mirasını ifade eden çekirdeklerini attığını ve bu sayede inceliği bir mikrona kadar inebilen damarlardan kolaylıkla geçip vücudun her yerine ulaşıp vazifesini yapabildiğini belirten Önbaş, Nurcuların da, alyuvarlar gibi, en dayanıklı hale gelmek ve vazifelerini yapmak için en tehlikeli damar olarak nitelendirilen enaniyeti atmaları gerektiğini ifade etti.

Herkesin ihtiyacını taşıyorlar

Alyuvarların vazifesinin her hücrenin her zaman ihtiyacı olan oksijeni taşımak ve gerekli yerlere ulaştırmak olduğunu ifade eden Önbaş; “Oksijeni olmayan hücre en fazla 5 saniye yaşayabilir ve oksijeni yalnız alyuvar taşıyor.” dedi.

Nurcuların da her insanın her zaman ihtiyacı olan imanı taşıdığını ve vazifelerinin iman hakikatlerini ihtiyacı olanlara ulaştırmak olduğunu ifade eden Önbaş; “Oksijene her hücrenin ihtiyacı olduğu gibi, bu zamanda her insanın imana ekmek gibi ilaç gibi ihtiyacı olduğunu dikkatle bakanlar hükmediyorlar. Çünkü din-i hak olan bu hakikatı insanlık elde etmezse yaşayamayacak.” diye konuştu.

Havuzdan besleniyorlar

Prof. Önbaş, çekirdeklerini atan alyuvarların, çekirdek ile birlikte enerji üreten, sindirim, solunum, savunma yapan organellerini de kaybettiklerini ifade ederek şöyle devam etti:

“Bütün ihtiyaçlarını içinde bulundukları kan havuzundan karşılıyorlar, havuzdan besleniyorlar. Enaniyetini atan Nur talebelerinin de bütün ihtiyaçlarını şahs-ı manevi havuzundan karşılar. Nurun talebeleri nurun prensibinden, nurun havuzundan beslenirler. Ab-ı hayat olan şahs-ı manevi havuzuna şahsiyet ve enaniyetini atıp eritmek gerektir. Nur Talebeleri tüm güçlerini, kuvvetlerini, erdemlerini kendilerinden değil şahs-ı maneviden bilirler, şahs-ı manevi havuzundan alırlar.

“Alyuvarlar, dar yerlerden geçiyorlar ve defalarca teste tabi tutuluyorlar, kendileri yedi mikron olmalarına rağmen bir mikronluk daracık yerlerden ezilerek, büzülerek geçmeleri gerekiyor. Nur Talebeleri de Nur’un mesleğinde insafsız eleklerden eleniyorlar, ihlas testlerine tabi tutuluyorlar. Bu testlerden geçemeyenlere de insanlar itimad etmezler, ‘belki bizi kandırabilir’ derler.”

Damar duvarlarından uzak duruyorlar

Prof. Önbaş, alyuvarlar için; “Damar duvarından uzak duruyorlar. Negatif yükleri olduğu için hep ortada toplanıp duvara yapışmıyorlar. Vazifeleri sürekli devam etmek için” dedi. Nur talebelerinin ise Nurun prensibi gereği dünyanın cazibesinden etkilenmediklerini, şahsi menfaatten uzak durduklarını; korku, hastalık, makam, mevki, derd-i maişet ve tama gibi damarları kullanılarak cezb ve celb edilmelerine karşılık dünyaya yanaşmadıklarını, bu sayede vazifelerinde fütur getirmediklerini ifade eden Önbaş, “Risale-i Nur Talebelerinin meşgul oldukları vazife, ruy-i zemindeki bütün mesailden daha büyüktür.” dedi.

Başkasının yükünü taşıyorlar

“Alyuvarlar, kesif maddeleri yüklenip fedakarlık gösteriyorlar, başkasının yükünü taşıyorlar. Nurun mesleğinde de bunun ismi şefkat, şefkat mesleklerinin esas.” diyen Önbaş, Risale-i Nur’dan şefkat ve fedakârlık ile alakalı bazı kısımları naklettikten sonra. “Bir başkası namına nasıl o alyuvar o fedakârlığı gösterip, o kesif maddeleri yüklenip, rengini değiştiriyorsa, yükün altında morarıyorsa şefkat de böyle bir şey ama o şefkatin içerisinde de onun lezzeti var. Bu, Peygamber mesleğine benziyor. Peygamberler bu yükün altında böyle olduğu gibi Peygamberin yolundan gelen, veraset-i nübüvvete mazhar olanlar da aynı.” şeklinde konuştu.

