Nurların dili

alt

“Her eser kendi diliyle doğar.” Daha sonra bu dilin değiştirilmesi, tadil ve tahrip edilmesi, o eseri de tahrip eder, değersizleştirir.

Risale-i Nur da kendi dili ile doğmuş, orijinal hali ile okunmuş ve yayılmıştır. Bu hususta büyük mütefekkir Cemil Meriç şöyle diyor: “Said Nursî’nin kitapları tahkikî imanın birer kalesi; kendi gönlümüzden, kendi toprağımızdan fışkıran saf bir kaynak. Risâle-i Nurları anlamaya çalışmak, ancak bize nasip olabilecek en büyük mükâfattır. Risale-i Nur’un dili Kur’ânî ve İslâmî bir lisandır. Risale-i Nur’ları anlamaya çalışmak ancak bize nasib olabilecek en büyük mükâfattır.”

Gündelik hayatta kullandığımız dil ile öğretici, bilgi aktarımında kullanılan dil arasında fark vardır. Her ilmin kendine mahsus bir dili vardır.

Risale-i Nur’ların da öyle. Nur’lar diğer eserlerden farklıdır. Çünkü Risale’i Nur Kur’ân’ın malıdır. Kur’ân’ın dili de dinin dilidir. İslâm medeniyetinin temelinde Arapça, Farsça ve Türkçe vardır. Risale-i Nur’lar bu üç dilin karışımından meydana gelmiş eşsiz bir macun gibidir. Birisi biraz eksik veya fazla olsa, tadı kaçar, özelliği bozulur.
Yazarlar hangi kaynaktan beslenmişlerse eserleri de onu yansıtır. Bediüzzaman Hazretleri’nin kaynağı Kur’ân olduğu için, Risale-i Nur da kendine mahsus dili ile Kur’ân’ı yansıtmaktadır.

“Ben Resul’ü Ekrem’in dersiyle ve Kur’ân-ı Hakîmin talimiyle anladım ki” diyen Bediüzzaman da hangi kaynaklardan beslendiğini açıklamıştır. Nurları diğer eserlerden ayıran bir diğer önemli özellik ise, sıradan eserler gibi sadece akla hitapla kalmaması kalp ve ruh gibi lâtifelere de hitap etmesidir. Nurları  okumaya yeni yeni başlayanların anlamakta zorluk çekmesi normaldir. Ama her okuyan mutlaka kendi kabiliyetine göre istifade eder, hissesini alır. Kimse hissesiz kalmaz. Okudukça insanların anlamaktaki hisseleri artar. Kırmızı kitaplar okundukça, onlarla meşgul oldukça, bir çiçek gibi açılır. “Ben anlamıyorum” diye onları tozlu raflarda yalnızlığa terk etmek, Risale-i Nur’a yapılan en büyük haksızlıktır. Kim onları eline alır kapağını açarsa, onlar da içlerinde taşıdıkları mânaları ona açarlar, kalplere ve ruhlara Kur’ân’ın hakikatlerini saçarlar.

Risale-i Nur’dan başka, insana hem dünya, hem ahiret saadeti kazandıran hangi eser var ki? Çünkü Nurlar Kur’ân’dan süzülen şifalı reçetelerdir. Kim hangi derdi için ona müracaat etse, derman bulur.

Rabbim cümlemizi Nurları okuyan ve istifade edenlerden eylesin.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*