“Nurculuk” denince akla niye hemen onun adı gelir?

Gülen Cemaatinin lideri Fethullah Gülen
Son yıllarda muhafazakâr yapının elde ettiği siyasî ve ekonomik güçle İslâm hakikatlerinin hayata geçirilmesi noktasında nasıl bir orantı olduğu sorusu pratikteki hayat göz önüne alındığında mühim paradoksları karşımıza çıkarmaktadır. Radikal’in Pazar günkü ekinde Prof. Yasin Ceylan imzası ile çıkan “İslâm, Nurculuk ve Fethullah Gülen Hareketi ” başlıklı yazı—bazı yanılgıları içerse de—bu paradokslara işaret etmesi yönüyle önemlidir.

Yazarın en önemli yanılgılarından biri, Risâle-i Nur’u yalnızca İslâm’a bir methiye ve moderniteye karşı bir savunma olarak görmesi ve Risâle-i Nurların da 21. asırdaki bir Müslümanın hayat rehberi olamayacağını düşünmesidir. Bu düşüncesinin gerekçesi, Nur Cemaatinin içinde fetva verebilecek bir otoritenin olmamasıdır. Bu dar çerçeveden bakış, Said Nursî’nin kurmaya çalıştığı düşünce sistemiyle, insan ve medeniyet algısıyla terstir. “Genellikle barışçıl, şiddetten uzak, modern hayat biçimiyle çatışmayan bir çizgi çizen Nurcular, daha özgür bir ortamda nasıl yaşayacaklar?” sorusunun cevabı gayet basittir. Elbette ki daha özgürce… Yüz yılı aşkındır özgürlüğün peşinden koşan bir cemaat için daha özgür bir ortam ‘nurun ala nur’dur.

Yazarın can alıcı sorusu bundan sonradır. “Başka bir deyişle laik rejimin baskıları altında mazereti olan bir İslâmî yaşantıyla iktifa eden bu cemaat yarın iktidarın bir kısmını ele geçirirse, daha mükemmel olabilecek İslâmî yaşantıya nasıl geçecekler?” sorusu esasen yazımın başında belirttiğim paradoksa da işaret etmektedir. Bilindiği gibi ne Bediüzzaman’ın, ne de onu takip edenlerin iktidarın tamamını ya da bir kısmını ele geçirmek gibi bir niyetleri asla olmamıştır. Nurcular, içinde bulundukları toplumun diğer fertleri gibi, tabiatıyla iktidardan bazı taleplerde bulunmuşlardır. O taleplerin en önemlileri de özgürlüğün, demokrasinin yerleşmesi, temel hak ve hürriyetlerin genişlemesi yönünde olmuştur. Zannımca, yazarı böyle düşündüren, bir kısım Müslümanların İslâmî hakikatleri tam mânâsıyla hayata geçirecek entelektüel olgunluğa erişmeden iktidarın bir şekilde içinde ya da yanında yer almış olmaları ve buralarda gayri İslâmî-ahlâkî davranışları sergilemeleridir. İslâm ahlâk ve akaidini yaşama noktasında zafiyeti bulunanların toplumu İslâmileştirme iddiasıyla iktidara talip olmaları kendi içinde çelişkilidir ve İslâm algısını değiştirecek tarzda tehlikelidir.

Bediüzzaman, kendisini çevreleyen ve ağır baskılar altında tutan ağır şartlara rağmen tavizsiz bir şekilde İslâmî duruşun nasıl olması gerektiğini göstermiş ve Müslümanca yaşayışını yine tavizsiz şekilde sürdürmüş, faziletli bir toplumun bireylerin vicdanından başlayarak yayılan ve böylece topluma mâl olan bir inkılâpla olabileceğini savunmuş; bu noktada amacına ulaşmak için şöyle veya böyle hiçbir şekilde iktidarın yandaşı olmamış, iktidar talep etmemiş, sadece iktidardan, yukarıda zikrettiğim doğrultuda, talepleri olmuştur. Bugün iktidarı oluşturan partinin İslâmcı bir gelenekten geliyor olması ve bu geleneğe mensup olanların önemli bir maddî güce kavuşmuş olmaları; ayrıca iktidarı açıktan destekleyen İslâmî bir cemaatin de önemli sayılabilecek ekonomik ve toplumsal gücü elinde barındırıyor olması toplumun İslâmîleştiği anlamına gelmediği gibi birçoklarını da endişelendirmektedir. Bu bağlamda, Said Nursî’nin iman hakikatlerinin hiçbir şeye âlet edilemeyeceğini mükerreren vurgulaması, siyasetle ilgili kesin sınırlar çizmesi ayrı bir önem kazanıyor. Trajları yüksek İslâmî-muhafazakâr gazetelere ve milyonlara hitap eden muhafazakâr bir medya gücüne rağmen toplumdaki yozlaşmanın durdurulamaması üzerinde önemle durulması gereken bir durumdur.