Çekirdekli olanların artması kötüye gidişin işareti

Önbaş şöyle devam etti:

“Alyuvarlar çekirdeklenebilirler. Çekirdekli alyuvar sayısının artmaya başlaması kötüye gidişin işareti. Alyuvarları çekirdeklenen vücud hayatiyetini kaybediyor, çekirdeklenmeyenler kurtuluyor. Nurun mesleğinde karşımıza keyfiyet olarak ortaya çıkıyor bu çekirdeksiz olmak. Sayı çokluğu rıza-i İlahiye uygun hareket ettiğinizi göstermez. Nurun mesleğinde keyfiyet esas. Mesleğimizde, benlik, enaniyet, makam sahibi olmaktan yani çekirdeklenmekten öldürücü zehir gibi kaçıyoruz çünkü bu kötüye gidişin işareti. Kurtuluş yalnız ihlasta.”

Ölümleri yokluk değil

“Alyuvarlar çürümüyor. Ölmüyor ölümleri yokluk değil, başka alyuvarların üretilebilmesi için yeniden kullanılabiliyor. Nur Talebelerinin de kardeşleri adedince ruhları var sevap cihetinde yaşıyorlar yalnız günah cihetinde ölüyorlar. Kandaki hücrelerin yüzde doksan dokuzu alyuvarlardan oluşuyor, yüzde biri çekirdekli akyuvarlardan oluşuyor. Şeriatın yüzde doksan dokuzluk işini de Nur Talebeleri yapıyor.”

Sessiz katilleri var

Alyuvarların içindeki hemoglobinlerin karbon monoksit ile karşılaşmasının alyuvarın ölümüne neden olacağını ifade ederek oksijeni taklit eden karbon monoksiti sessiz bir katil olarak tanımlayan Prof. Önbaş, “Risale-i Nur talebesinin ve şahs-ı manevisinin sessiz katili de, siyasetin cazibesine kapılıp, meslek ve meşrepten ayrılmaktır.” dedikten sonra, Nur Talebelerinin siyasetin cazibesine kapılmaları neticesinde yavaş yavaş farkında olmadan meslek meşrepten uzaklaşarak temel niteliklerini kaybedeceklerini ifade etti.

Birbirlerine benziyorlar

Önbaş, alyuvarların birbirine benzediğini fakat birbirlerine yapışmadıklarını, tek bir alyuvarın etrafında kümelenmediklerini, liderleri olmadığını ifade ettikten sonra, Nur Talebelerinin de alyuvarlar gibi birbirlerine benzediklerini, ferdiyetlerini muhafaza ettiklerini ve liderlerinin ortak akıldan çıkan bir meşveret olduğunu şahısların peşine takılmadıklarını ve takılmamaları gerektiğini ifade ederek Risale-i Nur Külliyatı içerisinden bunun ile alakalı kısımları nakletti.

Tesanüd imanı muhafaza ediyor

Nur Talebelerinin aynı çizgi üzerinde ittifak etmelerinin ve tesanüdü muhafaza etmelerinin halkın imanını muhafaza ettiğini ve onların ehl-i dalalete iltihak etmelerine engel olduğunu belirten Önbaş, “Tesanüdün bozulması ehl-i imanın imanının zayıflamasına hatta daireden çıkmasına neden oluyor” dedi.

Asla durmazlar

Önbaş, ayrıca, “Alyuvarlar kalp attığı sürece durmazlar dururlarsa ölürler, bunun mesleğimizdeki karşılığı da şevk-i mutlak prensibidir. Şevkimizi bozmamamız gerekir. Hayat devam ediyorsa vazife bitmemiştir. Bu, şevkin devam ettiğini hala defterin kapanmadığını gösteren bir durum, Nurun mesleği bu, vazifesini yapar Cenab-ı Hakkın vazifesine karışmaz.”

Son olarak Önbaş, alyuvarların renginin sıradan bir kırmızı olmadığını, tam alyuvarın tonunda bir kırmızı olduğunu ifade ederek. “Yeni Asya da aynı kırmızı renge sahiptir.” dedi.

Haber: Bilal Said Parlakoğlu – Şükrü Kalı – Zübeyir Seyda Okay
saidparlakoglu@gmail.com

sukrukali@gmail.com

okay.zbyr@gmail.com

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*