Nurculuk ve kapitalizm

Şu satırlar, 25.4.08 tarihli Cumhuriyet gazetesinde yayınlanan bir yazıdan:

“Nur hareketinin izleyicilerinin 5-6 milyon dolayında, bazılarına göre de 9 milyon dolayında olduğu söylenir. Risale-i Nur öğrencileri 5500 ikametgâhta haftada iki kez Nursî’nin yorumlarını tartışmak için bir araya gelirler.”

Rakamların bir istihbarat raporundan veya bu tür raporlara da dayandırılan ve artık uluslararası çapta yapılan strateji enstitüsü çalışmalarından alınmış olması kuvvetle muhtemel. 5-6 milyon rakamını en son Ertuğrul Özkök’ün “İslâmî Kalvinistler” yazısında kullandığı da mâlûm.

Cumhuriyet’te “Kapitalizmin yeni garantörleri!” başlığıyla çıkan yazının sahibi Doç. Dr. Gülümser Heper ise, Özkök’ün Nurcular için yaptığı Kalvinist benzetmesinin, orijinal kaynağında Fethullah Gülen grubu için kullanıldığını yazıyor.

Söz konusu kaynağın, Almanya’da Soros desteğiyle faaliyet gösteren Avrupa İstikrar İnisiyatifi adlı kuruluş olduğunu evvelce yazmıştık.

(Konuyla ilgili olarak 27.1.06: Yeni tuzağa dikkat; 31.1.06: Nur hareketi; 1.2.06: Tecdid ve reform; 3.2.06: Küresel tuzak ve 7.3.06: Erdoğan ve Soros yazılarımızı tekrar hatırlatmak isteriz.)

Doç. Heper’in yazısında bazı doğru tesbitlerle yanlışlar, çarpıtma ve saptırmalar iç içe geçmiş.

Yazısının tümünde vermek istediği mesaj, kapitalizmin İslâmı kendisine uydurmak için Said Nursî ve özellikle Gülen hareketini kullandığı.

Gülen hareketinin, Risale-i Nur’un orijinal çizgisinden ayrıldığı bazı kritik hususlarda bu iddiaya haklılık verdiren tarafları olabilir. Bunların ayrıca dikkatle üzerinde durulması gerekir.

Ama bizim esas konumuz, yazarın Said Nursî’ye ve Nurculuğa yönelttiği eleştirilerin haksızlığı. Bu eleştiriler için gösterdiği dayanakları bağlamından koparıp tümüyle kendi kafasındaki kurguya oturtarak yazdığı için yanlışa düşmüş.

Meselâ, Said Nursî’nin 1950’de Papa’ya mektup ve kitap göndermesi ve Papa’nın cevabî bir mektupla teşekkür etmesinden hareketle, “Nurculuk Vatikan onaylı” hükmüne varılabilir mi?

Keza, “Türkiye ve İslâm dünyasını Batı bilim ve teknolojileri ile modernize etme fantezileri, Hıristiyan dünyasının haz duygularını kamçılamada etkili olmuş, Nursî’yi aracıları olarak görme ve değerlendirmelerine yol açmıştır” iddiasının insaf ve mantıkla bağdaşır bir tarafı var mı?

Bir defa Said Nursî’ye “İslâm dünyasını modernize etme fantezisi” izafe etmenin hiçbir geçerliliği yok. Zira böyle birşeyin aslı esası yok.

Evet, Bediüzzaman fünun-u medeniyeyi, yani modern fenleri aklın nuru olarak nitelendirmiş ve dinî ilimlerle kaynaştırılarak okutulmalarını istemiştir. Ayrıca bugün Batının elinde bulunan —ve gerçekte İslâmın malı olan—medeniyetin güzelliklerinin alınması gerektiğini söylemiştir.

Ancak bunun, çok farklı anlamlar ve çağrışımlar yüklü olan “modernize etme fantezisi” ile uzaktan yakından en küçük bir alâkası yoktur.

“Hıristiyan dünyasının haz duygularını kamçılama” ve “Nursî’yi aracıları olarak görme” ifadeleri ise, yazarın ele aldığı konunun ciddiyetiyle de bağdaşması imkânsız hafiflik örnekleridir.

Peki, Yeni Dünya Düzenini, “kapitalizmle uyumlu hale getirilmiş Hıristiyanlığın, kendine engel olarak gördüğü İslâmî felsefe ve tasavvuf fikrini yok ederek İslâmı kirli kapitalist sistemlere uydurması ve uyarlamasıdır” diye tarif edip İslâmî felsefenin faiz, rüşvet, haksız kazanç, emek harcamadan kazanç, sömürgecilik sistemlerini yasakladığını belirten yazar, kapitalist sistemin bu olumsuzluklarına Said Nursî’nin getirdiği güçlü eleştirilerden niye hiç söz etmiyor?

Evet, yazarın dediği gibi Said Nursî hareketi uluslararası düzeye ulaşmış, Batı Avrupa ve Kuzey Amerika dahil dünyanın çoğu bölgesinde “yaşam ve aktivite” imkânı bulmuştur. Ama bunun sebebi, kapitalist sistemin bu harekete, kullanma kastıyla zemin açması değil, hürriyet ortamında kendisini gösteren hakikatin gücüdür.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*