Nurculuk açısından bir tehlikeye işaret eden yazarın şu tesbiti dikkate değerdir. “İslâm dinini bir ruh ve ahlâk disiplini olarak takdim eden Nur hareketinin siyasî bir hüviyet kazanması” birçok tehlikeyi de içinde barındırmaktadır. Elbette ki İslâm bir ruh ve ahlâk disiplinidir ve yazarın belki de zikretmeye gerek duymadığı şekilde bu disiplinin topluma şamil olmasını ister. Bunun da yollarını gösterir. Esasen Nurculuk diğer akımların tersine bunu en doğru şekilde yorumlayan ve bunun nasıl olabileceğinin yol haritasını çizen yegâne ekoldür. Siyasete ve milliyetçiliğe kaymak elbette ki hem Nurculuğun, hem de İslâm’ın özüne aykırıdır. Nurculuk adından imtina edenlerin yine “Nurculuk” markasını hasretle kullanmaları ve Nurculuğun ruhuna ters düşen ilişkiler içinde bulunmaları şaşılacak bir şeydir.

Yazar bunu önemli misallerle vurguluyor. Meselâ, Said Nursî ile Mustafa Kemal arasındaki ihtilâfa dikkat çekiyor. Bize göre de Nurculuk ve Atatürkçülük yan yana gelemeyecek iki zıt kutuptur. Bunların bir arada olabileceği görüntüsünü verenlerin Nurculuk ile ilişkileri hem pratik değerler, hem de kavramsal olarak iyice irdelenmelidir.

Temel yanılgı; hayatın her alanında Müslümanca yaşamayı savunan ve bunu bir hayat tarzı haline getirerek fiilen uygulayan Nurculuğun aslında pek de ‘Nurculuk’ olarak adlandıramayacağımız bir kesim tarafından temsil edilidiği zannıdır.

Benzer konuda makaleler:

24 Yorum

  1. O.D.T.Ü Felsefe bölümünde öğretim görevlisi olan sayın Yasin Ceylan boş bir kişi değildir. Yani fikirleri bir çok kesimde intiba uyandıracak, çevresi geniş, ufku açık bir akademisyendir. Radikal’de bu yazıyı yazarak derin devlet bir planına daha çomak sokmuş durumdadır. İnşallah Ergenekon tipi yapılanmaların hepsinin şerrinden Allah’ım onu korur.

    Böyle dedim çünkü, 12 Mart 1971 muhtırasına kadar Risale-i Nur, telebeleri ve Bediüzzaman (r.a.) hem Kürtçülükle, hem devlet otoritesi için tehdit unsuru olmakla, gizli cemiyet kurmakla, dini siyasete alet etmekle gibi daha bir çok şeyle mahkum edilmeye çalışıldı. Ancak muvaffak olamadı Kemalistler. 12 Mart muhtırasından sonra taktik değiştirme yoluna gittiler. Metod ise belliydi: “Risale-i Nur talebelerinin tesirini, Risale-i Nur hakikatlerinden yararlanarak kıracak ve Nurcuları zayıf düşüreceklerdi”

    Öncelikle cemaatlerde hatırı sayılır kişilerin sırtını sıvazlayıp, maddi desteklerle işe başladılar. Maddi destekler bazen para, bazen kalabalıklar, bazen de makam mevki şeklinde olabiliyordu. Aynı zamanda cemaatlerin içine sızan ajanlar, belirlenmiş ağabeylerin kutsallaştıracak derecede cemaate fısıltı gazetesiyle yayıyor ve cemaat nezdinde -daha önceden belirlenip planlanmış- abilere taraftarlar hazırlıyorlardı.

    Diğer yandan saff-ı evvellerden Tillo’lu Said namındaki Salih Özcan’ı da siyasetle dine hizmet etme konusunda öyle güzel ikna etmişlerdi ki, Zübeyi Gündüzalp ağabeyin tüm ikna çabaları fayda vermemiş Salih Özcan, M. Zahid Kotku Hazretlerini ikna ederek Milli Nizam Partisi’nin kurulmasında muvaffak olmuştu.

