Nursî´nin fîlminden ilmine yöneliş

Image
Esasen, Üstad Bediüzzaman’ı beyaz perdeye taşıyan bir çalışma; atılan ciddî bir adım, kazanılan yeni bir merhaledir. Film deyip geçmeden, vizyonda iken izlenmeli, gerekirse bir daha, bir daha izlenmeli..

“Aslolan Üstadın hayatıdır ve Kur’ân kaynaklı risâlelerdir” tezini savunanlar bile, bu filmi mükerreren izlemelidirler. Ki, yapıcı tenkitlere ve film üzerine görüş serd etmeye hakları olsun.

Evet, izlemelidirler ki, izinde gitme gayretinde oldukları rehber bir Üstadın, nasıl Selef-i Salihînin izinde yürüdüğünü ibret ve hayretle görerek, kendi adımlarına ve hallerine, tabiri caiz ise bir “balans ayarı” yapsınlar. Bir “film aynası” karşısında bile şimdiki halimizi görsünler. Filmde rol alanların rollerinin gerçeğe uygun olup olmadıklarına dikkat etmekten daha çok, gerçek hayatta üstlenilen rollere bir göz atsınlar.

Aziz Üstadın hülâsa ifadesiyle, “Ümmet-i Muhammed’i sahil-i selâmete çıkaran bir gemide çalışan hademeler” olmanın ötesinde, farkında olmadan, daha nice rollere özenilip özenilmediğine, nelere ve nerelere göz dikilip dikilmediğine bakarak… Sükût!

***

Yukarı Avusturya’nın başşehri Linz’de “Hür Adam”ı ikinci defa izledik.

Zira ilkinde, geciken misafirlerimizi sinema kapısında bekleme zarureti, filmin ilk on dakikalık bölümünden bizi mahrum bırakmıştı. Film de olsa, hayatı harikalarla dolu bir kahramana ait olunca, her karesi dikkatle izlenmeye değerdi ki, izlemediğimiz kareler “yeni,” izlediklerimiz de “yeniden” bize izlettirildi.

Değil mi ki, biz onun filmini değil, bizzat kendisini hep yeniden yeniden izleriz. Tarihçe-i Hayatı’nı yeniden yeniden devreder, çocukluğundan vefatına kadar onun bütün hayat safhalarını hep yeniden okur, yenileniriz. Eserlerini o kadar çok yeniden okur, o kadar çok yeniden dinleriz ki, sayısını bir Allah bilir. Onun eserleri de zaten Allah’ı bildirir, Allah’ı tanıtır. Ve Rabb-ül Âlemin’i tanıtan üç küllî muarriften haber verir. Kâinatı okutur, Kur’ân’ı okutur, Resûlullah’ı okutur.

Değil mi ki, hayatımızın her karesinde (Allah adına, Kelâmullah adına ve Resûlullah adına) onu izler, ondan medet umarız. Onun, Kur’ân’dan ve Resûlullah’tan sunduğu ve hayata geçirdiği cerh edilmez gerçeklerle yol alırız. Filmdeki Sadık gibi, onun ayak izlerine basarak yürümeye  çalışır, en azından onu izlediğimizi iddia ederiz. Evet, fert fert buna muvaffak olunmasa da, şahs-ı manevîler içinde öyle şahs-ı manevî olur ki, onun ayak izlerine basa basa sâdıkane yol alır. Öyle olur ki, dünya gidişatının her karmaşasında, sosyal hayatın her kasırgasında, onun Kur’ân’dan yazdığı yol gösterici yorumlar imdada yetişir, sun’î ve  siyasî dalgalar onun ayak izlerini kapatamaz.

***

Dünya ehli, kendilerini avutan bir nesnenin çok sürümüyle övünürken, bir ses san’atçısı çok dinlenen şarkısıyla neş’elenirken, kendilerini sanal âlemdeki “tıklanma” sayılarıyla birşey sayarlarken; biz neden Üstad gibi bir hakikat adamını ve onun sadece tercümanı olduğu “Kur’ân’ın malı” hakikat derslerini yeniden, yeni baştan okumayalım? Ve neden her yeni gelişmeye karşılık, onun izini yeniden sürmeyelim? Neden onun filmini yeniden izlemeyelim? Ve yeri yerinden oynatacak daha nice filmler için erbabını neden teşvik etmeyelim?    İşte usta senarist ve yapımcı Mesut Uçakan, bir Said Nursî filmi için “Bismillah” deme azminde görünüyor. Senaryosunu ve yapımcılığını üstlendiği bazı güzel ve gerçekçi filmleriyle sosyal yaralarımıza neşter vuran Mesut Uçakan’ın bu azmine sonuna kadar destek verilmelidir. Yine Türk sinemasının en otantik yönetmenlerinden biri olmaya hak kazanan, pek çok ilke imza atan ve çok değişik konuları filmleştiren Yücel Çakmaklı’nın da en büyük arzusu Said Nursî filmiydi, lâkin ömrü vefa etmedi. İnşaallah bu arzusunun dahi ecir ve sevabına nail olmuştur. Nur içinde yatsın.