    Tabi bu şekilde kalması anlam ifade etmiyordu. Demokratların başa gelmesinde en büyük etken olan Nurcuların siyasi tesirleri kırılmalıydı. Zübeyir Gündüzalp’in öl(dürül)dükten sonra Nur talebeleri için planlanan İsmet İnönü’ye ait parçala-böl-yok et planı devreye sokuldu. Bir yandan Fethullah Gülen Hoca’nın ve Milli Nizam Partisi’nin destekçileri artırılırken diğer yandan Nur sadece 2 grup olan (Yazıcılar ve Okuyucular) Nur cemaatleri fitne, tarafgirlik, hased, gıybet, tama, hubbu cah, havf ve inat gibi manevi zaaflar kullanılarak parçalandı.

    Hedefe ulaşılmış sayılırdı. 24 sene sonra halkın desteğiyle, CHP – tek başına olmasa da- iktidara taşınmıştı. Nur talebeleri ise 2 grup iken 5-6 grup haline gelmişti. Plan bu kadarıyla sınırlı değildi. Çünkü Nur talebeleri bölünmüş olsa da hala Kemalizm karşıtı idiler. Ve daha fazla kitlelere ulaşarak Kemalizm’in halka mal olmasına mani oluyorlardı.

    İşte tam bu noktada Fethullah Gülen Hocaefendi’nin geçmişte de Risale-i Nur talebeleri içerisinde bulunmasından da yararlanılarak, Kemalizm dostu, resmi ideoloji ile barışık, ılımlı bir dinanlayışına sahip yeni bir oluşum kurulacaktı. Bu oluşumu öyle kuracaklardı ki, bir yandan Kemalizmi halk nezdinde meşrulaştıracaklar diğer yandan ise bu grubun devlet içinde yapılanmasına kontrollü bir şekilde müsade edilecekti.Çünkü bu grup ile işleri bittiğinde kolayca ortadan kaldırmaları gerekmekteydi. Yoksa durum kontrolden çıkardı.

    İşte Kürd Bediüzzaman’ın (r.a.) karşısına, Fethullah Gülen Hocaefendi (ks) çıkarıldı. Bu tezgahtan elbetteki ne Fethullah Gülen ve ne de takipçileri elbette mes’ul değiller. Çünkü gerçekten ihlaslı ve gerçekten İslam’a hizmet eden mücahidler topluluğudur Fethullah Gülen Hareketi.

    Aslında bu oyunun bir benzeri Türk Tarih Kurumu üzerinden farklı bir şekilde zaten oynanmıştı. Bütün resmi tarih kitaplarından Said Nursi gibi bir kahramanı silmişler ve kasıtlı olarak Seyyid Şeyh Said Hazretleri’ni nazara vererek Said Nursi’nin (r.a.) İngiliz ajanı bir vatan hainiymiş gibi düşünülmesi sağlanılmak istenmişti.

    Ve’l hasılı kelam, ehl-i ilhad ve ehl-i dalaletin başında gelen süfyan komitesinin oyunları tutmadı. Allah’ın izniyle Risale-i Nur yayıldıkça yayıldı ve tüm dünyaya ulaştı. Hocaefendi üzerinden oynanmak istenilen oyun tutmadı. Hocaefendi ve takipçileri elbette hakkaniyetli Nurcular olacaklardır yakın zamanda. Çünkü fıtratları bunu iktiza ediyor…

    NOT: EFE NUR ZENGİN beyefendinin yazıyı veya yazıda bahsedilen yazıyı okumadan direkt yorum yapması, yazarın yazısındaki tesbitlerin doğruluğuna delil olarak nazarlarınıza sunulur…

  2. bu yazinin basligi mefhum-u muhalifiyle söyle de algilanabilir:”nurculuk dendigi zaman neden ben ya da biz akla gelmiyoruz?”.evvela:nurculuk birilerinin aklina gelmek icin yapilmaz.onu akillara getiren kisilerin de,”masaallah,ne güzel nurculuk yapiyor”maksadiyla yapmadigini da zaten biliyoruz.demek ki hikmet-i ilahi öyle iktiza ediyor kardesim.hal-i hazirdaki sistemde akla getirilen nurcudan süphe edilir.zaten iyi bir nurcu bu sorunun cevabini hikmet penceresinden alabilir.bu nimeti sükür vesilesiyken,rahmeti ittiham vesilesi yapmamak gerekir.saniyen:unutmayiniz ki,10 yil üstadin ve risale-i nurlarin giybet edilmesi parlamasina zemin hazirladi.siz de birilerinin parlamasina zemin ihzar etmeyin.salisen:hormonlu bir bitkiyle fitrisi bir olmaz.kendinizi hormonlu inkisaf ettirmeyin…vesselam…

  3. efe nur isimli arkadaş nurculuğu hoca efendinin daha iyi temsil ettiğini söylüyo. acaba hoca efendini sistemi üstadın belirlediği sisteme ne kadar uygun. sadece risale okumakla nurcu olunmaz. ictima-i konularda lahikaları okumanı tavsiye ederim.

  4. muhterem site yetkilileri, bu yazıyı manşetten lütfen indiriniz. soru işaretli bu başlık, uzun süre sitemizin huyunu ve karakterini bozdu.soru işareti dikenleri sitemizin her yerini kapladı. çabuk bu yazıyı manşetten indirmezseniz,yine olabilir..çarpılıyor muyuz, ne? hem zaten beşer aklına düşmek, beşer aklına gelmek o kadar önemli mi ki, hocamızın akla gelmesi de önemli olsun. hüsn-ü zan ediyorum ki, hocamızın da beşer aklına düşmek gibi bir derdi ve arzusu yoktur. mühim olan rıza-i ilahi, nazargah-ı Hüda, kabul-u Rabbani, marziyat-ı ilahiye değil mi? Allah rızası için bu yazıyı manşetten indirin..isterseniz meşveret yapın. inanıyorum meşveret kararı şu olur: indirelim ve sitemizin imajını yükseltelelim..abdulbaki saraylı

  5. Yazar Ahmet Dursun cok önemli noktalara deginmistir. Fakat icerik itibariyla önem arz eden bu yaziya perde olusturan bir unsur varsa o da yaziya bir bütünlük kazandirmak amaciyla Fetullah Gülen’in resminin konmasidir. Site yöneticilerinden istirhamim; Fetullah gülenin resmini kaldirarak yaziyi ck sade bir sekilde yayinlamasidir ki gülge olmasin, hakikatlerin anlasilmasini engelleyebilecek bir takim duygulari ön plana cikarmasin!
    Tesekkürler

  6. Sayin site yöneticileri,
    “Küfür, hakaret ve beddua içeren yorumlar değerlendirmeye alınmamaktadır.”diyorsunuz ama, bir mümin kardesine “utanmiyor musun”hakaretamiz ifadesine müsaade ediyorsunuz hem bu tahir said kardeşim bu sitenin ruhunu bilen birine benziyor yoksa herkes öyle Quoting diye yazimi alinti yapamaz üzüldüm doğrusu biz muhabbet fedileriyiz müsbet harekete mecburuz birilerinin menfi yorum ve fetvalarının taşıyıcısı biz olmayalım biz hep mümbeti doğruyu nazara verelim kuranı, sünneti, risale-i nuru ihlası, uhuvveti nazara verelim takva dairesinde olduğumuzu gösterelim birilerinin menfilikleriyle ugraşmayalim diyoruz tahir said kardeşimin hoca efendi hakkında nazara verdikleri bütün nurcuların malumudur biz işimize bakalım vazifemizi yapıp vazife-i ilahiyeye karışmayalım hem mümin kardeşine utanmıyor musun diye hitap edenin savunduklarına yazık olur siteye yazık olur bize yazık olur hepimize yazık olur hülasa bendeniz hem tahir hem said olan kardeşime hakkımı helal ediyorum selamunaleykum pürkusr kardeşiniz abdülbaki sarayli

  7. Alakası yok arkadaşalar tam tersine bizlere engeldir
    derse davet ediyorum ya dinlenirsek ya ses kaydı olursa
    tedbir tedbir tedbir
    başak bişiy yok
    metroda otobüste risale okuyan kardeşimize ”sana tedbiri öğretmediler mi diye laf söylemekte”1500 den fazla mahkeme görmüş hepsinden beraat etmiş amerikadaki DEV kütüphane dahil her yerde var ken bu tedbir neyin nesi biri bana açıklasın?
    birde 1973 yıllarında izmir mahkemesin de NURCU olmadığnı bizzat kendi söyleyen hocaefendi dir.
    kendi grubunda yıllardır bulunan kişiler bile müslüman parayı bu kadar sevmez sevmemeli diyor
    hakkaten merakedşyorum hala hoca efendi nin temsil ettiğini söyleyen varmı dır.zaman yetrli olmadığından ayrılmak zorundayım sizleri kırdımsa bana helal ediniz a e o