Hür Adam, hayatta olan ve hayatlarını bâkîleştirme azminde olan senarist ve yapımcılara cesaret verme ve onları vazife başına çağırma noktasında da bir ilki gerçekleştirmiştir. Emeği geçenlere şükran borcunu eda kabilinden hep duâcı olmalıyız.

***

Her alanda yol gösterici olan öyle büyük bir Üstad ki, senarist ve film yönetmeni Mehmed’ini bile ihmal etmez, sinema yorumuyla ona yardım elini uzatır. Senaristlerin hayalî yorumlarına kapıyı kapatmadan, hatta “Hayal geniş bir hareket alanıyla desteklenmeli, ancak hakikat da hiçbir zaman incitilmemelidir” diyerek, sinema san’atında bile hakikatın hatırını gözetir.

Allah’ın güzel işine bakınız ki, bizim birinci seyrimiz öyle noksan kalmasaydı ve filmi ikinci kez baştan seyretmemiş olsaydık, senaristin hayalini okşayan, ama aynı zamanda hakikat dersi veren mezkûr ifadelerin, filmin başında beyaz perdeye aktarılmasından hâsıl olan “hayret” hazzından mahrum kalacaktık. Zira hayretimizi mucip olan bir nokta vardı. Şöyle ki:Biz bu ifadelerin beyaz perdeye aktarılmasından habersiz olarak, Üstadın o “sinema” yorumunu bir önceki “filmî” yazımıza almıştık. Sonra aynı ifadeleri büyük yazılarla beyaz perdede okuyarak güzel seslendirilmesine kulak verince, böyle güzel bir tevafukun işaretiyle, filmde “hâlis niyet”in de “rol” üstlendiğine kanaat getirdik.

Evet, filmde “hâlis niyet” hâkimdir. Yani, Bediüzzaman’ın meslek ve meşrebini kasten perdeleme, gölgeleme, tahrip etme veya sulandırma gibi bir niyetin zerresini sezemezsiniz. Ama onun dâvâsını kökten yok etme temayülünde olan tahripkâr ve “menhus” bir mesleği, bütün şiddetiyle aksettiremeyip perdeli işlemesini ise, şimdilik bu ilk adımda “rüşvet-i mesaj” olarak algılayabilirsiniz.Ama yine de sevgili yönetmenimiz Mehmet Tanrısever, vizyondan sonraya ertelenen yapıcı tenkitlere hazır olmalıdır. Tarafımızdan bile…

***

Bediüzzaman’ı sadece filmi kadar tanıyanlara da, onun filminden ilmine yönelmelerini tavsiye ederiz.

Image

Benzer konuda makaleler:

1 Yorum

  1. Bu filmin hazirlanmasinda emegi gecenlerin hayatlarinda imtehan sirrina uygun bir eza cefa cekecekleri muhakkak. Filmin bütcesini ben 2-3 milyon Euro olarak tahmin ediyorum. Mehmet Tanrisever bu parayla gül gibi gecinmesine devam edebilir, böyle bir filmden bana ne diyebilirdi. Demedi, baslangicta bu cesaret ve fedakarliktan dolayi tesekkürü hakketmistir. Daha sonrasi icin sahsen bana bu 3 saatlik filim 20 dakika gibi kisa geldi. Üstadin hayatinin özetinin binde biri gibi geldi bana. Ama buna da sükür daha önce bu da yoktu.
    Ben ikinci ve daha sonraki izlememi internette umumun izleyebilecegi zamana tehir ettim.
    Genelde Islamî filimlerde bir yavanlik var kalite cok düsük. Hür Adam kaliteyi az da olsa biraz yükseltmis

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*