  8. kardeşler anlayamıyorum sizleri hoca efendi nasıl temsil eder
    adam defaatle Nurcu olmadığını söylemekte
    nurculukla taban tabana zıt görüşler savunmak ta
    başörtüsü gibi islamın şeairine Cevaz vermek te
    1971 izmir mahkemesinde alakası olmadığını beyan etmiş
    darbeyi öven sözler söylemiş ya da izin vermiştir
    herkesin malumau ecevitin ölümden sonra şiirler methiyeler yazmıştır ona
    peki nurculuğun mesleğinde özünde bu varmı
    Üstad Hazretlerinin hayatına bir bakın
    angilikan kilisesi papzının 6 sorusuna 600 kelime ile cevap istediğini duyunca tepkisi ne olmuştur
    ecevitin farkına ne ki söylemlerin den farklı olan sadece kılıf değiştirmiş halidir lütfen kaç defa şahit oldum risalelre sahip çıkmadıklarına ve yıllarca o cemaate gidip ”müslüman parayı bu kadar sevmez diyen kişi yadfa kişileri” 1500 veya 2000 kadar mahkemeden beraat alan bir eseri tedbir diye okumuyorlar.böylemi temsil etmekte risaleleri.40 yıldır bu davayı körlere de gösterecek tarzda bangır bangır bağıran Yeni Asya dır.polisinden miti ne kadar takip edilmek te
    darbeye karşı olduğu için yapılan haksızlık lar
    bir yıla yakın gazee kapatıldı.imtiyaz sahibi Mehmet KUTLULAR abimiz deprem ilahi ikaz dediği için 273 gün hapis yattı yapılan mevlidler konferansla anma günleri ve daha bir çok hizmet var…….
    hoca efen diden ALLAH razı olsun ama onun yolu ayrıdır nurcu değildir ALLAH hizmetini makbul eylesin

  9. hocaefendi cemaati herşeyi açıktan yapsaydı tedbir demeseydi egitim faaliyetleri bugün dünyanın dört bir yanında ulaşmazdı.keşke meyve veren agaç taşlanmasa keşke aynı davayı Efendimizin davasını güden kardeşlerimiz birbirini karalamasa

  10. Tespit ve gelecekte yaşanacak olayları şimdiden ortaya koyan bir
    öncü yazı;diğer bir deyişle kimsenin söyleyemediği iç düşüncelerin dışa vurumu…Üstad ile hoca arasında hiçbir bakımdan benzerlik yoktur.

  11. Ben bu hareketin artık sistematik şekilde yörüngesinden çıkarıldığını en tepeden, en aşağıya kadar bu hareketin günden güne kirlendiğini düşünüyorum. Nasıl ki imparatorluklar doğal sınırlarını aştıklarında parçalanmaya mahkum kalırlar, bu hareket de o istikamette gidiyor. Unutmayın ki yok etmenin yolu sadece parçalamak savaş açmak değildir, yok etmek sitediğiniz şeyin büyüdükçe büyümesin sağlamak da onu yok etmeye yeter.Artık bu hareketin sınırlarını çizmesi ve o istikamette ilerlemesi gerekir; yoksa kalpten hizmet edenler gönülden sevenler de bu mevzuda kötü duruma düşeceklerdir.

  12. Degerli Arkadaslar,
    neden bu kadar alinganlasiyoruz ki, neden tabulari yikma cesareti göstermiyoruz ki, neden, neden????
    Neden Rasulullah in(S.A.V.) bile tartisilabildigi bir dünya da herhangi bir cemaat lideri tartisilamasin!!! Hakaret gibi unsurlari icermeyen her fikri okurum, asla da o fikri beyan edenlere karsi bir negatif tutum icine girmem.
    Malum Hoce Efendi ve cemaati büyüdü, güzelde isler yapiyorlar, hepsini olmasa da büyük cogunlugunu alkislarim. Aslinda bir ara kendisininde istifade ettigi Nur Cemaati prensiplerini biraz reforme(kendisine uyarliyarak) hizmetini devam ettirmektedir. Allah yardimcilari olsun.
    Lakin aklima su soru da gelmiyor degil, her ne kadar Risalelerden istifade etseler de, onlari Nurcu diyebilirmiyiz?
    Nasil ki günde 3-5 ögün kebab yiyen insani Kebabci diyemezsek, bence o güzel insanlarin bulundugu cemaate de NURCU(!) diyemeyiz.
    Zaten Nurculuk davasi güdülseydi, Gülen Hareketi sempozyumlari ve Ensitütüleri kurulmazdi(Sakin buradan karsi oldugum anlasilmasin).
    Kanaatimce o Hareket, baslibasina ayri bir tarikattir ve de lideri Muhterem Fethullah Gülen Hoca Efendidir.
    Sukadarini da ifade etmem müsade edin, aynen bu sitede de Mehmet Kutlular tartisilmaz, hatasiz kabul edilir, biz dogu toplumlarinda ne hikmetse, LIDERLER(!) tartisilmaz, ONLAR(!) hata etmezler, hem risale okuruz (Münazarat ve Lahikalar…) hemde bir seyhe(LIDERE) biat ederiz, o lider de asla kusur islemez 🙂
    Kanaatimcer, her cemaatin mensuplari artik “Kral ciplak” demeyi ögrenmeli, biat etmekten ziyade hür fikirlerini ortaya koyarak, daha güzel hizmet etme imkaninin gelismesine katki saglamali….
    Ah su gözünü sevdigim makamlar yok mu, insani cezbediyor, her yere dalkavuklar sariyor, sonra da Demokrasi bilmem ne naralari atiyoruz, icinde bulundugumuz cemaatler ne derece demokrat ki, ülkeye demkrosi istiyoruz, gülünesi haller..
    Ayrica kamuya malolmus kisiler hakkinda yorum yapmanin, fikir üretmenin giybet olacagi kanatinde degilim…

    Amacim hic kimseyi karalamak ya da kücültmek degildir, sayet öyle anlasiliyorsa, özür dilerim.
    Selamlarimla

  13. Salisen: Bu zaman, cemaat zamanıdır. Ferdî şahısların dehası ne kadar harika da olsalar, cemaatin şahs-ı manevîsinden gelen dehasına karşı mağlûp düşebilir. Alem-i İslamı bir cihette tenvir edecek ve kudsî bir dehanın nurları olan bir vazife-i îmâniye, bîçare, zayıf, mağlûp, hadsiz düşmanları ve onu ihanetle, hakaretle çürütmeye çalışan muannid hasımlan bulunan bir şahsa yüklenmez. Yüklense, o kusurlu şahıs ihanet darbeleriyle düşmanları tarafından sarsılsa, o yük düşer, dağılır.

    Emirdağ Lâhikası-l, s. 70.

    Şimdi TÜM NURCU KARDEŞLERE SESLENİYORUM ? Yeniasya Cemaatten Hariç Hangi Cemaat Meşverete Önem Veriyor ?
    Bana Allah rızası İçin Söyleyin En Üstteki Ağabey Ne derse O ? Böylemi Ögretti Bize Üstadımız ?

    -1- 1- İşlerinde onlarla istişâre et. (Âl-i İmran Sûresi: 159.)
    emriyle, kardeşlerimle bir meşverete muhtacım.

    Emirdağ Lâhikası-I, s. 23.

    Siz, meşveretle ne lâzımsa yaparsınız. Fakat ihtiyatla, telaşsız, velveleye vermemek tazım.

    Emirdağ Lâhikası-l, s. 141.

    Bundan sonra her meselemizde emir, Risale-i Nur’un şahs-ı manevîsini temsil eden has şakirtlerin ve sizlerindir. Benim de şimdi bir reyim var.

    Mümkün olduğu kadar geçici rüzgarlara ehemmiyet vermeyiniz, bakmayınız. Zaten mabeyninizde samîmi tesanüd ve meşveret-i şer’iye, sizi öyle şeylerden muhafaza eder. İçinizdeki şahs-ı mânevînin fıkrini, o meşveretle bildirir.

    Kastamonu Lâhikası, s.91.

    Selametle

  14. Seklen ve disiplin olarak Hocaefendi cemaati klasik bir nur hareketi görntüsü vermeyebilir, ama ruh ve himmet olarak kendini nurcu olarak pazarlayan ve bunu rahatca bir kivanc meselesi yapanlarin alayi kadar Ehli Nurdurlar. Isin ilginc tarafi Üstad yer yer risalelerde bir harket ve metod degisikliginin zaman icinde olabileceginden bahseder. Ezbercilik maalesef nur talebelerinde bile rahatca görülebiliyor..

  15. ***Bize göre de Nurculuk ve Atatürkçülük yan yana gelemeyecek iki zıt kutuptur.***sözüne şöyle bir mukabeleye ne buyurulur? Bize gö
    re de ***iman ve küfr yanyana gelemiyecek iki kutbdur.Birincisi tartı
    şılabilir,ikincisi ise tartışma götürmez bir hakikatdir.

  16. çünkü günümüz şartları içinde nur halkasını her kesime her çizgiye götürebilen tek cemaat.Dar çerçevelerden uzak dünyanın her köşesine hitap edebilen bir hizmet olduğundan dolayı akla ilk gelen isimdir.

  17. Nasıl Üstadı anlamak bir talihlilik ve bahtiyarlıksa bugün Hocaefendiyi anlamk bir bahtiyarlıktır bence eserlerin olduğu yerde bırakında eserler konuşsun…

  18. Zaman ve sartlara bagli metod degisebilir, inanc ve itikat butununun en kucuk cuz’u(parcasi) hic bir gayeye ve maksada feda edilmez, degismez, tevil edilmez bu Islamiyetten disari cikmaktir. Coklarininda cikmasina cesaret vermis olursun. Gaye ve maksat ve hedef nedir, bu kadar maddi ve manevi suallere kesin bir mufredat la cevab verilmiyor.Bediuzzamanin yasadigi sartlardan daha zorunu gormediniz ve gormedik, buna ragmen maksadini ilan etmis Islam alimi ve hoca oldugu icin bulundugu makamin mesuliyetini ve avamin uzerindeki hakkini ve vebalini ve dogru anlasilmasini gostermek icin Gayelerinin ne oldugunu acik acik duyurmus.Kombocyada bir gence musluman turkleri yavas yavas sevdirip ,ilk once gulen efendiye sonra Islamiyete hosnutluguna sebeb oluyorum derken , Turkiyede yuzbinlerce gencin bu belirsizliginizin neticesi olarak menfi nesriyatlardan etkilenmeleri ile ,hocalardan dinden sogmasina aleyhlerine gecmelerine sebeb oldugunu biliyormusunuz.Kendi istediginiz bir guzel dunyayi islam da bulup yasamaya ve yasatmaya mi calisiyorsunuz, yoksa her irka, her sahsa cevab vercek varliklar adedince hidayetlerin vesilelerini ve guzellikleri icinde tazammun eden Islamiyet-i kubrayimi. Istidracin sahista oldugu gibi sahs-i manevi de yani topluluklardada olabilecegini bilmek lazim, islerin buyumesi cogalmak sihhatli ve iyi ortamdaki insanlar gurublari arasinda sevilir hale gelmek, bukelemon gibi renk degistirmekle, kemiksiz kutle gibi her yere sizmakla halen temelleri catlamis ve cokmekte olan binadaki hisselerinizi artirmaktan baska uzun vadede ne ise yarar, mensucatin en iyisini ve en guzel hizmetcilerle en onemli odalari kontrol altina alsan bile degisen hic bir sey olmayacak nefsin yeni oyuncaklarla Rabbinin yakinligindan daha degisik daha kalin tanimasi zor bir perde ile uzak tutulmasina sebeb olacak ahir zaman fitnelerinin simdi tam aciga cikmayan siddetli bir kisminin tohumlari atiliyor.Maglubiyet kusaginin erleri bu tohumlardan cok cekecek.

  19. Gerçektende son yıllarda NURCULUK denince hemen akla fethullah gülen geliyor.Benim şahsi kanaatim bu grubun siyaset ile kirli ilşkiler bağlamında uzun vadeli başarısını göremiyorum.

  20. ebu cehil’e efendimiz kaç defa gitmiş diyen adamlarsak “””Bize göre de Nurculuk ve Atatürkçülük yan yana gelemeyecek iki zıt kutuptur.*** hizmet insanı olarak böyle bir söze ihtimal vermiyorum….. atatürk ve üstad arasında olanlar malum ama kemalist diye araya mesafe koymak akıl karı değil

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*